Genetiği bozulmuş organizmalar
"Biri yedi yaşında diğeri beş yaşında iki oğlum var. Geçtiğimiz yıl tatili bir köyde geçirmeye karar verdik. İki oğlum ve eşimle birlikte küçük bir köy evi kiraladık. Çocukları tabiattan koparıp suni bir hayatın içine terk ettiğimizi anladım. İlk hafta büyük oğlumu bahçeye gönderdim ve Oğlum birkaç tane soğan kopar getir' dedim. Çocuk bahçeye çıktığında çığlık atarak Anne soğan ağaçta yetişmez mi? Ben onu ağacın dalından koparacağımı sanıyordum' dedi. Şaşırmıştım, bizler çocuklarımızı evlere hapsederken ne çok şey kaybettiğimizi anlamıştım. Bir aylık köy tatilini iki aya çıkardık ve çocuklarımızı doğal yaşamla tanıştırdık" (Selime Yücel)
Eskiden çocuklarımız kirazı dalından koparır, soğanı toprağın bağrından söker ve yumurtayı tavuğun altından alırlardı. O zamanlar üzüm üzüme, soğan soğana yumurta yumurtaya benzerdi. Çocuklar yiyecekleri doğal ortamlarında tanır, koklar, tutar ve tadarlardır. Bu çocuğun hayal gücünü geliştirir ve onun hayatına zenginlik katardı. Şimdi çocuklar aslından uzaklaştırılmış, genleri değiştirilmiş meyve ve sebzeleri sadece marketlerin reyonlarında tanıyabiliyorlar.
Geçtiğimiz günlerde, bir adam pazardan aldığı domatesi kestiğinde çileğe benzer bir görüntüyle karşılaşmış. Adam domatesin tadına baktığında da acı ile ekşi arası bir tat hissetmiş ve pazardan aldığı meyvenin domates mi yoksa çilek mi olduğuna karar vermekte zorlanmış.
Aldığınız hiçbir şey gerçeğini yansıtmıyor. Patates patates olmaktan, yumurta yumurta olmaktan, elma elma olmaktan ekmek ekmek olmaktan çıkıyor. 300 milyon dolarlık tohum pazarının yetmiş milyon dolarının ithal olduğu biliniyor. Genetiği bozulmuş ürünlerin dünyadaki ekim alanı ise 2007'den bu yana 112 milyon hektarı geçti.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkındaki Avrupa Birliği mevzuatı 90'lı yılların başlarından beri yürürlükte. AB'deki yönetmeliklere göre ticari maksatla pazara genetiği değiştirilmiş ürün sürmek isteyenler yazılı izin almak zorunda.
Anlayacağınız her şey aslını kaybediyor. Yaşadığımız çağın hızlı değişimi teknolojinin baş döndürücü bir şekilde gelişmesi, sadece insanın ruhsal ve biyolojik bütünlüğünü değil tabiatın doğallığını da etkiliyor.
Bu günün çocukları ise, internette kendilerine sanal çiftlikler kurabiliyor orada sebze ve meyve yetiştirebiliyorlar. Ama çocuk sanal çiftlikte yetiştirdiği ürünlerin ne kokusunu hissedebiliyor ne de tadını alabiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.