Güneş Dil Teorisinden anadil
tartışmasınaTürkiye anadilde eğitimi tartışırken, aklıma şu meşhur Güneş Dil Teorisi düştü...
1930lu yıllarda Atatürkün talimatıyla üretilen köksüz ve mesnetsiz teoriye göre, Türkçe dünyadaki ilk dillerden biriydi. Bütün diğer diller Türkçeden üremişti.
Niyagara Şelalesinin ismi ne yaygaradan geliyordu. Aslında Türk olan Kızılderililer, Bering Boğazı yoluyla Amerika Kıtasına geçmiş, kıtayı keşfederken önlerine korkunç gürültüler çıkaran bir şelale çıkmıştı...
Bu durumdan çok etkilenen Kızıl Türkler, Ne yaygara! Ne yaygara! demişler, bu ilk tepki zamanla Niyagara şekline dönüşmüştü.
Amerika Kıtasını keşfe devam eden Türk boyları (yani Kızılderililer) Güney Amerikaya kadar gelmişlerdi...
Burada ucu bucağı olmayan bir nehir gördüler. Suyun geldiği istikamete doğru günlerce yürümelerine rağmen, çıkış noktasına bir türlü ulaşamadılar...
Hayretler içinde kalıp birbirlerine Amma uzun! dediler. Zamanla bu söz Amazona dönüşüp o nehre isim oldu.
Gülmeyin lütfen! Bunlar o dönemin gayetle ciddi bilimsel bulgularıdır!
Sözünü etmişken, hepsinden daha da bilimsel bir bulgudan söz edeyim...
Eski ders kitaplarımıza göre; Peygamber Efendimizi Medineye dâvet eden Medine halkı öz be öz Türktü! Çünkü bunlar, Arapların Evs ve Hazrec kabilelerine mensuptu...
Bu kabile isimleri eski yazıdaki yazılış biçiminden dolayı bizimkiler tarafından Us (Evs yerine) ve Hazarç (Hazrec yerine) şeklinde okundu...
Us kelimesinin Türkçede akıl anlamına geldiği, Hazarçın da Hazar Türklerinin adından bozma olduğu sanılmış, bu yanlış okumaya dayanılarak bir çırpıda Arap kabileler Türk oluvermişti!
Bu konuda bir de harita çizilmişti. Us ve Hazar boylarının Orta Asyadan Medineye gelirken izledikleri yol, haritada renkli oklarla gösterilmişti.
Bu kadar da olmaz demeden önce hatırlatayım ki, o dönemde Peygamberimizi Türk ilân eden bir hayli yazı yazılmıştır.
Artık Bu kadar da olmaz diyebilirsiniz.
Kimler mi yazıyordu bu bilimsel makaleleri? Beş halife devrinde Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebubekir tarafından halifeliğe namzet (aday) gösterildi (Cumhuriyet, 11 Ocak 1955 tarihli alıntı), diye...
Ve Mimar Sinan, Ayasofyayı yaparken Kanuni Sultan Süleyman bakmaya gelmiş (Cumhuriyet, 17 Mart 1955) diye döktüren allame-i cihanlarımız elbette.
Hulefa-i Raşidinin Dört Halife demek olduğunu, Doğu Romanın en büyük eseri Ayasofyanın Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürüldüğünü bilmeden ahkâm kesen devrim yobazlarından bu millet çok çekti.
Neyse; bir zamanlar Güneş Dil Teorisi ile Türk Tarih Tezi (bütün milletlerin Türk soyundan geldiği safsatasına dayalı iddiaların bütünü) beyinlerimizi kasıp kavurdu.
Bu konular o kadar önemsendi ki, TDK eski Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmenin söylediğine göre; bizzat Atatürk, Ulus gazetesinde konuyla ilgili imzasız makaleler dahi yazdı.
Tabii tutmadı. Ölümünden sonra teori rafa kalktı. Sonra da unutuldu gitti.
Ünlü tarihçimiz rahmetli Fuad Köprülü, Atatürkün emriyle hazırlanan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli ders kitabının yazarlarından biridir. Talimatla katkıda bulunduğu eseri 1940 yılında yayınladığı bir makalede, Avrupa tarihçiliğinin Türkler aleyhinde yazılmış temelsiz ve olumsuz düşüncelerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan romantik nasyonalist bir tarih anlayışı olarak eleştirmiştir.
Güneş Dil Teorisinden nihayet anadilde eğitim tartışmalarına gelebildik. Umarım resmi tarihten gerçek tarihe doğru da hızlı bir geçiş yaparız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.