Mülk yalnız O'nundur
17 Ağustos 1999... İnsanlar bir gece yarısı korkunç bir sarsıntıyla uyanıyor ve can havliyle sokaklarda koşuşturuyorlar. Yer sarsılıyor, evler sallanıyor... Anneler evlatlarını arıyor ve çok geçmeden insanlar sokaklara taşıyor. Herkes yakınlarını arıyor. İnsanların gözünde ölüm korkusu var. Güçsüzlüğünü, acziyetini ve çaresizliğini bütün benliğinde hisseden insanlar duaya yöneliyor ve yalnızca O'ndan istiyor O'na sığınıyorlar. Dualar insanları bir vücut yapıyor ve yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgi yoğun bir şekilde hissediliyor. Yediden yetmişe herkes kendini ölüme çok yakın hissediyor...
Allah'tan başka İlah yok!
La İlahe İllallah!
O dilerse her şeyi yerle bir eder. Evet, bu onun için, aynen tabiatı ve evreni ince bir hesap üzerine ayakta tutması kadar doğal ve olağandır. Cansız(!) toprağın bağrından canlı çıkaran, can veren veya öldüren O'dur.
Geçtiğimiz hafta aile ziyareti için gittiğimiz Antalya'da bir deprem yaşadık. Yer sallandı ve insanlar can havliyle sokaklara fırladılar. İnsanların gözlerindeki korkuyu gördüğümde, 17 Ağustos'u yeniden yaşadım. Böyle zamanlarda insanların tepkileri hep aynı oluyor. Memleketim Antalya'da yaz döneminde her şey değişir. Kendilerini eğlenceye veren yerli ve yabancı turistlerin tatilden anladığı, içki, eğlence ve deniz keyfidir ki, onlar yerli halka da bu çarpık anlayışlarını yavaş yavaş empoze ederler. İnsanlar tatilde ölümü, acziyeti, hastalığı, yoksulluğu, yoksunluğu unutur ve dürtülerinin peşinde koşarlar. Bunu da eğlenmek diye tarif ederler. Bu insanların yer sarsıntısıyla birlikte acziyetlerini hissedip panik halinde koşturduklarına şahit olduğumda dinden uzak bir hayat yaşayan kimselerde, ölüm korkusunun daha yoğun olduğunu fakat bu duygudan kaçarak kendilerini avutmaya çalıştıklarını düşündüm.
Mülkün sahibi dilerse kâinatın alışılagelmiş bütün düzenini bir anda değiştirir. Her ne kadar yaşadığımız çağa bilim çağı dense de bilim her zaman inancın ve hakikatin gölgesinde kalmaya mahkûmdur. Çünkü bilim kendini her geçen gün yeni bir şeyler bulmak, hayata ve kâinata yeni bir şeyler vermek zorunda hisseder. Oysa din ilme ve ilmi bakış açısına temel dayanak noktası olmaya devam ediyor ve devam edecektir de. Söylenenlerin aksine çağımızın dinin düşünceye ve bilime yön verme yüz yılı olacağı şimdiden görülüyor.
Yaşanan her felaketin ardından, olayın bilimsel yönü kadar metafizik yönü de çeşitli yorumlara neden oluyor. Ancak yaşanan felaketin ardından her şey eski haline dönüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.