Suriyede son perde!
Suriye konusundaki fotoğraf, uçağımızın düşürülmesi sonrasında daha da netleşti. Kuklalar, kuklacılar, Esed dostları, Baas işbirlikçileri büyük oranda deşifre olduğu gibi bölgesel ve küresel dengeler ölçeğinde mevzuunun hassas noktaları da bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı.
Teknik detaylar, hadisenin gelişim seyri, iç ve dış politikadaki yankıları çokça yazılıp çizildiği için burada tekrar edip israf-ı kelam etmeyeceğim.
İki haftadır bu köşeden dikkat çektiğim Doğu Akdeniz jeopolitiği ve enerji güvenliği ve küresel enerji rekabeti meselesi ile Suriye ve müttefiklerinin konuyla münasebeti, Suriyenin uçağımızı hedef alan saldırısı ile kuvvetli bir şekilde teyit edilmiş oldu. Ayrıca, Akdeniz Kalkanını hedef alan bu saldırı ile küresel enerji devleri de Suriye ve Türkiye üzerinden birbirilerine mesaj vermiş oldular.
Tüm bunları İranın bölgedeki planlarından ve terör kartını malum odakların şiddetini artırarak kullanmalarını göz ardı etmeden söylüyorum. Suriyenin zaaflarını gayet iyi bilen bölgesel ve küresel (f)aktörler Türkiyeye ve Suriye halkına yönelik en akıl almaz ve vahşice tertipleri sahneye koymaya devam edeceklerdir.
Suriye rejiminin İrana zırh, İsraile kalkan olma özelliği, Türkiyeyi ateşe çekme teşebbüslerine verilen iştahlı desteklerden de görüldüğü gibi gizlenemiyor artık. Bölgede görünenin ve bilinenin aksine çok daha kuvvetli ve perde altından kirli ittifakların kurulduğunu ve sürdürüldüğünü görmemek artık en hafif tabiriyle ciddi bir muhakeme zafiyeti demektir!
Ekranda hasım olanların kapalı kapılar ardında hısım oldukları bir coğrafya Ortadoğu! Hasbi halkların hesabi liderler tarafından ezim ezim ezildiği bir coğrafya Ortadoğu! Son küresel savaşın Afro-Avrasya kıtasının merkezi olan Suriyede cereyan etmesi de şaşırtıcı değil onun için!
Şaşırtıcı olan, on binlerce mazlumun haykırışının İslam âleminde ve Türkiyede hakkıyla karşılık bulamaması! İlginç olan, bir uçağımızın düşmesinin, Türkiye kamuoyunda on binlerin katlinden daha derinden etki yapması!
Tam da bunun için uçağın düşürülmesini bile komploya ayarlı arızalı kafalar Baas sözcüsü edasıyla yorumluyorlar!
Son dönemde yükselen bir grafikle, istikrar ülkesi ve cazibe merkezi haline gelen Türkiyenin önünün kesilmesi için bulunmaz fırsatlar barındıran konjonktür, meşum odaklar tarafından ayrıntısına kadar kullanılmakta bugün.
Bu bağlamda belki de en hassas konu, Davos sonrası Başbakanın şahsında Türkiyeye yönelik artan sevgi ve ilginin, yükselen beklentinin örselenme riski. Bu riskin iyi analiz edilip, sadece Suriyede değil, mazlum Müslüman coğrafyalarda atılacak adımların isabet oranının artırılmasına gayret etmek gerekir. Yazıldığının aksine Türkiyenin abartılmış güç zehirlenmesine maruz kaldığını söylemek bu memleketi anlamamak olur; lakin karar vericilerin karar verme sürecinin sıhhatinin temini için bugün hükümete yapılacak insaflı ikazlar hükümet için de altın gibi değerli görülmeli ve değerlendirilmelidir.
Yine altını çizmemiz gereken ve buradan defalarca ifade ettiğimiz bir hakikat de şudur: Başbakanın şahsında hükümet ve hariciye teşkilatının Suriye politikası, gerek Türkiyede gerekse İslam âleminde bugüne kadar yeterli kamuoyu desteği elde edememiştir. Gerek basının konuya marazlı yaklaşımı gerekse iç meselelerin kamuoyunu fazlaca meşgul etmesi Suriye bizim iç meselemizdir söylemini boşa çıkarmıştır. Önümüzdeki günler bu konuda ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Uçağımızın düşürülmesi sonrası yazılıp çizilenler dikkatle takip edildiğinde, dün Başbakanın grup toplantısındaki konuşmasına kadar, gelişmeler ve basına yansımaları maalesef büyük oranda Suriyenin istediği şekilde cereyan etti. Düne kadar ne konunun bölgesel ve küresel yapısı ne de katledilen on beş bin Suriyeli gündeme dahi gelemedi. Hatta bazı dışişleri mensupları bile krizin artık Türkiye-Suriye sorunu olduğunu bile söyleyebildi.
Başbakanın Anadolu-Şam arasında güvenlik irtibatı kurması ve Suriye halkına açık destek ifadeleri önümüzdeki aylarda somut karşılık bulursa şayet, Esed ve müttefikleri için acı ama hırçın bir döneme girdik denilebilir. Zira zalim ve müstebitler yanarken yakarlar! Yıkılırken hırçınlaşırlar!
Demek ki vakit, gücümüzü ve kimliğimizi bilmek ama zaaflarımızı ve noksanlıklarımızı da ikmal etmek vakti.
Vakit, fiili ve kavli dua vakti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.