Savunamadığınız işleri niçin yaptınız?
Darbecilerin ülkemize verdikleri maddî ve manevî zararları saymakla bitiremeyeceğimizi her fırsatta ifade ediyoruz. Bunların bir zararı da, yaptıkları işe sahip çıkmama anlayışını ülke sathına yaymak istemeleridir.
Yapıldığı gün itirarıyla, yapanlar tarafından darbe olduğu ifade edilen, savunulan ve övülen 28 Şubat sürecine, şimdilerde sahip çıkmıyorlar. Daha doğrusu, yapılan yanlışları savunuyorlar, bu sürecin darbe olduğunu kabul etmiyorlar. Oysa, o günlerde Balans ayarı yaptık demişlerdi...
Hatırlanacağı üzere TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, konuyu araştırmak için 28 Şubat sürecine imza atanları da dinliyor. Komisyonun dinlediği o günkü yetkili ve sorumlular sözbirliği etmişcesine, 28 Şubat süreci bir darbe değil. O gün yapılanlar kanunlara ve yönetmelikleri uygundu. Bizim bir kabahatimiz yok anlamına gelen beyanlarda bulunuyorlar.
Tabiî ki 28 Şubat sürecinin nasıl bir darbe olduğunu o sürece muhatap olan milyonlarca insanımız biliyor. Bir hareketin darbe olması için illa ki onun isminin de darbe olması gerekmiyor ki! Kimileri, 28 Şubat sürecinde fiilî bir darbe olmadığını ifade ederek bunu bir övünme vesilesi yapmak istiyor. 28 Şubat fiilî bir darbe değil, ama neticeleri itibarıyla darbeden daha kötü bir süreçtir, demokrasiye ve millete vurulan katmerli bir darbedir.
28 Şubat sürecinin tamamen Anayasaya uygun bir şekilde geliştiğini ileri sürmek de sadece kâğıt üstünde doğrudur. Kanunları ve yönetmelikleri keyfî bir surette yorumlamak ve ona göre uygun işler yapmak ne zamandan beri savunulur oldu? Meselâ, insanları inançları sebebiyle fişlemek ve en temel haklarından mahrum bırakmak mı Anayasaya uygundu? Kanunlarda olmayan keyfî başörtüsü yasağını uygulamak mı Anayasaya uygundu? Bir üniversite öğretim üyesi başörtüsü yasağına karşı çıktı diye, yasağı protesto edenlerle birlikte yürüdü, bildiri imzaladı diye onu görevden atmak mı Anayayasa uygundu? Eğer bu kanunsuz ve keyfî uygulamalar Anayasaya uygunsa o anayasayı alın ve başınıza çalın!
Unuttuk sanmayın: Çocuklarımıza Kurân öğretmeye yaş sınırı koymanız, başörtülü öğrencileri okul kapılarından geri çevirmeniz, sermayeyi renklerine göre ayırmanız, annesinin başı örtülü diye başarılı öğrencileri askerî liselere almamanız, yanlışlıkla aldığınız öğrencileri namaz kılıyor diye atmanız mı anayaya uygundu?
28 Şubat süreci, geçmiş darbelerden de ders alınarak sinsice hazırlanmış bir tuzaktı. Darbelerden daha ağır neticeleri oldu ve bu neticelerden hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Dolayısı ile bu sürece kim destek verdiyse yanlış yapmıştır. Velev ki darbe olmamış olsun, bu süreci neticeleri ile değerlendirilmesi gerekmez mi?
O gün krallar gibi beyanatlar verenleri bugün, Biz her şeyi kanunlar çerçevesinde yaptık. 28 Şubat süreci darbe değildi demesi sadece hakikati gizleme ve perdeleme oyunudur. Hangi adil kanun insanları inançlarından dolayı haktan, hukuktan, adaletten mahrum bırakır? Eğer öyle kanunlar varsa ki vardır, o kanunlar da değişmelidir ve hiç kimse o yanlış kanunların arkasına sığınıp, Biz kanunlara uygun hareket ettik demesin.
Bütün darbecilere ve bilhassa 28 Şubat sürecine imza atan, onlara maddî ve manevî destek olanlara yeniden sormak lâzım: Madem yaptıklarınıza sahip çıkamayacaktınız, niçin o yanlışlara imza attınız? Sahip çıkmamak, yanlıştan vaz geçme, hakkı teslim şeklinde olsa tebrik edilmeyi hak eder. Ama burada, yanlışın yanlış olduğu kabul edilmiyor ve yanlışlar doğru diye sunuluyor.
28 Şubat sürecine imza atanlar ve o süreçte uygulamaya konulan işler millet nezdinde kabul görmemiştir. Bu bile o sürecin hükmen bir darbe olduğunu ortaya koyar. El birliği ile fiilî darbeden daha ağır faturalar ödeten o sürecin izlerini silmek durumundayız. Milletini seven bu yolda emek sarfetmeli, vesselam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.