Müslümanlar için ağlama duvarı
Hayat tiyatrosu ibretlerle doludur... Suriye'de Müslümanlar öldürülüyor, biz burada piknik yapıyoruz... Myanmar'ın Kuzeybatı'sında Arakan Müslümanları feci vaziyette, kıyım korkunç... Biz burada ikindi çaylarımızı, limonatalarımızı içiyor, dondurma yiyoruz... Mısır'da durum çok karışık, ordu iktidarı Müslüman çoğunluğa vermek istemiyor... Biz burada sıcaklardan şikâyet ediyoruz (kışın da soğuklardan şikâyet edeceğiz)... Köprü tamirinden yakınıyoruz... Filistin Müslümanları cehennemî bir hayat sürüyor... Suriye, İskenderun sancağını geri istiyor. Biz yeni açılan Hatay lokantasındaki ziyafete katılıyoruz...
Bırakın bizi, bir ay kadar önce Le Monde gazetesinde okumuştum. Humus'ta Müslümanlar katledilirken Şam halkı piknik yapıyormuş.
Okumuş muydunuz, Safahat'taki şiirlerden birinin başında Kuzey Müslümanlarından bir zatın şu cümlesi yer alır: "Odama kapandım ve bütün gün Müslümanların hâline ağladım..." Biz o şimal Müslüman'ı gibi olamıyoruz.
Türkiye'nin içinde de böyle... İslam'a, Kur'an'a, sünnete aykırı nice büyük günahlar açıkça ve küstahça işleniyor, bizim kılımız kıpırdamıyor.
Ülkemizde büyük bir sosyal adaletsizlik var. Zenginler ile fakirler arasındaki uçurum her gün biraz daha derinleşiyor. Bu konu üzerinde yeteri kadar duruyor muyuz?
Ben bu satırları kaleme alırken kim bilir ülkenin hangi yerinde aç, perişan, hasta kardeşlerimiz kıvranıyordur. Evet, Allah zeval vermesin; devletimiz birçok fakirlere bakıyor ama bakamadıkları da var.
Yetim bir üniversite öğrencisinden bahsettiler, hiçbir yerden burs alamıyormuş. Ötede birtakım dindar küçük mücahitler sekiz yerden burs alıyor. Büyüyünce ne olacaklar? Müteahhit olurlar...
En son sekiz Mehmetçik şehit oldu. Heyecanlandık, üzüldük... Sonra ne olacak? Onları unutacağız. Geride gözü yaşlı anneleri, babaları, kardeşleri, nişanlıları, eşleri, çocukları kalacak...
Suriye uçağımızı düşürdü. Şehitler gündemden çıktı. Şimdi uçak aşağı, uçak yukarı. Birkaç gün sonra başka bir olay olur, uçak işini de unuturuz.
Sünnî Müslümanları çok gevşek ve hafızasız görüyorum.
Birileri Sünnîlerin şuurlu ve vasıflı Müslüman olmasını istemiyor. Kimdir bunlar iki zümredir. Birincisi, din düşmanları, münafıklar... İkincisi, din sömürücüleri... Bu ikinciler niçin şuurlu ve vasıflı Müslüman istemiyor?.. Bunu bilemeyecek ne var? Şuurlu ve vasıflı Müslüman'ı kaz gibi yolmak, inek gibi sağmak mümkün müdür?.. Hiç şuurlu ve vasıflı bir Müslüman birtakım uğrulara zekâtını kaptırır mı?..
Elimde bir Tv. kanalı olsa her hafta Arakan Müslümanlarını anlatan yarım saatlik bir program yayınlarım. Seyredenler üzüntüden hastalansınlar, fenalık geçirsinler, bayılanlar ayılanlar olsun, gözyaşları dökülsün, iştahlar kesilsin... Müslüman Tv'leri niçin böyle yayınlar yapmazlar bilmem ki.
Irak'ta Sünnî Müslümanların çektiklerini bilseniz kahrolursunuz. Kaç din âlimi şehit edildi...
Tatilde gezmeye gidebileceğimiz kaç huzurlu İslâm ülkesi var? Haydi, cesaretiniz varsa Şam'a gidin. Emeviye Camii'nde namaz kılın. Ziyaretler yapın. Şam yemekleri ve tatlıları yiyin. Gezin, tozun... Var mı buna cesaretiniz?
Yemen'e gitseniz huzursuzluk, terör...
Bağdat öyle...
Benim çocukluğumda ve gençliğimde Afganistan teknik medeniyet bakımından geriydi ama bir huzur ve barış yurduydu. Gitsene şimdi oraya...
Vize alabilirseniz İslâm Kerimov Özbekistan'ına gidin.
İslâm ve Müslüman var ama Darü'l-İslâm yok. Ne büyük eksiklik...
Dar'ül İslâm nasıl bir yerdir: Uçaktan inersin, havaalanında giriş muamelelerini yaptırırsın. Bir vasıtaya atlar şehre gidersin. Aman ya Rabbi! Baştanbaşa huzur, güven, sevgi, barış, insanlık... Çarşıya pazara çıkarsın... Bolluk bereket... Küçük bir lokantaya gidersin, yediklerin baştanbaşa lezzet ve nefaset... Bir sokak kahvesinde çay içersin, ömründe içtiğin en güzel çay... Hoparlörsüz ezan okunur. Hayran kalırsın, tüylerin ürperir. Camiye namaza gidersin, mihraptan kapıya kadar cemaat, baştanbaşa ruhaniyet. Yüzler güler... Şehirde mürüvvet ve fütüvvet meltemleri eser... Kapılar kilitlenmez, açıkta günah işlenmez...
Bana böyle bir Darü'l-İslâm şehri göstersenize.
İstanbul'un eski isimlerinden biri Dersaadet'tir... Bir başka ismi Darü'l-Hilâfe'dir... Şimdi ne saadet kalmış, ne Hilâfet...
Keşke biri çıksa da Müslümanlar için bir "Ağlama Duvarı" yapsa. Arada bir gidip hâl-i perişanımıza ağlasak... Hem Suriye, Arakan vs. Müslümanlarına ağlasak hem kendi gafletimize, merhametsizliğimize, vicdansızlığımıza, şuursuzluğumuza ağlasak...
"İkinci yazı"
PKK terörü bitmez...
Şimdiye kadar ayrı ayrı yazılarda onlarca defa yazdım: PKK terörü bitmez... "PKK terörünü bitirmeye kalkanı bitirirler"...
PKK bir Kürt hareketi değildir. Zahirde (dıştan) Kürt gibi görünen bir Ermeni ve Siyonist hareketidir.
Kürtlere ne kadar hak verilirse verilsin, PKK'nın arkasındaki güçler terörü bitir(t)meyeceklerdir.
Sözde Kürtler ve Kürtlük için yapılan terörün amacı, Türkiye'yi parçalamak, Doğu ve Güneydoğu vilayetlerimizi kopartmak ve bu bölgeye dışarıdan "nüfus" ithal etmektir.
Şu soruları niçin yüksek sesle sormuyoruz:
Doğu ve Güneydoğu nüfusu niçin yoğun şekilde Batı ve bilhassa Marmara bölgesine göç ettiriliyor?
Boşalan yerlere ileride kimler getirilecektir?
"Kürtlere hakları verilir ve bu iş biter..."
Böyle düşünenler gerçekleri bilmiyor.
Bu işin halledilmesi bu kadar basit olmaz.
Dönen dolapların, akan kanların, yüz milyarlarca dolarlık beyaz kaçakçılığının, silah kaçakçılığının sadece Kürtlük ve Kürtler için yapıldığını sanmak ahmaklık olur.
Türk Kürt, Türklük Kürtlük derken ırkçılık yapmıyoruz da, bu işin ardında Kripto Ermeni, Kripto Yahudi var derken mi yapmış olacağız?
Lütfen şu cümleyi küçük de olsa bir levha yapıp görünecek bir yere asalım:
"Terörü bitirtmezler, bitirmek isteyeni bitirirler."