ABnin imdat çığlığına cevap vermek
Keşif ve icadlarla başı dönen Avrupa, İsevî dininden uzaklaşarak, ferd, âile ve toplum olarak teknolojinin çarkları arasında yalnızlığa, sefâhete, sefâlete, ahlâksızlığa ve uyuşturucu bataklığına yuvarlandı. Şimdi içine düştüğü bunalımdan ve kimliksizlikten kurtulmanın yollarını arıyor. Her geçen gün inanca, moral değerlere, diğer bir ifâdeyle İslâmiyete olan ihtiyacını bir derece daha hissediyor.
Avrupa Parlamentosu Liberaller Grup Başkanı ve eski Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt, Avrupanın ekonomik, demografik ve ahlâkî kriz içinde olduğunu, ABnin ahlâk krizinden Türkiye ile kurtulabileceğini söyledi. (Yeni Asya, 21.06.2012) Bu adeta bize bir imdat çığlığıdır.
Batının tanınmış simâlarından, Fransanın eski Cumhurbaşkanı sosyalist Mitterandın yakınında bulunan, solcu düşünür Bernard Kouchner de, aynı çağrıyı yapmıştı: Biz komünizme karşı bir zafer kazandık. Ama biz de yenildik. Çünkü, birbirimize söyleyecek bir şeyimiz kalmadı. Ama İslâm ülkeleri ve halkları öyle değil. İslâm ülkelerindeki halklar, Batının yalnızlığını hissetmiyorsa, Allahın varlığını hâlâ hissettikleri içindir. O'na yakarabilirler, O'na yalvarabilirler. Batıda kayboldu bu. Onun için sizden öğreneceklerimiz var diyorum. Dayanışmayı, âile bağlarını, yeniden insan olmayı öğrenebiliriz sizden. Irkçılığa karşı bir panzehir olacaksınız bizim için...
Evet, insanlık bizzat ve kasten hakkı arıyor. Yukarıdaki ifâdeler de bunun göstergesi. Elbette, beşer, bunalımdan kurtulmak için hak dini bulacaktır.
Meselenin püf noktasına, 1999un son ayında Müslüman olan Alman Manuella Fastner (Meryem) de temas eder:
Avrupa bir bunalım içerisinde. Ahlâk giderek çökerken, hırsızlık ve ırza geçme olayları da hızla artıyor. Benim tanıdığım Türk insanını genelde dürüst ve güvenilir gördüm. Bunun da, dinleri İslâmiyet sayesinde olabileceğini düşünerek araştırma yaptım ve İslâmı seçtim.
Şu halde, İslâmın güzelliklerini fiil ve ahlâkımızla yaşayıp gösterirsek, sâir insanlar ve belki kıt'alar fevc fevc İslâmiyete gelecektir. Bunalan Manuellalar ve Hanslar, Meryem ve Hasan olmayı bekliyor!
ABye girişi, böylesine bir tebliğ çıkarmasına çevirebiliriz. Daha doğrusu, çevirmek mecburiyetindeyiz... Bu bizim, hemcinslerimiz olan insanlara karşı vicdânî borcumuzdur.
Yapılan ilmî araştırmalar, Âile içindeki huzursuzluklar, babasız büyüme ve ilgisiz babaya sahip olma, uyuşturucu alışkanlığı ve mutsuz çocukluk devreleri; insanları ihtidâya, yâni İslâmiyeti kabul etmeye yönlendirmektedir. (Dr. Ali Köse, Neden İslâmı Seçiyorlar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, s. 36-39)
Bu vicdânî çağrılar ve ilmî veriler de, ABye girişin büyük bir önem kesbettiğini gösteriyor. Fakat fert, aile ve toplum olarak buna hazır mıyız, hazırlanıyor muyuz? 1987lerden 2004lere kadar yüzde 73lere varan çok büyük bir arzu, iştah talep vardı AB üyeliğine. Bu tarihten sonra adeta yaprak kıpırdamıyor.
Avrupanın Türkiyeye olan bu ihtiyacını ve Türkiyenin ABye girme gücünü, talebini, hazırlığını bilen ifsat, dinsizlik ve ahlâksızlık komiteleri nasıl bir siyasî, içtimâî ve ekonomik tuzak kurdu farkında mıyız? Tâ ki, Türkiye Müslüman bir toplum olarak bu çığlıklara cevap veremesin ve AB, İslâm ahlâkıyla boyanamasın
Artık bu oyunların farkına varmamız gerekmez mi?
AB, ahlâk ve can derdinde; iktidar ve çevreleri oyunda, oynaşta, eğlencede, ihale peşinde! Bu ne gaflet, bu ne felâket!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.