Mahkemeler değişti, aslında ne oldu?
3. yargı paketi, kavgalı oturumların ardından Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. "Özel yetkili mahkemeler"i kaldıran ve yerine "bölgesel ağır ceza mahkemeleri"ni getiren yasa, haftalardır dile getirilen kaygıları giderdi.
AK Parti, ya önceden tasarı ile ilgili kasten ters bilgiler sızdırdı ve nabız tuttu. Ya da gelen tepkileri dikkate alarak darbeler, devlet içindeki çeteler ve demokratikleşme konusundaki asli duruşunu muhafaza etmiş oldu. Bir konu hariç, her halükârda bu değişiklik hamlesini, iktidar kazasız belasız atlattı. Meclis'teki oturumlar sırasında CHP ve BDP'lilerin ters köşeye yatmış olmanın hırçınlığı ile sergiledikleri tutum, sanki kandırılmış olmanın hiddetini de yansıtıyordu...
Kaygılar giderildi derken şunları kastediyorum:
Özel yetkili mahkemelerde açılan Ergenekon, Balyoz, KCK gibi davalar, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerde devam edecek. (10 yıl sürebilir.) Bu davalarda yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemeyecek.
Terör ve darbe suçlarında tutuklamanın azami süresi 10 yıl olarak korunuyor. Böylece söz konusu davalarda toplu salıverilme ve davaların özünü zedeleme, Ergenekonculara cesaret ve psikolojik avantaj sağlama yanlışına düşülmemiş oldu. Yine tekrar edeyim. Uzun tutukluluk sürelerini savunmuyorum. Davaları hızlandıracak tedbirlerin alınarak muhtemel haksızlıkların önüne geçilmesi başka şeydir. Bir yasa değişikliği ile "taviz veriliyor, pazarlık yapıldı" propagandalarına malzeme sağlamak başka şey...
MİT mensupları hariç, terör ve darbe suçu sanıkları, sıfat ve memuriyetlerine bakılmaksızın yine doğrudan soruşturulacaktır. Böylece eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ üzerinden yürütülen tartışma da son bulmuştur. Uygulama aynen devam edecektir.
3. yargı paketinde olumlu yenilikler de var. Öncelikle bundan böyle uzun süren yargılama süreçleri kısalacaktır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nda bulunan 6 bin dosyanın karara bağlanabilmesi için, geçici süreyle Kurul'un yapısı ve çalışma usulü değiştirilecektir. Terör örgütüne üye olmadığı halde 'örgüt üyesi gibi' cezalandırma yapılmayacaktır. Savunma hakkı genişletilmiştir. Tutuklama kararı somut olgulara göre verilecektir. Tutuklamaya itiraz edildiğinde, o mahkemeye ait olmayan başka bir hâkim karar verecektir. (Bu hâkimin ihtisas sahibi olması mutlaka gözetilmelidir.) Yine terörle mücadele eden kolluk görevlilerinin ifadelerinin alınması ve mahkemelere çağrılması gerektiğinde isim, ev adresi veya kimlik bilgilerine yer verilmeyecek olması isabetlidir. 3. yargı paketinde, internette yayınlanarak ifşa edilen ses kayıtlarının, haber amaçlı kamuoyuna duyurulmasına getirilen cezaların artırılması da isabetlidir. Şahsen ben konuyu, basın özgürlüğünün geriye götürülmesi olarak değerlendirmiyorum. Hukuk dışılığı yol yapmanın herkese zararı olur.
Yukarıda "bir konu hariç" dediğim değişikliğe gelince. Kamuda yolsuzluk, ihale ve çıkar amaçlı suçlarda, kamu görevlilerini veya üst düzey bürokratları soruşturmak için yürütmenin izninin alınması gerekecektir.
Askerî casusluk, uyuşturucu örgütleri, organize suçlar ve mafya unsuru olan kamu görevlileri, ancak yürütmenin izniyle soruşturulabilecek. Bu, anlaşılması zor, Adalet Bakanı Sayın Ergin tarafından kamuoyuna izahı gereken önemli bir konudur. Şimdi yazının başlığına dönüp "Mahkemeler değişti, aslında ne oldu?" sorusuna kendi cevabımı vereyim. HSYK, oluşturulacak bölgesel ağır ceza mahkemelerindeki sistemde görev yapacak yeni hâkim ve savcıları yakında belirleyecek. Bence Sayın Başbakan'ı çok üzen, kendilerinin cüretkâr güç sahipleri gibi algılanmasını sağlayan savcılar ve yargıçlar devreden çıkarılacaktır. Bu da büyütülmemelidir. Adalet kişilerle kaim değildir. Aslolan demokratikleşmenin arkasındaki siyasî ve toplumsal iradenin, birbirine düşmeden devam etmesidir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.