Sultan Abdülhamid
Merhum Sultan Abdülhamid Han-ı Sâni, evliyaullahtandır. Benim bildiğim, üç tarikata mensuptu. Büyük şeyhi Muhammed Zâfir el-Medenî ed-Darkavî eş-Şâzelî'den hilafet almış ve onun vefatından sonra şeyh olmuştur.
31 Mart düzmece hadisesinden sonra Selanik'ten gelen Hareket Ordusu'nu isteseydi dağıttırabilirdi ama bunu yapmamıştır.
Abdülhamid Han Hâtemü's-Selâtin ve Hâtemü'l-Hülefa'dır.
O mâsum değildi, birtakım hatâları olmuştur.
Onu kötüleyenler İttihadçılar, Selanik Dönmeleri, Farmasonlar, İslam ve Şeriat düşmanlarıdır. Müslümanların da bazıları ona düşmanlık etmişlerdir. Onun tahttan indirilmesinden kısa bir müddet sonra Osmanlı devleti çökmüş, Hilafet ve İslamî idare tarzı gitmiştir.
Sultan Abdülhamid beş vakit namaza çok önem verirdi. Başta Galatasaray Sultanîsi olmak üzere bütün okullarda, kışlalarda beş vakit namaz kılmak mecburî idi. Sünnî halkın yüzde doksanı günlük namazları kılardı.
Sultan, kadınların tesettürüne çok önem verirdi. Sarayda, 11 yaşına giren kendi kızlarını tesettüre sokardı.
Onun zamanında İstanbul'un Müslüman kadınları çarşaflı ve peçeli idi.
Şer'î ve nizamî mahkemelerde Şeriatla ve Şeriata aykırı olmayan kanunlarla hüküm verilirdi.
Onun zamanında Adriyatik denizinden Hint Okyanusu'na kadar muazzam bir İslam devleti vardı. Müslümanlar Yemen'e, Mekke Medine'ye, Kudüs'e, Şama, Beyrut'a, Bağdat'a, Basra'ya, Manastıra, Selanik'e, Arnavutluk'a, daha nice belde ve ülkeye pasaportsuz gider gelirdi.
Saltanatının sonuna doğru Şam'dan Medine-i Münevvere'ye demiryolu çalışmaya başlamıştı.
Abdülhamid Han'ı beğenmeyenlerin bazısı, o gittikten sonra çok pişman olup ağlamışlardır.
Filozof Rıza Tevfik "Sultan Abdülhamid'in ruhaniyetinden istimdat" başlıklı manzumesini yazarak pişmanlığını dile getirmiştir, başını yerden yere vurmuştur.
Sultan Abdülhamid'in sukutundan on beş sonra Şeriat ve Hilafet elden gitmiştir.
Keşke Müslümanlar onun şefkatli ve merhametli baskısına ve istibdadına tahammül etmiş olsalardı.
Sultan Abdülhamid'ten sonra Araplar da büyük felaketlere uğradı. Arap dünyası parçalandı, bazı ülkeler İngilizlerin, bazısı Fransızların idaresi altına girdi.
Ne Şeriat kaldı, ne Hilafet...
Kadınlar açılmaya başladı...
Ahlaksızlık yayılmaya başladı...
İrtidat başladı...
Filistin'de bir Siyon devleti kuruldu...
Bozulan ve özden uzaklaşan Müslümanların başına elbette Sıddiq ve Fâruk geçmezdi. Sultan Abdülhamid büyük nimetti.
Müslümanların bir kısmı, Farmasonlara ve Dönmelere uyup bu nimete küfranda bulundu ve azaba çarpıldı.
Sultan Abdülhamid, ana baba katillerinin ve mutlaka asılması gerekenlerin dışında, idama mahkûm edilmişlerin cezasını kalebendliğe (ömür boyu hapse) çevirirdi. Sonradan gelenler hiç suçu olmayan ulemayı, meşayihi, sulehayı idam ettirdiler.
Sultan Abdülhamid'ten sonra İslam dünyası paramparça ve tepetaklak oldu.
O gün bugündür iki yakamız bir araya gelmiyor.
Sultan Abdülhamid Hâdimü'l-mille ve ümme idi.
Hâdimü'l-Harameyn eş-şerifeyn idi.
Hâdimü'ş-Şeria ve's-Sünne idi.
Hâdimü'ş-şeair el-islamiyye idi.
Allah onun hatâlarını afvetsin, ona geniş rahmeti ile muamele buyursun.
Allah Ümmet-i Muhammed'e akl-ı selim, firaset, basiret, istikamet, pişmanlık ve tevbe nasip etsin.
Sultan Abdülhamid Han'ın hasretini çekiyoruz, onu çok arıyoruz. Mekânı Cennet olsun.
* (İkinci yazı)
Bir Zata
Sizin Vehhabîlik fırkasına mensup olduğunuz anlaşılıyor. Ben itikat ve amelde Ehl-i Sünnet Müslümanıyım. Fitne ve fesat çıkartmam ama dinin usûlüne, temellerine ait bazı konularda ve yorumlarda sizinle anlaşmam mümkün değildir. İhtilaflı (üzerinde anlaşmazlık olan) bazı konuları sayayım:
1. Çok kolay ve rahat bir şekilde sizin mezhebinize mensup olmayan ve size muhalefet eden Müslüman çoğunluğu şirk ve küfürle suçluyorsunuz. Böylece kendiniz küfre düşmüş oluyorsunuz.
2. Tarikat ve tasavvuf eyliyasını "Evliyauşşeytan" olarak vasıflandırıyorsunuz.
3. Müteşabih ayet ve hâdisleri lugavî mânalarına alarak Allaha noksan sıfatlar yakıştırıyorsunuz.
4. Ölülere kabir yapmayı ve üzerlerine kitabe yazmayı haram görüyorsunuz ve Efendimizin (Salât ve selam olsun ona) türbesi dışında Arabistan'daki bütün kabirleri ve türbeleri yıktınız düzlediniz.
5. Elinize fırsat geçerse, Efendimizin türbesini de yıkmak istiyorsunuz.
6. Birçok önemli konuda Sevad-ı âzam dışındasınız.
7. Gulüvve kaçmış olan İbn Teymiye'yi imam kabul etmişsiniz, birçok konuda ondan da aşırısınız. Onun vur dediğini öldürüyorsunuz.
8. Tarih boyunca, haksız ve mesnetsiz şekilde şirk ve küfürle suçladığınız Müslümanların kanlarını heder, mallarını helal kabul ettiniz.
9. Osmanlı devlet-i islamiyesine isyan ederek Hilafetin yıkılmasına sebep oldunuz.
10. Kurduğunuz dünyevî nizam ideal ve örnek bir İslam nizamı değil.
Bütün bu saydığım sebepler ve saymadıklarım dolayısıyla sizinle anlaşmamız mümkün değildir.
Ben bir Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslüman olarak:
1. Küfre ve şirke düştüğü yetkili, salahiyetli, vazifeli ve icazetli bir müftünün fetvası ile sarahaten beyan ve o fetva İslamî kaza mercii tarafından tasdik ve ilan edilmeden hiçbir Müslümanı (ne kadar günahkar ve hatâlı olursa olsun) isim vererek tekfir etmem.
2. Allahın bütün noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna inanırım.
3. Gulüvve sapmış birkaç kişinin peşinden değil, cumhur-i ulema yolundan giderim.
4. İhtilaflı, tartışmalı konularda Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunurum.
5. Kur'ana, Sünnete, Şeriata mutabık tasavvuf ve tarikatı hak olarak kabul ederim.
6. Kabir ve berzah hayatını Ehl-i Sünnet ulemasının bildirdiği ve anlattığı şekilde kabul ederim.
7. Müteşabihat konusunda, "Allahın kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olması" akidesini esas alırım.
Bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak Selefî değilim, Selef-i Sâlihîn'in yolundayım.
Daire-i İslam içindeki bütün mü'minleri (günahkâr ve hatalı da olsalar) kardeş bilirim.
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerimde mealen "Allah yolunda öldürülen şehidlere siz ölü demeyiniz, onlar diridir" buyuruyor. Resulullah Efendimizin, diğer nebilerin dereceleri şehidlerden daha yüksektir.
Allahu Teala hazretleri meleklere muhtaç değildir ama birtakım işleri onlara gördürmektedir.
Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufâî, Şah Nakşibend, İmamı Rabbanî, İmamı Gazalî, Hasan eş-Şazelî ve bunlara benzer evliyaullah için onlar kafir ve müşriktir diyenler sapıktır.
Benim kuralım şudur:
Ehl-i Sünnet ile Vehhabîlik arasındaki bütün ihtilaflı mesele ve akidelerde haklı, doğru olan Ehl-i Sünnettir.
Ehl-i Sünnet içindeki cahillerin ve münâfıkların yaptıkları Ehl-i bağlamaz. Onlar Ehl-i Sünneti temsil etmez.
Ehl-i Sünnetin temsilcileri, silsileleri Resullerin Seyyidine ulaşan icazetli ulema, fukaha, müfessirîn, muhaddisîn ve kâmil mürşidlerdir.