Rektör seçimleri ve fişleme
28 Şubat döneminde birtakım fişçi şeref yoksulları vardı. Mesleki noktada yenişemedikleri insanları sinsice fişleyerek devre dışı bıraktırırlardı. Doçentlik sınavlarında bilimsel yeterliliğin değil, ideolojik itaat konusundaki yeterliliğin esas alındığı o karanlık yıllardan söz ediyorum.
Bu fiş devri, öteki mahallenin kifayetsiz muhterisleri için adeta bir sıçrama tahtasıydı. Fişleye fişleye itibarını dişledikleri insanların haklarının üstüne basa basa tırmanırlardı. Kafaya koydukları makama varmak için feda edemeyecekleri bir şey yoktu. İnsanı hayvandan ayıran sahip oldukları her ne varsa, menfaat ve çıkar uğruna bozuk para gibi harcıyorlardı.
Eski dostların, başörtülüyüz diye şeytandan kaçar gibi bizimle yan yana gözükmekten kaçındığı, karşılaştıklarında selâm etmediği ve bizim de bu ürkekleri anlayışla karşılamak durumunda kaldığımız yıllar...
Lakin Zulm ile abad olanın ahiri berbat olur! diye değişmez bir sosyolojik kaide vardır. Nitekim Ergenekon Davası sürecinde dönemin büyük adamlarının en kuytu sırları, masum insanların hayatını zehir eden entrikaları bir bir gün yüzüne çıktı ve sonunda kötü adamlar suçüstü yakalandı!
Bu demektir ki kamuya mal olmuş insanların arkasından dipten dipten sinsice yürütülen entrikalar asla sonsuza kadar sır kalmayacak! Er ya da geç ayyuka çıkacak!
O dönemlerde, 28 Şubatçılar canımızı yaktıkça Allah korkusu yok bu adamlarda derdik. Nihayet, o dönem geçti gitti. Ne hazindir ki şimdi bizim mahallenin fişçi takımına bakıp Allaha sığınma vakti... Boşuna kurtulduk zannetmişiz. Görüldüğü üzere daha beteriyle imtihan edilmekteyiz! Zira bizim mahallenin sözde vebal almaktan korkan içi dışı pür nur taifesinin entrikaları, 28 Şubatçılarınkinden çok daha ağır ve de çetrefilli! Ergenekonculara pabucunu ters giydirir bizim şu dindar görüntülü iftira taifesi!
Hülasa görülen o ki, telin ettiğimiz fiş devri, bir kısım muhafazakâr camianın kimyasını zamanla kendine benzetmiş, fena halde kokuşturmuş! Vesayetin murdar icraatları bizim mahallenin insanlarının kanlarına karışmış! Parça tesirli iftira düzenekleri hazırlarken, Allahdan korkan da kalmamış! Demek ki, yoklukla imtihan süreci yani 28 Şubat, bu insanların içlerindeki hastalıkları artırmış! Summun, bukmun, umyun gibi itikadi tıkanıklıklara yol açmış! O dönemde saklanıp korkakça eşlerinin başörtülerini açarak kamuflaj olanlar, şimdi Deccal gibi ellerinde mühür, Müslümanları mümin- kâfir, vatansever-Kürtçü diye damgalamaktalar! Yalan maslahat gereği, iftira zaruri, yalancı şahitlik davanın gereği olmuş! Makam savaşında her türlü melanet de caiz!
28 Şubat gibi karanlık bir süreçte tehlike kabul edilen, dış ve düşman görülen muhafazakâr kesim, kendilerine uygulanan etik dışı yöntemleri örneklemiş! Öyle genç, çoluk çocuk da değil... Yaşı altmışa dayanmış, saçı ağarmış sözde Müslüman insanlar, 28 Şubatçıların yöntem ve araçlarıyla insanları fişleyerek gözden düşürmeye başlamış!
Alın, ihtiyarlık döneminde her nefis muhasebesinde aynada gördüğünüz o düzenbaz yüzün içinizde yaratacağı suçluluk duygusu size yeter! Atmışlık rektörler olarak ihtiyarlığınızda kul hakkı, iftira ve şantaj dosyalarınızla Allaha yürüyün! İşin güzel tarafı, orada birbirinizi şahit de gösteremeyeceksiniz. Tek başınıza öleceksiniz, tek başınıza gömüleceksiniz, tek başınıza hesap vereceksiniz...
Yaşasın zalimler için cehennem!
*
Barkotlu beslemeler! Eliniz yüreğinizde, ne yazacağımı bekliyordunuz biliyorum. Bildiklerimi yazacağımdan ödünüz kopuyor. Dizlerinizin titrediğini tahmin edebiliyorum. Ama bu can bu tende oldukça zulümlerinizi deşifre etmeye devam edeceğim!
Zira senin fişlemen kötü, benimki iyi olmaz! Evrensel doğrular vardır yalan söylemeyeceksin, iftira etmeyeceksin, öldürmeyeceksin... Eğer bir yanlışa karşı çıktıysak, bu yanlışın bizim mahalleden biri tarafından yapılması onu meşrulaştırmamalı!
Gaziantep Rektörü Prof. Yavuz Coşkun, tüm entrikalara rağmen atandı çok şükür. Seçim sürecinde Brütüslerin ruh sırtında açtığı bıçak yaralarıyla da olsa bu zafer kutlanası!
Ancak, Dicle Üniversitesi rektör adayı olan, çocukluğumdan bu yana adam gibi bir adam ve Müslüman olarak tanıdığım F.Hüsnü Erdem, Kürtçü diye fişlendi ve çeşitli iftiralarla devre dışı bırakıldı. Bu insanlar; Fazıl Ağabeyi de, eşi sevgili arkadaşım Neslihanı da çok iyi tanıdıkları halde, iddia şu ki çıkar uğruna belgeler düzenlediler. Bu fitne taifeyi Allaha havale ediyorum!
Cumhurbaşkanı, Danıştay, YÖK, Başbakan vs. bu iddiaların muhatabına cevap hakkı tanımalı! Sadece Dicle Üniversitesi değil, seçime giden tüm üniversitelerdeki rektör adaylarına ilişkin iftiraları araştırmak için acil olarak tarafsız bir komisyon kurulmalı!