Patrikhane ziyareti: Bir kıssadan bin hisse
Fenerdeki Rum Ortodoks Patrikhanesini ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile Patrik Bartholomeos arasındaki görüşme, taşıdığı değer kadar kamuoyunda bir karşılık görmedi. Kamuoyunda görmesi gereken ilgi bu ziyaretin bir kırılma noktası sayılıp sayılmamasıyla ilgili olmalıydı.
Çağdaş Korku ve Nefret Unsurları
Osmanlı Devletinin çözülme süreci çok büyük oranda Balkan toplulukları arasında başlayan ulusçu isyan dalgalarıyla hızlanmıştı. Sırp, Yunan, Bulgar, Hırvat gibi Ortodoks-Slav unsurların arasına çok geçmeden Müslüman Arnavutlar da katılmıştı. Anadoluda ise aynı süreç Ermeni ve Rum unsurlar eliyle sürdürülüyordu.
Hem Balkanlarda hem de Anadoluda Ortodoks-Slav komitacı faaliyetlere karşı İttihat ve Terakki cephesinden verilen cevap da mahiyet açısından aynıydı: Türk ulus kimliği üzerine inşa edilen komitacılık/çetecilik. Komitacılık, sadece karşı komitayı/çeteyi değil, onun dayandığı etnik-kültürel-dinî temelleri de yok edilmesi gereken düşman unsur olarak belirlediği için mesela Türkün Türkten başka dostu yoktur veya Türkiye, Türklerindir gibi ulusalcı duygusal kimlikler inşa ederek hayatiyet kazanır.
İslâmî kimlikten, akıl ve adalet temellerinden hızla arındırılarak devlet ve toplum hayatına hâkim kılınan Kemalist ulusalcılık, pozitivist-laik kimliğini Rum-Ermeni düşman unsurlarına karşı daima tetikte duralım havasında maskelemeyi büyük oranda başarmıştır. Esasen İslâmı kamusal hayattan silme projesini en acımasız yollarla yürürlüğe koyan ve kendisini Kemalizm olarak ifade eden resmi ideoloji Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Rum ve Ermeni kimliğine yönelik tüm operasyonlarını sözde İslâmî duygular da katarak maalesef toplumsal bir taban da bulabilmiştir.
Hilafet kurumunu, medreseleri, şeriat mahkemelerini, vakıf müesseselerini, tesettürü vd. toplumsal hayattan silmek üzere siyaset üreten Kemalist ideolojiyle Ermeni veya Rum patrikhaneleri üzerinden sürekli krizler üreterek Müslümanları laik-Türk ulus kimliğine eklemlemeye çalışan merkez aynı aklın ve menfaat şebekesinin ürünüydü. Hilafeti ilga etmek ile Patrikhanenin ekümenik misyonunu tanımamak arasında siyaseten ve hukuken hiçbir fark yoktur. Ancak şu hususa dikkatlice bakalım: Hilafeti kötülük ve nefret odağı şeklinde propaganda ederek kendilerine iktidar alanı açan Kemalist kadroların ideal tarih anlayışı ve ideal toplum modelleri Rum ve Ermeni kilisesi için de aynı çirkin muameleyi yapmıştır, yapmaktadır.
Refah-Yol hükümetinin düşürülme sürecinden itibaren Fener çevresinde Vatikana benzer bir Rum Ortodoks Devleti kurma planları, Trabzonda kurulmak istenen Rum-Pontus Devleti, misyonerler marifetiyle Anadolunun hemen her şehrinde açılan ve sayıları binlerle ifade edilen kilise evler, dolar karşılığı Hıristiyan yapılan gençler vs gibi korku-gerilim senaryolarını yazan ekiple Balyoz-Ergenekon-Kafes ekipleri arasında sizce ideolojik-örgütsel bir akrabalık yok mu?
Rum ya da Ermeni kimliğini, kültürünü veya Ortodoks kilisesini bir kötülük ve korku odağı olarak lanse eden veya bunları yok edilmesi gereken düşman unsurlar olarak propaganda eden akıl ve stratejinin İslâmda değil, olsa olsa Milli Askeri Stratejik Konseptte bir karşılığı vardır. Bunun örneklerini 6-7 Eylül olaylarını tertipleyen Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti arasındaki ilişkiden başlayarak Rahip Santaro, Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerine kadar hemen her dönem görmek mümkündür.
Gayrimüslimler de Bize Allahın Emanetidir
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmezin, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesini ziyareti sırasında sarf ettiği şu cümleler asla Kemalist veya liberal siyasete kur yapan, ikbal hırsıyla yaltaklanan bir memurun sözleri olarak okunamaz:
Gayrimüslim vatandaşlarımızı ülkemizin asli bir unsuru olarak görüyoruz. Din-inanç ve eğitim özgürlüğü konusunda, mabet masumiyeti konusunda kendimiz için hangi hakları istiyorsak, onların da aynı haklara sahip olmasını, sadece ülkemizde değil, bütün dünyada her kimliği taşıyan, her dine inanan insanın özgürce kendi inancının gereklerini, ibadetlerini ve inancına uygun olarak eğitimini çocuklarına vermesini, aynı zamanda din adamları yetiştirmesini, onların bir hakkı olduğunu düşünüyoruz. Gayrimüslim vatandaşlarımızı aynı zamanda tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin bir emaneti olarak görüyoruz.
Mehmet Görmez, Türkçü-laik devlet ideolojisi ve kadroları tarafından üzerimize giydirilmek istenen ulusalcı nefret ve korku gömleğini reddetmeye davet ediyor bizi. Bu sırada İslâm, Hıristiyanlık ve Musevilikte aynı anlama gelen âyetlerin bulunduğu bir tabloyu da Patrike hediye eden Görmez, tablodaki bazı ortak âyetleri de bu sırada okudu.
İşin özeti: Görmezin ziyareti toplumun üzerine musallat edilmiş Kemalist, ulusalcı, milliyetçi, sağ-muhafazakâr perspektiflerden sıyrılmak ve ilâhî-fıtrî adaleti içselleştirmek açısından önemli bir adım sayılmalıdır. Anlayanlar için bir küçük ziyaretten bin türlü hisse çıkar velhasıl.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.