Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Birbirimize benzedik

Birbirimize benzedik

Önce Avrupa insanının kıyafetine girip giyim farkını ortadan kaldırdık. Arkasından hepimiz kot giymeye başladık: Böylece kılık kıyafette birleştik...
Mahalle kültürümüzü ihya etmemiz gerekirken, birbirine benzer “site”ler kurduk, birbirine benzer apartmanlar yapıp benzer dairelerde oturmaya başladık: Mekânda birleştik...
Uzun zamandır “moda” olduğu için çoğumuz ayakta hamburger yiyip kola içiyoruz: Yeme-içmede birleştik.
Aşağı yukarı hepimiz “moda” müzikler dinliyor, aynı filmleri seyrediyoruz: Eğlencede birleştik.
Aynı şeyleri yeyip içen, aynı renkte, aynı elden çıkmış kadar benzeşen elbiseler giyen, benzer evlerde oturan, ağırlıklı olarak aynı müziği dinleyen ve tabii televizyonlarında aynı dizileri, sinemalarında aynı filmleri seyreden, aynı “gün”leri (Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü gibi) paylaşan insanlar, hangi dine ve milliyete mensup olurlarsa olsunlar, git gide aynı şeyleri düşünmeye başlarlar.
Bu ise hem insanlığın geleceği, hem de demokrasinin gelişimi açısından büyük bir tehdittir! Çünkü demokrasi alternatife (bir anlamda çeşitliliğe) dayanır.
Çeşitlilik ise git gide kayboluyor.
Dünyada her beş saatte bir McDonald restoranı açılırken (Türkiye’de altı saatte bir cami yapılıyor diye bazıları kıyametleri koparıyor), dünyada çaydan sonra en çok kola türü içecekler tüketilirken; dünyada en çok kullanılan ve bilinen kelimesi İngilizde “evet” anlamına gelen “okey” iken; dünyada günde 110 bin adet jean (cin/demek boşuna çarpılmadık) satılırken; “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi belirli günler için basılan kartpostallar en az ikiyüz ülkede aynı anda satışa çıkıp milyarlarca satarken ve insanlar aynı anda aynı kitapları okuyup aynı filmleri izler, aynı müziği dinler, aynı “star”ları severken, çeşitlilikten nasıl söz edilebilir?
Belirli zamanlarda belirli akımlar, filmler, hatta oyuncaklar salgına dönüşüyor...
Dünya şişmanları aşağı yukarı aynı elden çıkma rejimler yapıyor...
“Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi “moda günler” Müslümanı, Hıristiyanı, Musevîsi, Paganı ile bütün dünyada aynı gün kutlanıyor (Müslümanlar ise dinî bayramları aynı gün kutlama basiretini hâlâ gösteremediler) ve tüketimi müthiş kamçılıyor...
Çocuklarımız Walt Disney’in Mickey Mouse’unu kendi akrabalarından daha iyi tanıyor...
Kısacası, “tek tip insan”a doğru hızlı bir gidiş var...
Eski diktatörler insanları kendi düşündükleri şekle sokmak için baskı yapar, şiddet uygularlardı. Şimdiki diktatörler farklı metotla aynı sonuca ulaşıyor. İnsanları yine beğendikleri, işlerine yarar buldukları kalıba döküyorlar ama bunu, reklâm ve pazarlama yöntemleri sayesinde, baskı ve şiddet uygulamadan gerçekleştiriyorlar.
Eskiden krallar, imparatorlar, işgal etmeyi kafalarına koydukları ülkeye askerî taarruzda bulunurlardı. Oluk oluk kan dökülürdü. Bu arada halkların kendilerini yabancı istilâcılardan koruma refleksleri devreye girer, mukavemet ederlerdi. Şimdiki zamanın istilâcıları cazip reklâmlar, pazarlama sistemleri ve moda tuzağıyla insan beynini öyle bir yıkama yıkıyorlar ki, gönlümüzle teslim oluyor, her şeyimizle yönetmelerine izin veriyoruz. Artık istedikleri gibi şekillendiriyor, bunu da biz istemişiz gibi kabul ettiriyorlar.
Tehlike büyük!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi