Başbakanı okuyorlar mı?
Genelkurmay Başkanı Necdet Özeli ağlama kardeşim sözleriyle eleştiren Ertuğrul Özkökün yazısının ardından Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin sözleri gündeme damgasını vurmuş, Özkök de Hocaefendinin kendisine cevap verdiğini nasıl anladığını Ben yazımda Kardeşim diye, İzmir Kahramanlardan yazıyorum. O, Birader diye hitap ederek, aynı şehrin Karabağlarından sesleniyor cümleleriyle açıklamıştı.
Bu yazıları okuyunca aklımın bir köşesinde duran, yorumlatamadığım bir geçmiş olsun mesajını kendimce izah edebilir miyim? diye düşünmeye başladım.
Yorumlamak için kıvılcım arar bir haber sitesindeki Hürriyet Yazarından Başbakana Ağır Hakaret başlığı ile verilen haberi okumaya başladım. Mehmet Yılmaz, Türkiyenin Dobuları başlıklı yazısında Her taşın altında bir satılmış, her kapının arkasında bir vatan haini bulmak sağlıklı bir ruh durumu sayılmaz diyordu.
Ruh sağlığı meselesi küçükte olsa ben de bir ateşleme yaptı.
Aynı Gazetenin diğer yazarı Sedat Ergin, Başbakan Erdoğanın medya ile ilişkilerini analiz ettiği Başbakan köşe yazarlarına nasıl bakıyor? başlıklı ilk yazısında Başbakan, bazen kızgınlık içinde, bazen sitem düzeyinde, bazen inceden iğneleme şeklinde, medyaya, köşe yazarlarına bir şekilde değinmeden yapamıyor. Anlıyoruz ki, Erdoğan, kafasının içinde sürekli medyayla bir hesaplaşma ve çatışma hali içinde diyerek yine bir ruh halinden söz ediyordu.
Yazıları okuyunca Merkez, bir kısım, Candaş Medyanın Başbakan Recep Erdoğanın ruh sağlığı üzerine neden? yorum yapmaya başladığını düşünüyordum ki bir dostum çıkageldi. Hoş beşten sonra konu her zaman olduğu gibi siyasetteydi. Dostum: Başbakan acelesi varmış, vakit daralmış gibi icraat yapıyor, niye böyle davranıyor ki? deyiverdi.
Son olaylara, milli eğitimden sağlığa, Çamlıcaya camiden ÖYMlerin kaldırılışına bakınca hak verdim dostuma. Hakikaten Başbakanının acelesi neden?
Rotahaber Yazarı Cemal Uşşakın Darbeci Paşalara dua edenler başlıklı yazısı geçmiş olsun mesajını yorumlamam için bana yol gösterdi, önümü aydınlattı.
Uşşak, kadim bir dostunun Silivri cemaatinin hapisten çıkması için dua eden dindar cemaatler olduğunu söyledikten sonra engel olarak sizi görüyorlar demesini değerlendirdiği yazısını okuduktan sonra Cübbeli Ahmet Hocanın Aziz Yıldırıma dua etmesi aklıma geliverdi.
Demek ki dua mekanizması işliyordu.
Şimdi gelelim açıklayamadığım, yorumlayamadığım geçmiş olsun mesajına.
Başbakan Erdoğanın ikinci kez ameliyat masasına yatmasının ardından Fethullah Gülen Hocaefendinin geçmiş olsun mesajındaki
Hatta yakın dostlarıma 'Hizmetlerinden dolayı nazar mı değiyor yoksa başka bir olumsuzluk mu söz konusu' demiştim
sözleri bana manidar gelmişti.
Peygamber Efendimizin nazarla ilgili sözlerine bakınca ölüme kadar varan bir sonucu görüyoruz. Yoksa başka bir olumsuzluk mu söz konusu ifadesi ise yapılabilecek dua!!!ları aklıma getirdi.
Dua kitaplarında hapisten çıkmak için okunacak dualar mevcut. Dindar cemaatler, Silivri Cemaati için dua okuyorsa, engel olarak gördüklerinin fiziken veya fikren kalkması için de dua okumaları mümkün gibi geldi bana.
Tam burada, Nuh Gönültaşın 2005 yılında yazdığı Tayyip Erdoğana Beddua Eden, Ezoterik Tuzak Kuran Tarikat! başlıklı yazıyı devreye sokalım.
Gönültaş yazısında, Erdoğan için, kahır halkası denilen beddua gruplarının sürekli ona lanet okumaları, onun ayağının sürtmesi, yere çakılması için manevi bir kısım girişimlerde bulunulması... Doğrusu bu pek yakışıklı bir iş değil diyordu.
Son olaylara, çıkışlara bir de bu pencereden bakın.
Başbakanı sadece fiziki değil manevi olarak da korumak lazım. Hocaefendinin Her gün Rabbime iltica edip O'nun yüce dergahına yöneldiğimde her daim dua ettiğim dediği Başbakanın ve yakın çevresinin doğru kararlar alması için Onun duasına katılıp amin demek lazım herhalde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.