“Medya Dini”
“Bireyin anlam dünyasını inşa eden dinin hakikat anlayışının, ekranlarda bir yandan seküler yayınlarla, diğer yandan medya hatiplerinin talep edilebilirliğini devam ettirmek amacıyla satışa çıkardıkları kişisel din anlayışlarıyla parçalandığı görülmektedir. Cennet yolunun ahlakî gişelerini kaldıran medya dininde, herkes için bir cennet vardır. Cehennem ise bireyin bu dünyada “sen her şeyin en iyisine layıksın” hedefinden uzak kalmasıdır.”
“Türk sinemasında din ve din adamı konusunda oluşturulan zihniyet, büyük ölçüde Vurun Kahpeye filminden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı Türk sinemasının bu yıllarda farklı filmlerde genellikle yan karakter olarak temsil edilen din adamı tiplemeleri; yobaz, üçkâğıtçı, muskacı, büyücü, kırsal otoritenin koruyucusu, eğitimsiz, modernleşme ve sosyal değişimin retoriği aydınlanmaya karşı, İslam’ın gerçek değerlerine dayanmayan ve dinî kişisel çıkarları uğruna araçsallaştıran kişiliklerle ortaya çıkmaktadır.”
“Medya, dindarlığın boyutlarının her birine dair yeni semboller ve kodlar üreterek ciddi kırılmalara ve tahribatlara yol açmaktadır. Kimi zaman ekranlarda Kur’an’ı Kerim’in ilahi kitap olma vasfı sorgulanmış, bireyin kutsal kitap inancında yaralar açılmış, kimi zaman çeşitli dizi ve programlarda reenkarnasyon inancı reklamize edilmiş ahiret inancının oluşturduğu vicdanın içi boşaltılmıştır.”
“Diğer yandan oruç ibadetini şarap içerek açmak isteyen kimselerin fetva arayışlarına hizmet eden medya vaizleri eliyle ibadet boyutunun aşkın varlıkla bağının koparılması medyanın dindarlık boyutuna dair başka bir tahribatıdır.
“Bu programlar ilk başlarda bireylerin dindarlıkların inanç boyutlarında sarsıcı etkiler bırakmıştır. Kabir azabının olmadığı, kaderin tümüyle insana ait bir tasarruf olduğuna dair yapılan vurgular, Kur’an-ı Kerim’in kutsallığının tartışmaya açılması gibi önceden duyulmamış yeni şeylerin söylenmesi ve bunun şov eksenli yapılması, kişilerin iman algısını kısmen kanaate ve ya şüpheye götürmüştür. Sonuç olarak birey dinî geleneğe aykırı olan ekstrem hakikat iddiaları arasında inancın otoritesini artık hissetmemektedir. Aynı süreç içinde “dini her şeyin üstünde tutma” kabulü aşağı çekilmekte ve kutsala olan inanç sıradanlaşmaktadır.”
“Ekranlardaki din adamlarının dini bilgi üzerinde sürekli karşı karşıya gelmeleri, hakikat iddialarını başkalarını yalanlayarak ve ya çürütmeye çalışarak ortaya koyma çabaları arasında birey için dini bilgi, sıradanlaşmakta folklarik bir yapıya bürünmektedir.”
“Din ve dinî değerlerin özellikle radyo, televizyon ve internet aracılığı ile geniş halk kitlelerine ulaştırılması, dinî mesajların verilmesi, ekran cemaati olarak ifade edilen kitlesel bir dinî topluluk meydana getirmektedir.”
“Nasıl ki sekuler basının ramazan ayında okurlarına dağıttığı mealler mevsimlik ise, bireyinde din algısı da mevsimsel olarak işlemeye başlamaktadır. Mevsimsel dindarlığın bireylerin bencilliğe yönelmeleri oranında da fırsatçı dindarlığa dönüştüğü görülmektedir.”
“Öyle ki medyanın kurgusal yaşam kodları birey tarafından önce tepki, sonrasında hoşnutsuzluk, kanıksama süreci ve izleme ve takip süreci devam ettikçe teslimiyeti ile son bulan karşılıklar bulmaktadır.
Bu sürecin sonunda bireyin ahlak dünyası haz dünyasını tatmin etmekle eşleştirilmiş, dinin bireye yüklediği kişisel ve toplumsal sorumluluklar önemli dinî gün ve gecelere hapsedilmiştir.”
“Din artık ihtiyaç duyulduğunda park et ve çık pragmatizmine ve pratikliğine indirgenmiştir.”
Son günlerin kertenkeleli tartışmasına direk dahil olmak yerine Süleyman Demirel Üniversitesi Din Sosyolojisi Bilim Dalı’nda doktora yapan Tarık Güvendi’nin Prof. Dr.Kemaleddin Taş’ın danışmanlığında hazırladığı Medya, Din ve Dindarlık konulunu seminerden notlar sunmak daha cazip geldi.
Seminer metninin tamamını okuyunca bizim necip Türk Medyasının 25. Kareye bile ihtiyaç duymadığını çok açık görülüyor.
Hocalarımızdan yeni tez ve seminerler bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.