Ayakta Uyuyanlar
Yatakta uyumak insanı dinlendirir, zindeleştirir ama ayakta uyumak çok kötü bir şeydir, kişiyi canlı cenaze (zombi) haline getirir.
Memleketimizde ayakta uyuyan ne kadar çok insan var.
Yürürken uyuyor, merdivenden çıkarken, inerken uyuyor, hep uyuyor.
Gözü açık ama uyuyor. Konuşurken, yer içerken uyuyor.
Uyutmuşlar onları.
Okulda uyutmuşlar, üniversitede uyutmuşlar.
En çok ayakta uyuyan Müslümanlara üzülüp acıyorum. Uyanık gibi görünerek uyuyanlar, Müslümana yakışmayacak laflar ediyor, işler yapıyor.
Uyanık Müslüman bir delikten çıkan tarafından iki kere sokulmaz. Ayakta uyuyanlar bin kere sokuluyor, yine ibret ve tedbir almıyor.
Uyanık Müslüman firasetlidir, ayakta uyuyanda firaset ne gezer.
Uyurgezerlere ne öğüt versen etkisi olmaz. Birleşin deseniz birleşmezler. İbadet edin namaz kılın deseler kılmazlar.
Bin ayakta uyuyanın, on uyanık kadar kıymeti olmaz.
Uyuyanlara en basit ve temel gerçekleri kabul ettiremezsiniz. Bildiklerini okurlar. Nuh derler Peygamber demezler. Yirmi dört saat, kah yatakta, kah ayakta uyuyanların en derin uykusu seher vakitlerindedir. Üzerlerine bir ağırlık basar bir ağırlık basar ki, namaz vakti onları uyandırabiline aşk olsun.
Ayakta uyuyan biri şeyhinin gavs olduğunu söylemişti bana. Peki öteki bin kadar gavs ne olacak dediğimde pek kızmıştı.
Şeriata göre haram olan şeyler yapan, lüks ve israf sergileyen, 60 bin liralık bir otomobil ihtiyacını pekala görebilecekken, 200 bin liralık pahalı bir otoya binen uyurgezere "İsraf etme" demiştim. Bana şöyle bağırmıştı: Zekatımı verdikten sonra istediğimi yaparım, karışma!
Ayakta uyuyanlardan biri rüşvet alıyordu. Haram gelir elde etmek senin için iyi olmaz dedim. Benim fetvam var, kötü düzenlerde kötü işler yapılır, rüşvet alınır demişti. Fetvayı kimden almış? Şeytan'dan mı?
Uyuyanlardan biri, gayr-i Müslimlerin de ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğuna inanıyordu. Bunun küfür olduğunu ayetlerle hadîslerle izah edildi kendisine iki saat. En sonunda, "Sen ne desen ben yine öyle inanacağım" dedi, kesti attı.
Ayakta uyuyan namaz kılıyor, oğlu kılmıyor... Oğluna namazı emr et dedik. Baktı, düşündü, tekrar düşündü, suratını astı, bir şey söylemeden kalktı gitti. Oğlu yüksek mühendis olacakmış...
Hem uyuyor, hem yürüyormuş. Yolda giderken bir çukura düşmüş. Dümdüz yolda güpegündüz bu besbelli çukura düştüğünün sebebini anlamamış. Ayakta uyuyanlar çukurlara düşerler. Çünkü onlar görür gibidir ama görmezler.
* (İkinci yazı)
Dostluğumuz ve Kardeşliğimiz Bâqidir
Muhterem kardeşimiz... Mesajınızı aldım, teşekkür ederim... Bendeniz profesyonel gazeteci ve yazar değilim. İlgi çekmek, başıma okuyucu toplamak, reyting yapmak gibi endişelerim yoktur. Polemikten hoşlanmam. Şahısların, kurumların yağcılığını yapmam. Bana göre boş, faydasız, hattâ zararlı olan, gaflete düşürücü konuları işlemem. Kesinlikle ısmarlama yazı yazmam.
Âhir zamanda yaşadığımız için vakit çok hızlı akıyor, hadiseler birbirini sür'atle kovalıyor. Ömrü 24 saat olan güncel vak'alar beni pek ilgilendirmez. İsterim ki, bugün yazdığım yazı, bundan on, hattâ elli sene sonra okunmaya layık olsun, ilgi uyandırsın, faydalı ve ibretli olsun.
Kendime verdiğim bir misyon vardır. Pek nâçiz, pek mütevâzı da olsa dinime, milletime, vatanıma, insanlığa faydalı olmak isterim. Hizmet edebildiğimi iddia etmem. Az da olsa edebiliyorsam ne mutlu bana.
Doğru bildiğim bazı konuları sık sık tekrarlarım. Aynı meâldeki eski yazılarımı tekrar yayınlatmam. Her defasında yeniden yazarım. Önemli bir gerçeği, çok faydalı bir uyarıyı, yapıcı bir tenkidi bir kere yazmak asla yeterli olmaz. Gerçeklerin, uyarıların tekrar edilmesi gereklidir.
Türkiye Müslümanlarının durumlarının pek parlak olmadığını düşünüyorum. Onları uyarmak benim vazifemdir.
Yazılarımı beğenmeyenler, tekrarlardan usananlar, okuyucum olmaktan vaz geçerlerse hiç darılmam ve üzülmem.
İslam esas itibarıyla müjdelerden, uyarılardan, hayırlı bilgilerden, teşviklerden, öğütlerden ibarettir. Benim vazifem, bütün aczime ve yetersizliğime rağmen hayırlı ve faydalı (olduğunu düşündüğüm) yazılar kaleme almaktır. Siz muhterem kardeşimizin dinî bir cemaate mensup olduğunu biliyorum. Cemaatinizi, başındaki zatı, faaliyet ve hizmetlerinizi övmemi istiyor ve bekliyorsunuz. Bunu yapamam. Şu anda bu memlekette on kadar büyük, yüz kadar orta, bin kadar küçük islâmî cemaat vardır. Hizmet ve faaliyetleri hayırlı olan sadece bir cemaati övmem doğru olmaz. Ya hepsini öveceksin, yahut övgü işini bırakacaksın. Hepsini övmeye de imkan yok.
Hem, Allah rızası için ihlâsla hayırlı işler yapanların övgüye mövgüye ihtiyacı yoktur.
Sizinle hayli kadim dostluğumuz, kardeşliğimiz ve muarefemiz bulunmaktadır. Bu dostluk cemaat ve tarikat dostluğu değil, iman ve İslam kardeşliğine dayalı bir dostluktur. Yazılarımı okusanız okumasanız, beğenseniz beğenmeseniz devam eder.
Cenab-ı Hak cümlemizi dinî, itikadî, ahlakî konularda ayak kaymasından, Şeriat-i Ahmediyye sınırlarının dışına çıkmaktan muhafaza buyursun; Kur'an, Sünnet, icmâ, Sevad-ı Azam ve cumhur-i ulema dairesinde ve cadde-i kübrasında sâbit-kadem olmayı ve hüsn-i hâtime nasip buyursun.
Selam ve hürmetlerimle.