Müslümana Kafir Denilir mi?
Meşhur Üsame olayında anlatılan manayı te'yid eden daha enteresan bir rivayet Mikdâd İbnu'l-Esved'den gelmektedir. Der ki:
"Hz. Peygambere (sav): "Bir kâfirle karşılaşsam, onunla mukâtele etsem, vuruşma sırasında kolumun birini kılıcıyla kesip atsa, arkasından da mağlub düşse ve benden aman dileyerek "Müslüman oldum" dese, ey Allah'ın Resûlü, ben onu öldüreyim mi? dedim.
"Hayır, öldürme" dedi. Ben tekrâr:
"İyi ama ey Allah'ın Resûlü, o benim bir kolumu kestikten sonra bu ikrârda bulundu" dedim. Cevâben:
"Hayır, öldüremezsin. Eğer öldürecek olursan o, sen onu öldürmezden önceki senin durumuna geçer, sen de, onun kelime-i şehâdeti söylemeden önceki durumuna geçersin (kâfir olursun)." cevabını verdi.
Kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdeti ikrâr etmenin, Müslüman vicdânında hâsıl etmesi gereken hürmetle ilgili bir başka misâle göre, böylelerine münâfık demek de kesinlikle yasaktır. Başta Buhârî olmak üzere siyer ve hadis kitaplarında geldiğine göre, bir sohbet sırasında Müslümanlara çokça eziyet vermiş olan Mâlik İbnu Duhayşin'in adı geçer.
Ashâb'tan biri: "O, bir münafıktır, Allah ve Resûlünü sevmez" der.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) söze karışarak: Böyle söyleme, görmüyor musun, lâ ilâhe illallah dedi ve bununla da Allah'ın rızasını talep etmektedir" buyurur.
Öbürü tekrâr: "Fakat biz onu daha ziyâde münâfıklara dönük ve onlara hayırhâh görüyoruz" derse de Hz. Peygamber (sav): "Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla lâ ilâhe illallah diyeni Cenâb-ı Hakk ateşe haram kılmıştır" cevâbını verir.
Bu konunun ehemmiyetine binâen Peygamberimiz (sav)'den bir başka misâl daha vereceğiz. Resûlullah (sav) bir gün taşradan gelen zekât malını, İslâm hesabına kalpleri kazanılması icâbeden dört kişi arasında pay eder. Bu dağıtımından hisse alamayanlardan bâzıları memnuniyetsizliklerini izhâr ederler. Bunlardan bir tanesi haddini aşarak: "Yâ Resûlallâh Allâh"tan kork, âdil ol!" der.
Hz. Peygamber (sav) bu ifade karşısında ziyâdesiyle gazaba geliyorsa da: "Yazık sana, yeryüzünde Allah'tan en çok korkan benden başka kim var?" demekle yetiniyor.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın üzüldüğünü gören Hâlid İbnu Velîd (ra), (veya Hz. Ömer) yanaşarak: "Ya Resûlallah müsâde buyur kellesini uçurayım" der.
Hz. Peygamber (sav): "Hayır, belki o namaz kılacak (ve böylece Allah onu affedecek)" buyurur.
Hz. Hâlid (ra): "Diliyle söylediği kalbindekine hiç uymayan ne kadar çok namaz kılan var" karşılığında bulunur.
Hz. Peygamberimiz (sav)'ın bu söz üzerine Hz. Hâlid (ra)'a verdiği cevap, altın harflerle yazılmaya değer: "Ben insanların kalplerini araştırmak, karınlarını yarmakla emredilmedim."
Bu hadislerin ışığı altında, herhangi bir Müslümanın tenkidi yapılırken: "Onun kıldığı namaza bakma, riyâdan ibâret", veya "O, elâlemi aldatmak için hacıdır" gibi sözlerin dînen ne büyük ölçüsüzlük ve cinâyet olduğu anlaşılır.
Kur'ân-ı Kerîm'in nassına göre, değil namaz kılıp oruç tutan, İslâm âdâbına uygun selâm veren bir kimseyi bile Müslüman kabul edip öyle muâmele etmek gerekmektedir.
Nasıl mı?
Yazı uzadı. Gelecek sefere bırakalım olmaz mı?