'Bırakın layn kızı!..'
Ya kafa yapımı değiştirmem veya bir an evvel bir şeyler yapmam gerekiyor, yoksa bu gidişle kafayı yiyeceğim. İşte uzun zamandan beri beklediğim ikbal günleri geldi çattı, şu Ergenekon davası yüzünden ortalık karıştı, hükümetin kapatılması an meselesi. Herkes bir kurtarıcı bir uyarıcı bekliyor.
Ah bilemezsin sevgili günlük, böyle bir ortamda sahneye çıkıp, "işte beklediğiniz uyarıcı, kurtarıcı benim" diye haykıramamak çok fena bir şey. Eksik olmasınlar sağdan-soldan ara gazı veren dostlar eksik değil fakat ne yazık ki bu bizim dostları kimsenin tanıdığı yok. E, bu iş ahbapla arkadaşla yürümez ki! Neyse ki, basın desteğim devam ediyor hâlâ, fakat bu medyacı takımına da yüzde yüz güvenilmez. Ya beni başka hesaplar için destekliyor gibi görünüp de işe yaramayacağım anda yüzüstü bırakırlarsa ne yaparım ben?
***
Artık ciddi ciddi parti kurmayı düşünüyorum; bu işler öyle kıytırık yerlerde otuz kırk kişiye konferans vermekle, internet sitesi kurmakla çevrilecek işler değil. Neden parti kurmalıyım sevgili günlük biliyor musun? Bir kere fena halde lider kıtlığı var ülkede. Başbakan ve partisi bugün var yarın yok. Deniz Bey'in durumu daha içler acısı; bugünlerde Deniz Bey'in yerinde olmaktansa Beşiktaş iskelesinde baba olmak daha iyi. Geriye kim kalıyor? Zeki Bey! Geç onu sevgili günlük, geç onu. Rahşan yenge kafaya takmış bir kere, Zeki Bey'i sosyal demokratların diri diri gömüldüğü mozoleye göndermeden rahat etmez. Başka kim var? Sinan Bey vardı, olmadı; belki ilerde olur fakat bugünlerde değil. Söylemek biraz ayıp olacak fakat ortalıkta benden başka dişe dokunur kimse yok gibi görünüyor. Sadece ben, ben ve yine ben! Senden gizlim saklım yok sevgili günlük, kalkıp iki satır göbek atmazsam yüreğim yatışmaz vallahi.
***
Sevgili günlük, niçin parti kurmam gerektiğini anlatıyordum, araya laf girdi; Bir kere gencim, yakışıklıyım, güzelim. Ağır ağır, tarta tarta konuşuyorum ve dinleyenler, "herhalde bu adam çok dolu olmalı ki, bildiklerini seçerek söylüyor" diye düşünüyorlar. Ah bir de sesim şöyle mikrofonik, hafif davudî ve bariton tonda olsaydı belki şimdi çoktan cumhurbaşkanı filandım...
Haa, dürüstüm bir de. Ekonomiden anlıyorum. 12 Eylülcüler, takunyacı Turgut Bey'e ihtilalden sonra niçin müsteşarlık verdiler biliyor musun günlük? Adam ekonomi biliyordu; e, ben de biliyorum. Borçlanmak kötüdür, tutumlu olmak iyidir; hayatta alacağını vereceğini iyi bileceksin. Biliyor musun günlük, bu kadarcığı bile yetiyor be.
Az kalsın unutuyordum; laikim bir de. Laik olmak Türkiye'de çok değerli bir meziyet. Yemeyeceksin, içmeyeceksin fakat laik olacaksın. Söz arasına vesile düşürüp Cumhuriyet'in temel değerlerine duyduğum saygıyı vurgulamayı da ihmal etmiyorum; bunun üstüne bir de hükümete yandan yandan bindirmeler yapınca çok alkış alıyorum. İnsanlar beni seviyor günlük; uzaktan uzağa beni parmakla gösterip, "bak işte adam gibi adam; dinsizin hakkından imansız gelir" diyorlar. Gururlanıyorum tabii.
Şimdi yeniden hesap yapalım; gencim, yakışıklıyım, dürüstüm, laikim, ekonomiden anlıyorum, hükümeti eleştiriyorum fakat hâlâ yerimde sayıyorum. Tamam parti kurayım ama, böyle arkadaş gazına gelip de parti kuran nice uyarıcının akıbetini hatırladıkça hevesim kırılıyor. Aslında ne gerek partiyle filan uğraşmaya. Versinler görevi, ülkeyi bir güzel kurtarayım.
ülkemi çok seviyorum; onu kurtarmak bana ayrı bir zevk verecek bundan eminim. Yerli filmlerde de öyle oluyor zaten, filmin en güzel kızı, sonunda kendini kurtaran esas oğlana âşık oluyor, evleniyorlar. Sonra kırmızı kiremitli, yeşil panjurlu bir evleri, yarım düzine çocukları oluyor...
Oh ne güzel, bari hemen gidip şurdan bir parti kurayım ve filmin en güzel kızına tecavüze yeltenen serserilere, "Bırakın layn kızı!" diye sesleneyim...