Siyasetçileri tenkit ve ikaz
İlâhiyatçı arkadaşım, dostum, İktidarı neden tenkit ediyorsun, hiç iyi şeyler yapmıyorlar mı? diye sordu.
Sorusuna aynı soruyla mukabele ettim:
Sen neden beni, tenkit ettiğimden dolayı tenkit ediyorsun?
Ben seni ikaz ediyorum!
İyi de senin, kardeşini, dostunu, arkadaşını, meslekdaşını tenkit etme, ikaz etme hakkın var da; benim menfaat üzerine dönen canavar siyaset içerisinde yer alan siyasetçileri ikaz etme hakkım olmasın mı?
Hani tefsir dersinde, Kurânda Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. (Arâf Sûresi, 199) diye emredildiğini okumamış mıydık?
Ya şu âyeti:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Âl-i İmrân Sûresi, 104.)
Ya şu İlâhî nasihatı kaç sefer okuduk kimbilir:
O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. (Arâf Sûresi, 157.)
Peki, sen şu âyette bahsedilen hizipten, gruptan değil misin?
Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allaha aittir. (Hac Sûresi, 41.)
Peki, Tevbe Sûresindeki şu âyeti hatırlayamadın mı?
Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allahın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Müminleri müjdele. (Tevbe Sûresi, 112.)
Vazifemiz bu İlâhî fermanlar çerçevesinde emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker (doğruyu, iyiyi, güzeli emretmek; çirkin ve yanlıştan nehyetmek) vazifesini ifâ etmek mi, yoksa ifâ edenleri işinden alıkoymak mı?
Senin, emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker gereği beni ikaz etme hakkı var da; benim, menfaat üzerine dönen canavar siyaset içerisinde yer alanları ikaz etme hakkım yok mu? Şefkat ve insaniyet de bunu gerektirmiyor mu? Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse, ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir. (Bediüzzaman)
Allah bana sabır; sana da basiret, izan ve insaf ihsan versin emi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.