Sosyeteye de girse, şöhret de olsa; odun, odundur!
Yanılmıyorsam, ortaokul yıllarıydı... Artık yavaş yavaş şehirle ve tabiî şehirli çocuklar ile tanışmaya başlamıştım.
Bu tanışmayla birlikte, yaban kaldığımı fark ettim...
Benim bildiğim şeylere, şehirli çocuklar başka bir şey diyordu.
Meselâ; ben, tıpkı rahmetli annem gibi kumpir diyordum, ama onlar patates diyordu...
Ben firkete diyordum, onlar çengelli iğne diyordu... Ben sındı diyordum, onlar makas!
Dilimizi düzeltmeye çalıştık tabii..
Artık, rahmetli anneme de diyordum;
Bundan sonra kumpir deme!
Rahmetli annem, olur dedi ve o da patates demeye başladı...
Aradan yıllar geçti...
Ve ben, İstanbula geldim...
Aaa, o da ne?..
Bizim patatesler yeniden kumpir olup sosyeteye girmiş, iyi mi?!?..
Şaştım kaldım...
Hakkını helâl et ana dedim; seni patates demeye zorladım ama, senin kumpirlerin şimdi sosyetenin baştacı!..
ODUN DA SOSYETEDE!
Önceki gün, bir gazetede gördüm ki, kumpirden sonra, odun da sosyetenin baştacı olmuş!..
Aman, yanlış anlamayın!..
Gerçek odundan söz ediyorum.
Hani anadan-babadan dağlı olan, ömrü boyunca baltaya sap olan odun var ya, işte ondan söz ediyorum... Malûm, bunun budaklısına odun, törpülenmişine kereste derler!..
Köyde, bizim bildiğimiz bu odunlar var ya, şehre inince şöhret olmuş, iyi mi?..
Hava binbeşyüz!..
Sadece havası değil,
Kilosu da binbeşyüzmüş!..
İşadamı Mustafa Taviloğlunun Mudo Concept mağazaları, sonunda kütükleri de şöhret yapmış ya, korkarım ki bunlar salonlarda kurum kurum kurulmakla kalmazlar, yarın bir gün sahneye çıkmak ve hatta kaset yapmak bile isteyebilirler!..
Neyse, uzatmayalım...
Şöhret olan bu kütükler allanıp pullandıktan sonra Türkiyedeki 100ün üzerinde mağazada satışa sunulmuş ve satış rekorları kırmaya başlamışlar!..
Lütfen dikkat,
Bu odunlar; sobada veya şöminede yakılmak için değil, salonda baş köşeye konulmak için alınıyormuş sosyete tarafından!..
İstanbulun en gözde AVMlerinde kütük kalmamış, iyi mi?.. Sobada yanmayı, şöminede köz olmayı bekleyen odunlar, şimdi sosyete salonlarının baş köşesinde tabure ve sehpa görevi görüyorlarmış!..
Dediğim gibi;
Nadide kütüklerin havası da fiyatı da binbeşyüzmüş ama, Mudocular, orta halli vatandaşları da unutmamışlar... Boyu kısa, eni dar, cilası az olan odunların ve biraz yontulmuş kütüklerin fiyatı 400 lira civarındaymış!..
Demek oluyor ki;
Sosyete böyle bir şey!..
Baksanıza;
Bir baltaya sap olamayan kütükler bile sosyeteye karışınca şöhret oluyor!..
Anamın kumpiri de öyle olmuştu... Patatesken yüzüne bakılmıyordu ama sosyeteye girip kumpir olunca, insanlar kuyruğa girdi!..
ROLEXLER AYAĞA DÜŞMÜŞ!
Eee, ne demiş atalarımız;
Düşmez-kalkmaz bir Allah.
Kumpir ve odunun sosyeteye girince şöhret olup para basmasının aksine, ünlü Rolex saatler de pazara düşmüş iyi mi?..
Sosyetenin kolunda iken 20 bin dolara satılan Rolex saatler, şimdi semt pazarlarında yalnızca 1200 dolara satılıyormuş!..
Böyledir bu işler...
Kimi şöhret olur,
Kimi sokağa düşer!..
Kimi gözde olur,
Kimi gözden düşer!
Odun baştacı, Rolex tu kaka!
ERDOĞAN NİYE DİNLEMİYOR?
Entel-dantel takımından bazı liberallerin son günlerdeki yakınmalarını okuyunca; kumpir geldi aklıma, odun geldi, kütük geldi, kereste geldi, Rolex geldi!..
Diyeceksiniz ki, ne alâka?..
Alâka şurada: Bu entel-danteller var ya; Hükümete yönelik eleştirilerin son günlerde arttığını ama bunun AK Parti seçmenini bir türlü etkilemediğini söylüyorlar ve adeta isyan ediyorlardı:
Biz o kadar yazıyoruz da, toplumda niye karşılık bulmuyor?.. Bizim gibi, AK Parti tabanı da isyan etse ya!
Sahi bu entel-dantel takımının yazdıkları, özellikle AK Parti tabanında niye karşılık bulmuyor ve bu toplum, AK Partiye niye yüzde 50 destek veriyor?..
Bana öyle geliyor ki;
Problem, izledikleri yöntemde!..
Problem, kullandıkları dil de!..
Problem, samimiyetsizliklerinde!..
Bakın, Mustafa Taviloğlu denilen adam ne yapmış?.. Bir baltaya sap olamayan odunu almış eline, biraz allayıp-pulladıktan ve üzerine de; Orijinaldir!.. Organik formu bozulmamıştır... Fosil bir ağaçtır! notunu yapıştırdıktan sonra başlamış pazarlamaya!..
Tamam, bu entel-dantellerin çoğu da fosildir ama orijinal değildir, organik formları da deformasyona uğramıştır.
İtibar görmemelerinin Rolex gibi ayağa düşmelerinin sebebi, saygınlıklarını yitirmelerindendir!..
MANİPÜLE EDEMEYİNCE!
Evvelden belki saygındılar... Ama şimdi yüzlerine bakan yok!..
Niye?..
Çünkü onlar; testere gibi bir sana, bir bana demek yerine keser gibi hep bana diyerek, sadece kendilerine yontmaya başladılar!..
Başbakan Tayyip Erdoğan, onların hoşuna gidecek icraatlara imza atarken son derece başarılı, demokrat, özgürlükçü, kararlı, cesaretli ve sivil bir Başbakandı...
Çünkü Erdoğan;
Kürt açılımı ile başlattığı süreci Alevi açılımı ile devam ettirmişti!..
Çünkü Erdoğan;
Dış politikada, Türkün Türkten başka dostu yoktur saçmalığına son vermişti!..
Çünkü Erdoğan;
Kürtlerin ret, inkâr ve asimilasyonuna son vermiş, Kürt haklarına yönelik cesur adımlar atmış, Apoyla görüşmeler başlatmış, Oslo sürecini devreye sokmuştu!..
Ama şimdi!..
Entel-dantel fosillerin görmek istediğinin çok çok dışında bir Erdoğan var...
Onlara göre, şimdiki Erdoğan;
MHP ile anlaşıp, ülkücü katilleri(!) serbest bırakırken, Kürt politikacıları zindanlara kapattı!!!..
Kürt açılımını da, Alevî açılımını da başlattı, Oslo sürecini askıya aldı!.. Şimdi tek amacı, İmam-Hatip Lisesi sayısını çoğaltmak, dindar nesil yetiştirmek, Çamlıcaya dev bir cami yaptırmak!..
Gördünüz ya;
Dün manipüle ettikleri Erdoğana şimdi diş geçiremiyorlar... O yüzden de zırlıyorlar.
Eğer, ana dinde eğitime ağırlık vermek yerine ana dilde eğitim demeye devam etseydi, baştacı olacaktı!..
Yani Kürt ve Alevi açılımını sürdürseydi ciciydi... Ama, biraz da Müslümanların haklarına eğilince, oldu tu kaka!
Ne olur diyorlar;
Ne olur, eski günlerine dön!
Zannediyorlar ki;
Erdoğan, açılımlarla bu seviyelere geldi... Oysa Erdoğan, bizden biri olduğu için, kimsesizlerin kimi olduğu için sevildi halk tarafından!.. Hâlâ yükseliyor oluşu da bunun kanıtı!..
Ama odunlar bunu anlamaz!..
Değil sosyeteye,
Salonların en baş köşelerine bile girseler, yine anlamazlar!..
Çünkü, odun;
Her yerde odundur!..
Kimi budaklıdır,
Kimi de yontulmuş kereste!
PKKnın savaşı kiminle?
Önceki gün Iğdır ve Vanda konuşan Erdoğan; BDP ve PKKya yüklenip, demiş ki;
Bunlar sadece ve sadece kan ticareti yaparlar, can ticareti yaparlar. Bunlar gençleri kendi kirli emellerine alet eder ama o gençlerin annelerine, babalarına, kardeşlerine acıdan başka hiçbir şey vermezler. Leyla Zananın bizimle görüşmesinden, çözüm umudu dile getirmesinden hem BDP hem de terör örgütü rahatsız oldu. Sert açıklamalar yaparak mahalle baskısı uygulayıp Zanayı susturmaya çalıştılar.
Bu tesbitler doğru mu?.. Doğru... Peki İmralıda Apo ile, Osloda PKK ile görüşmeler yapıp, Kürt sorununa çözüm arayan devlet, niye tavır değiştirdi?..
Sorunun cevabı, Başbakan Tayyip Erdoğanın sözlerinde... Eğer onlar da barışa katkı sunabilselerdi, açılımlar devam ederdi...
Oysa PKK, kan dökmeye, araç yakmaya devam etti!..
Yani, süreci baltalayan taraf devlet değil, kan ve gözyaşından beslenen PKK ve BDPdir!..
Hâl bu olunca; kimsenin Erdoğanı suçlama hakkı yok!..
Kaldı ki; PKKnın savaşı, artık Hükümet ve askerleri hedef almaktan ziyade, Kürt halkını hedef almaya başlamıştır...
Söyleyin hele; yakılan iş makineleri ve TIRlar ile engellenen yatırımlar kime hizmet edecek?.. Elbette Kürt halkına!..
O halde, Kürt halkı da, artık sesini yükseltmelidir!..