Yaşa Ki Neler Göresin?
Daha düne kadar bize çağdaşlığı anlatıyor ve diyorlardı ki, “farklı yaşam biçimlerini bir arada ve barış içinde yaşatmak, çağdaşlıktır ve ‘laiklik’ bunu sağladığı için vazgeçilmezdir.”
Gerekçe de malum: “Bir toplumda farklı yaşam biçimleri olabilir. Herkes kendi yaşam biçimine yaşama hakkına sahiptir. Fakat kimse kimseye kendi yaşam biçimini dayatamaz. Bu ilkeye azınlıkta olanlar da uyar, çoğunlukta olanlar da. Laiklik, herkese din, inanç ve yaşama biçimi bakımından özgürlük getirir. Devletin veya etkin azınlık veya çoğunluğun baskısını önler. Anayasalar da bunun güvencesidir.”
Ee, ne oldu da şimdi bundan vazgeçildi?
Ne oldu da, laiklik herkesi yaşam biçiminde özgür bırakmadan vazgeçti?
Ne oldu da laiklik bizzat bir yaşam biçimine dönüştü?
Ve de kendisi dışında bir başka yaşama biçimine hiç hak tanımaz oldu?
Laikliği kuran ve egemen olması için mücadele verenler, tam da bunun çalışıp çabalamamışlar mıydı?
Nasıl oluyor da laiklik laiklikle mücadele ediyordu?
İnsanın bu kadar saçmalamasına hayret etmek gerekmez mi?
Ya bu saçmalığı dayatmak? Bundan daha hayret edecek ne olabilir?
Eğer birisi üçkağıtçılık yapar da, kendi dinine, düzenine, ilkesine, ideolojisine, yaşam biçimine “laiklik” adını verirse, o laiklik mi olur?
Ve dayatmaya hak mı kazanır?
“Evet” diyorsanız, benim suçum ne, ben de İslam’n adını “laiklik” koyar ve herkese onu dayatırım, olur biter. Olmaz mı?
Sizin açınızdan olsa bile, İslam açısından olmaz. O, kendisi için bile olsa, dayatma istemez. Kimsenin zorla Müslüman olmasını, zorla İslam’ı yaşamasını istemez. O, soytarıların dinine ve yaşam biçimine benzemez. O, Allah Teâlâ’nın dinidir, yaşama biçimidir. O, ilkesine sadıktır. İnananlarının da ilkeli olmasını ister.
Böyle bir şey asla olmaz ama, fikir yürütmek için konuşalım; ben bir müslümanım. Bundan vaz geçmem asla mümkün değildir. Buna ters düşen her ne olsa teperim. Peki benim yaşam biçimim nasıl “laik yaşam biçimi” olacak şimdi?
Mesela ben fecir vaktinde kalkar, sabah namazı kılarım.
Eğer laik yaşam biçimi yegane yaşam biçimi olacaksa, ben bu namazı kılabilecek miyim?
Kılacaksam, bu, müslümanca bir yaşam biçimi olur. O zaman laik yaşam biçimi ne anlama gelir?
Kılamayacaksam, benim din özgürlüğüm nerde kalır?
Birisinden mecburen vaz geçeceksem, tahmin edin, hangisi olur?
Sonra oruç gelir, zekat gelir, hac gelir, tebliğ gelir,
Bırakın böyle saçmalığı canım, işimiz gücümüz yok da, bir delinin bir kuyuya attığı taşla mı uğraşacağız Allah aşkına?
Ne günlere kaldık Allah’ım şu Müslümanlar memleketinde…