Böyle mi örnek olacaktık?
Türkiyenin en büyük iddialarından biri de İslâm dünyasına örnek olabileceği yolundaki kanaattir. Kâğıt üzerinde olsa da laik ve demokrat siyasî yapısı dolayısıyla Avrupa ve Amerika da bunu ister. Türkiyeyi ya da başka İslâm ülkelerini ziyaret eden yöneticiler, her fırsatta Türkiyenin bu yönünü öne çıkarıp, Siz de böyle olun, Türkiyeyi örnek alın derler. Nitekim, Eylül 2011'de Mısırı ziyaret eden Başbakan Erdoğan da laiklik vurgusu yapmış ve Mısırlıları bile şaşırtmıştı...
Keşke ülkemiz, İslâm dünyası nezdinde örnek alınabilecek durumda olsa. Elbette Türkiyenin İslâm ülkeleri nezdinde örnek alınabilecek uygulamaları vardır, ama sistemi bir bütün olarak almak ve uygulamak pek de mümkün görünmüyor. Bir defa, Türkiyede yaşayan milyonlar mevcut sistemden memnun değil ki başka İslâm ülkeleri bu yanlış sistemi örnek alsın, uygulasın.
Üzücü olsa da ülkemizin hem laiklik hem de demokratlık noktasında olması gereken yerde durmadığını kabul etmek zorundayız. Maalesef laiklik dine karşı durmak şeklinde anlaşılmış ve öyle de uygulanmıştır. O uygulamalar eskide kaldı, şimdi gerçek anlamda hür, demokrat ve laik bir ülkeyiz sözü de inandırıcı değil. Elbette tek parti devrindeki gibi kötü durumda değiliz, ama hâlâ laiklik yanlış anlaşılıp öyle de uygulanıyor. Düşünün ki, Allah-ü Ekber diyerek ezan okunmasına bile laiklik adına itiraz edenler var. İslâmın emir ve yasaklarına itiraz edenlerin laiklik balonuna sarılması tesadüf müdür? Böyle yaparak mı İslâm dünyasına örnek olunacak?
Bediüzzaman Hazretleri, Birinci Dünya Savaşındaki mağlûbiyetimiz üzerine [Rüyada Bir Hitabede] sorulan bir soru üzerine şöyle der: ... [kendini] hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir. (...) Biz incinirken, âlem-i İslâm ağlıyor; Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i acile-i muvakkate [peşin yaşanan geçici saadet] kaybettik. (Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım, İlk Hayatı, 117)
Bu tesbit, İslâm dünyasının Türkiye ile her zaman yakından ilgilendiğini, onu örnek almak istediğini, Türkiye incinince İslâm âleminin ağladığına dikkat çekiyor. Dolayısıyla Türkiyenin örnek olması mümkün, ama keşke örnek olabilecek sağlam bir sistem hüküm sürmüş olsa!
Bu noktadaki derin yaralarımızdan biri de hâlâ hüküm süren 1982 Darbe Anayasasıdır. Ha değişti, ha değişecek derken hâlâ yerinde duruyor. Gerçi bazı maddeleri değişti, ama değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeler var oldukça 1982 anayasası ile bir yere varılmaz.
Yöneticileri ile yönetilenler arasında problem yaşanan tek ülke elbette Türkiye değil. Başka İslâm ülkeleri de bu hususta sıkıntılı. Irakta da, Suriyede de başka İslâm ülkelerinde de benzer sıkıntılar var. Gelişen şartlar sonrasında bazı ülkelerin yöneticileri değişti, ama sistemleri hâlâ değişmiş değil. Müsbet yolda ilerlemek isterken Türkiyeden de örnek almak istiyorlar, ama baktıklarında 1982 Anayasası gibi bir engelle karşılaşıyorlar. Düşünün ki bu ülkeler Türkiyeyi örnek aldı ve 1982 Anayasasını tercüme edip uygulamaya koydu. Doğru bir adım atmış olurlar mı? 30 yıldır kurtulmak istediğimiz kötü bir anayasa başka İslâm ülkelerinin derdine çare olabilir mi?
Nitekim, Türkiyeyi örnek alması umulan ve beklenen Tunus, hızlı adım atarak kendisine uygun yeni bir anayasa hazırlamak için kolları sıvamış. Anayasa Hazırlık Komisyonu Genel Raportörü Habib El-Hıdır, anayasa taslağının 6 Ağustosa kadar hazır olacağını açıklamış. (AA, 17 Temmuz 2012)
Peki, üzerinde aylarca çalışma yapılan yeni ve sivil Türkiye anayasası nerede? Hızlı başlayıp da iş bitirememek bizim birinci özelliğimiz mi oldu?
Gerçek anlamda hür, âdil ve demokrat olalım ki İslâm dünyası da çekinmeden bizi örnek alsın. Aksi halde bu kuru bir iddiadan ibaret kalmaya mecbur olur...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.