LYS sonuçları... Tercihte bulunurken bunlara dikkat!..
YGSyi birinci bitiren Abdullah Coşkun, LYSde aynı başarıyı elde etmiş.
Babası kamyon şoförü, maddi sıkıntıları büyük, hiç odası olmamış, bir ay evveline kadar evlerinde internet bağlantısı yokmuş.
Abdullah, özel okullarda okumuş ama ailesi eğitimi için hiç para harcamamış.
Çocuğun sırrı, az az ama sürekli ve düzenli çalışmak.
Bu bir yol; çocukta kapasite, kabiliyet, hırs, istikrar var ve böyle olmuş.
Herkes böyle olacak değil.
Bilinmez, okul sıralarında çok başarılı olanların hayat başarısı garanti değil, durumu şöyle böyle idare eden öğrencilerin hayatta başarılı olduklarına dair misaller de yığınla.
Üniversite sınavı bitti; ikide bir kural- kaide değiştiren rezil eğitim sistemsizliğimizin kurbanı edilmek istenen gençler şimdi de tercih kullanmak durumunda.
Hayatın özeti, topu topu elli atmış yıllık yolculuğumuz boyunca hep tercihte bulunuruz.
Cennete mi, Cehenneme mi gideceğimiz de tamamen tercihlerimize bağlı.
Tercihler önemli... Lâkin, tavsiyeler önemli değil.
Bundan dolayı kimseye tavsiyede bulunmayı düşünmüyorum.
Sadece kendi bakış açımı anlatmak istiyorum; kimisine iyi gelir kimisine boş.
Ben, meslek seçimi aşamalarındayken parayı hiç düşünmedim.
Filanca bölümü bitirdikten sonra iyi para kazanabilir miyim ya da iş bulabilir miyim?
Bu tür endişelerim hatırladığım kadarıyla hiç olmadı.
Yurtdışında yaşayan ebeveynimizin bu türden endişeleri olmuş ve bizi kısa yoldan hayat kurtarsın diye, Ticaret Lisesine yazdırmış.
Daha ilk günden, benden muhasebeci olmayacağını, tertipli ve düzenli insanların yapabileceği bu işin bana hiç de uygun olmadığını keşfettim.
Edebiyat dışındaki derslerle ancak sınıfı geçmeme yetecek kadar ilgilendim.
Lise biter bitmez de, Ticaret alanını terk ettim.
Üniversite sınavı tercihim de Edebiyat oldu.
Gazetelerle özellikle ilgileniyor, köşe yazarlarına beğendiğim, beğenmediğim görüşlerine dair mektuplar gönderiyor, Cağaloğlundaki Milliyet binasına gidiyor, çıkışta bir gazeteci yakaladığımda sohbet etmeye çalışıyordum.
Hayatımız da böyle şekillendi işte, yazı, çizi işleri, haber, koşturma.
Biraz anarşist ruhluyum da ondan galiba, etrafımın telkinlerini hep dinledim ama pek kulak asmadım.
Ya da şöyle ifade edeyim:
Sadece bilgi ve birikimine güvendiğim insanlara kulak verdim.
Çevre, bilir bilmez konuşuyor.
Matematik Hocam mesela, demişti ki, Edebiyat Fakültesine gidip de aç mı kalacaksın? Yapacağın iş karın doyurmalı!..
Ne kadar yanlış bir bakış açısı; her işin para kazananı da var sürüneni de...
Dahası para nasip işi; olmayacak adamlarda tonla, ne kabiliyetler beş parasız.
Kısa yoldan hayata atılmak, paralı bir mesleğe yönelmek, toplum içinde itibarı olan bir meslek tercih etmek filan...
Bence, bunların hepsi boş.
İki üniversite birincisi Abdullah Coşkun, sevdiği için odasız, masasız başarılı olmuş.
Sevmeseydi olmazdı.
İş yürekte bitiyor.
Kendime dedim ki;
Meşru işlerden hangisini seviyorsan onu yap.
Çobanlıktan Cumhurbaşkanlığına kadar, sınır yok. Neyi seviyorsan onu.
Mesele, insanın kendisini keşfetmesinde.
Bunun için de, uzlet lazım.
Biraz yalnız kalmak, biraz dışa kulak tıkamak, kalp sesini dinlemek.
Her insanda o kabiliyet var; kendisi için iyi olanı doğru olanı seçebilme kabiliyeti yani, var.
Beyin, kalp iletişim halinde oldum mu tamam.
Önemli olan bu iletişimi aksatan gürültü faktörlerini etkisiz kılabilmek.
Para hırsını kamçılayan telkinler birer gürültü faktörüdür.
Başarı fetişizmine sürükleyen sözler birer gürültü faktörüdür.
Herhangi bir mesleğin iyilerini değil de kötülerini öne sürenler birer gürültü faktörüdür.
Çekildim kenara bir zamanlar; Onu bunu bırak Serdar, sen ne istiyorsun! dedim.
Onu bunu bırak sen ne istiyorsun!..
Ve dedim ki;
Seni senden iyi kim bilebilir ki!..