Kartlara var da bize yok mi?
Gece bindiğim otobüsten, yedi saat süren yolculuğun ardından, sabahleyin indim.
Bildiğiniz gibi firmalar artık yolcularını kendi terminallerinde indiriyor.
Akaryakıt istasyonunun da bulunduğu terminalde şehiriçi servisi bekliyorum.
Radyo açık… Müzikten sonra reklamlar başlıyor.
Bir bankanın kart reklamı…“Yakıtınızı bizim kartla, şu markadan alırsan bu kadar liralık indirim var.”
Bunu duyan, benim gibi servis bekleyen gençlerden biri arkadaşlarına başlıyor evdeki yakıt maliyetini nasıl düşürdüklerini anlatmaya.
Ailedeki bütün kartlar akaryakıt operasyonunda kullanılıyormuş. Hatta depoyu tam doldurmak için A kartının X istasyonundaki kampanyasından istenilen miktar kadar yakıt alındıktan sonra B kartının Q istasyonundaki kampanyasına dahil oluyorlarmış. Bütün bu organizasyonları, kampanyaların takibini delikanlının annesi yapıyormuş.
“Helal olsun” demekten başka bir diyeceğimiz yok anneye.
Ama akaryakıt firmalarına ve EPDK’ya bir çift sözüm var.
Yüzde 10, bazı kampanyalarda yüzde 12,5’e kadar çıkan bu indirimi yapabiliyorsanız bunu direk pompaya yansıtsanız…
Madem ki kartlara indirim yapılıyor, madem ki rekabet var tüketici olarak ben bunu niye istasyona gittiğimde hissetmiyorum ey EPDK ve Rekabet Kurumu?
Cümle bitti, yazı da bitti derken cebime mesaj geldi. Operatörümdenmiş.
GSM Operatörüm diyor ki “git Z istasyonuna, benden de selam söyle, yakıtını da toplam şu kadar tutarında oradan al, yüzde 10 oranında bedava yakıt kazan.”
Hayda…
MEB Bakanına da bir çağrımız olsun artık. Eskiden ev ekonomisi dersi vardı. Belki şimdi de vardır bilmiyorum. Varsa yeni konu, yoksa yeni ders olarak “kampanyalar nasıl izlenir ve ev ekonomisine nasıl katkı sağlanır” başlığı müfredata konsun. “Öğretmenleri eğitmemiz lazım” diye düşünmeyin onlar zaten bizzat işin pratiğini biliyorlardır.
DUL ERKEK TEHLİKELİDİR!!!
Demek ki boşanma davalarına bakan bir avukat diye düşünüyorum.
Bu avukat oturmuş “Evlilik neden biter?” diye kendine sormuş, sonra da verdiği cevapları yazmış. Kendine göre, tartışılacak tespitlerde bulunmuş avukat. Yazıya dökülen düşünceler hakim ve savcılara yönelik bir sitede yayımlanmış.
Bu yazıyı da kocaman gazetemizin bir çalışanı haber yapmış, kamuoyunda daha fazla tartışılsın diye mi yoksa başka bir sebeple mi onu bilemem.
Avukatın yazısındaki, orjinaline ulaşamadım, “Dul sayısı ne kadar azsa sorunlu insanda az: Türk aile yapısının bozukluğu, artan boşanma davaları ile sorunlu, sorumsuz çocukların toplum dışılığı ile beraber ahlaksızlık diz boyu olmuştur. Gürbüz, bedensel gelişimlerini tamamlamış çocuklar, ruhsal gelişimlerini temiz ve dengeli ilişkinin yürüdüğü ailelerde tamamlarlar ve başarıyı da gerek okul ve sonrası hayatlarında yakalarlar. Bu sebeple bir memlekette dul sayısı ne kadar azsa sorunlu insan sayısı da o kadar az olur.” bölümünden başlık çıkarılmış: “DUL KADIN TEHLİKELİ” “Dulluk” sadece kadınlara özgü bir olay mıdır?
Metinde “dul kadın” ifadesi var mı?
Bütün bunlara “hayır” diyorsanız o zaman “birileri bilinçaltındaki dul kadın tehlikelidir düşüncesini manşete taşımış” diyebilir miyiz?
Söz konusu haberi ve yazıyı bir psikoloğa gösterip bir analiz istesek mi acaba?
Bende okuduğu anlamayanlarla veya anlamak istemeyenlerle empati yapmak istedim, yukarıdaki başlığı attım.
Empati yapabilmiş miyim?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.