Suriye üzerine senaryolar... Arz-ı Mevuda doğru mu?
Herkes, sondan başa doğru geliyor, yani tümdengelim metodu uyguluyor; yani Şamdan sonra sıra Türkiyeye gelecek...
Suriyenin kuzeyinde hiçbir şart altında özerk, federasyon veya bağımsız bir devlet kurulmamalıdır diyor...
Oysa, meseleye, tümevarım metoduyla yaklaşıp, baştan sona doğru gitselerdi, meseleyi çok daha iyi ve kolay izah ederlerdi.
Suriye sınırının PKKnın kontrolüne geçmesi meselesinden söz ediyorum.
Aslında, bu olay yeni değil...
BEDRO VE TEMO BASKINI!
Bazı gazetelerin de yazdığı gibi;
Dünya; terör örgütü PKKnın Suriyenin Kürt bölgesine yerleştiğini, ocak ayında meydana gelen Bedro ve Temo saldırısıyla öğrendi.
Baas rejiminin desteğiyle bölgeye gönderilen bir grup PKKlı; muhaliflere verdiği destekle bilinen Kamışlıdaki Bedro aşiretinin lideri Abdullah Bedronun evine baskın düzenledi. Bedronun ağır yaralandığı, 3 oğlunun ise hayatını kaybettiği saldırıdan sonra terör örgütünün muhalif Kürtlere yönelik baskısı devam etti.
Örgüt daha sonra Geleceğin Hareketi Partisi lideri Meşal Fazıl Temoyu, onun yerine geçen yeğenini ve birçok muhalif siyasetçiyi daha öldürdü.
Aylarca yoğun bakımda kalan Abdullah Bedronun sağlık durumu ise iyiye gidiyor... Suriyede yaşanan gelişmeleri değerlendiren Bedroya göre; Kürt bölgesinin PKKnın uzantısı Demokratik Birlik Partisinin (PYD) eline geçmesi rejimin uyguladığı zulmün devam edeceği anlamına geliyor.
Bedro, PKKnın bu bölgeye Suriye yönetiminin desteğiyle yerleştiğini ve istihbaratla birlikte çalıştığını söylüyor...
PKK, KİMİN KONTROLÜNDE?
Bedronun bu iddiası, başka kaynaklardan gelen haberlerle de doğrulanıyor.
Suriyedeki yeni oluşumun sorumluluğunu daha önce Kandilde bulunan ve halen Ayn el Arab bölgesinde yaşayan Salih Bozanın üstlendiği tespit edilirken, Bozanın diplomatik pasaport sahibi olduğu, Beşşar Esed yönetimine muhalif olmasına rağmen Suriye Gizli Servisi el Muhaberat tarafından sürekli koruma altında tutulduğu bildiriliyor.
Bu ne demek?..
Buna, Beşşar Esedin; Benden sonra tufan taktiği de denilebilir, El Muhaberatın Esede rağmen iş kotardığı da!..
Şu hâle baksanıza;
Suriyenin Kuzeyi PYDnin eline geçiyor ama PYDnin ipleri de Suriye MİTinin elinde!.. Değilse, adamın eline diplomatik pasaport verip de, hiç özel korumaya alırlar mı?..
Uzun lâfın kısası;
Kuzey Suriyenin kontrolü PYDde.
Ama onlar da, Suriye MİTinin kontrolünde!..
Demek ki;
Bir danışıklı dövüş var!..
HAYALİ HARİTALAR
Biliyorsunuz;
Başbakan Tayyip Erdoğan, perşembe günü Londra Olimpiyatlarının açılış töreni için İngiltereye gitmeden önce; Sınır bölgesinde muhtemel bir PKK riskine karşı tampon bölge kurma gibi bir alternatif düşünüyor musunuz? sorusuna şu cevabı vermişti;
Güvenli bölge, tampon bölge. Hepsi alternatiflerin içerisinde. Bunların öncelikleri ise biraz da sürece bağlı. İstim üzerindeyiz.
Ve Barzaniyi de uyarıp, eklemişti:
Suriye Ulusal Konseyinin karşısında Suriye Kürt Konseyi oluşturulmak isteniyor. PKK-PYD ve farklı oluşumların dayanışmasına müsamahayla bakmamız, seyretmemiz mümkün değil.
Dışişleri Bakanı Davutoğlunu Erbile göndereceğim... Kararlılığımız kendilerine de iletilecektir. Tampon bölge de alternatifler arasında. TSK çalışmalarını sürdürüyor. Gereken adımlar zamanı geldiğinde atılacak. İstim üzerindeyiz. Hayali haritalara eyvallah etmeyiz.
Evet, Erdoğan; Hayali haritalara eyvallah etmeyiz diyor... AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise şunları söyledi önceki gün;
Hiç kimsenin bir şey kurduğu da yok, kurabileceği de yok. Sadece şu kargaşada, bulanık suda balık avlamaya çalışıyorlar. Sular durulur, o balıkların hepsi de kıyıya vurur.
SURİYE 3E BÖLÜNÜR MÜ?
Bütün bunlara rağmen, Esed sonrası Suriyenin 3e bölünmesi üzerine senaryo üzerine senaryo üretiliyor ki, bunlardan biri Sünnilerin kuracağı bir devlet... İkincisi Kürtlerin kuracağı bir devlet... Üçüncüsü ise Esed liderliğinde Lazkiyede kurulacak bir Nusayri Devleti!..
Bunlar, şimdilik bir senaryo olarak dillendiriliyor olsa da; Suriyeli Kürtler, 750 bin nüfuslu Kamışlıya, daha şimdiden Başkent olarak bakmaya başlamışlar...
İşin doğrusu;
Suriyede son dönemde Kürtler, nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yönetimi ele geçiriyor. 9-10 Temmuzda ise Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzaninin daveti ile Erbilde bir araya gelen farklı gruplar Yüksek Kürt Konseyi adlı bir çatı kurdular... Bu süreçte öne çıkan aktör ise Türkiyede çoğu zaman PKKnın Suriyedeki kolu olarak nitelenen Demokratik Birlik Partisi (PYD)... Kobani kentinde bulunan PYD Eş Başkanı Salih Müslim diyor ki;
PKKnın kolu değiliz... Bu iddia kesinlikle doğru değil!.. Bu söylentiler, bizi karalamak için çıkarılıyor... Suriyeye 2000 Peşmerge geldiği ve PKK ile temasımızın olduğu da doğru değil!
Bu durumda, insan ister istemez düşünüyor; PKK ile PYDnin durumu PKK ve BDPnin ya da BDP ve Leyla Zananın durumu gibi mi?..
Öyle ya;
Kandilden gelen ve halen Ayn el Arab bölgesinde yaşayan Salih Bozan farklı konuşuyor, Kobanide yaşayan Salih Müslim farklı konuşuyor.
Mesut Barzaninin ne konuştuğunu ise, herhalde Ahmet Davutoğlunun ziyaretinden sonra öğreneceğiz...
ERDOĞAN, BUNDAN KORKUYORDU
Size bir şey söyleyeyim mi;
Erdoğanın en çok korktuğu senaryo, işte buydu... Halk ayaklanmasının başladığı ilk günlerde, Suriyede bir bölünme olmasından korkuyordu Erdoğan...
Suriyenin bölünmemesi için de elinden gelen çabayı harcadı. Bazı yorumcuların da yazdığı gibi;
Suriyedeki halk hareketi eninde sonunda Esed diktatörlüğünü devirecek, ülkeye özgürlük ve demokrasiyi getirecekti...
Bu belki Suriyede, Arap Baharına sahne olan diğer ülkelere göre biraz daha zor ve belki daha kanlı bir süreçten sonra gerçekleşecekti... Beşşar Esed, içteki ve dıştaki destekçileri sayesinde daha uzun bir süre direnecekti. Ama buna karşılık sokak gösterileriyle başlayan halk hareketi genişleyecek, ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi noktasında Esed yönetimi pes edecekti...
Erdoğan da bunu bekliyordu...
Ama işler, bir anlamda ganimet savaşına döndü... Herkes, batan geminin mallarını paylaşmaya koyulunca, ortaya kaos çıktı...
Ancak, Türkiye, yine de pes etmiş ve plânından vazgeçmiş değil...
KÜRTLER ÇATIŞABİLİR!
Malûm; Suriyenin Esed sonrasındaki geçiş dönemi hükümetinin lideri olmaya en yakın isim General Menaf Tlastı... Ki, General Tlas, Esedin de en yakın Sünnî kurmaylarından biriydi... Ama katliamlara karşı çıkmış ve ailesiyle birlikte önce Türkiyeye gelmiş, sonra da Fransaya geçmişti.
İşte bu Tlas, perşembe günü Türkiyeye geldi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte iftar etti... Türkiyenin ağırladığı bu kilit adam; acaba geçiş hükümetinin başına geçebilir mi?..
Türkiye bunu istiyor.
Sünnî General Menaf Tlasın öncülüğünde kurulacak bir geçiş hükümetine Sünnî Araplar kadar Sünnî Kürtler de destek verebilir...
Ancak, bu da bir çatışmaya yol açabilir... Kuzey Suriyede, PYD yanlısı Kürtlerle, PYD karşıtı Kürtler arasında, Barzani-Talabani savaşına benzer çatışmalar yaşanabilir... Malûm, Barzani-Talabani savaşı, her iki taraftan 3 bin 500 kişinin ölmesine yol açmıştı...
Tabiî, bu olaya, Altan Tan gibi iyimser bakanlar da var...
Altan Tan, Fatih Altaylıya demiş ki;
Barzani ile Talabani, ikisi de Kürt. Bunlar önce bölündüler. Biri Süleymaniyeyi başkenti yaptı, öbürü Erbili. Sonra savaştılar. Birbirlerinden 3500 kişiyi öldürdüler. Şimdi bak. Biri Irakın başında, diğeri Kürdistanın. Anlaştılar, uzlaştılar. Suriyede de aynısı olur. Başta belki bir kapışırlar. Savaşırlar. Sonra uzlaşırlar. Ama burada Türkiyenin yapabileceği hiçbir şey yok!.. Türkiyeyi ilgilendiren bir şey de yok!..
Mu acaba?..
Sınırının dibinde bir Kürt devleti kurulacak ve Türkiye buna göz yumacak öyle mi?..
İSRAİL PUSUDA!
Bana öyle geliyor ki;
Türkiye, Suriyenin bölünmemesi için elinden geleni yapacak... Ama, bölünürse de, bu Kürtlerin hayrına olmaz diye düşünüyorum... Çünkü, böyle bir senaryonun İrandaki Kürtleri de içine almaması düşünülemez!..
Peki, başından beri Esedi destekleyen İran, kendi nasırına basılınca, buna göz yumar mı?..
Ve ayrıca, Kürtler, biraz boşuna hevesleniyor gibime geliyor... Zira, Suriyenin ufalanması en çok İsrailin işine yarar!..
Bugüne kadar PKKyı bir maşa olarak kullanan İsrail; PKKnın kurduracağı bir Kürt devletinin tepesine çöker ve onun topraklarına çöreklenir ise, hiç şaşmamak gerekir!..
Yani, Kürtler Büyük Kürdistanı kuruyoruz hayalleri içinde Büyük İsraile yani Erz-ı Mevuda, yani Vaat edilmiş Topraklara hizmet ediyor olabilir!..
Gördüğünüz gibi, senaryo çok!..
Ama, Egemen Bağışın dediği gibi;
Henüz kurulan bir şey yok!..
Kurulabilecek bir şey de yok!..
Sadece bir kargaşa var ve herkes bulanık suda balık avlamaya çalışıyor!..
Bir süre sonra sular durulur ve o balıkların hepsi karaya vurur!..
Bekleyelim ve görelim...
Ağız dolusu hakaret
CHP milletvekilleri ve aynı zamanda Ergenekon sanıkları olan Mehmet Haberal ve Mustafa Balbayın tahliye talepleri reddedildi ya, Bay Kemal Kılıçdaroğlu, esmiş-yağmış;
Yargının kararına şaşırmadım... Çünkü yargıçlar AKPnin sopalığını yapıyor!.. Orada milli iradeye saygı duyan değil, milli iradeye karşı olan yargıçlar var!.. Yargıç cübbesi giyerek yargıç olunmaz!
Breh... Breh... Breh!.. Ne lâflar da bilirmiş böyle!.. İnanır mısınız; 28 Şubat sürecinde ağır baskıya maruz kalan, yargı kararıyla evi haczedilen ve de, bir mafya bozuntusunun ipe-sapa gelmez ifadesiyle 6 gün gözaltında tutulan ben, eğer bu lâfları etmiş olsaydım, herhalde demir parmaklıkların ardından çıkamazdım!.. Ben ve elbette bir çok Müslüman, yargı kıskacı altında inim-inim inlerken, Kılıçdaroğlugiller familyası diyordu ki; Yargı bağımsızdır!.. Bağımsız yargıya hiç kimse müdahale etmemeli ve kararına saygı göstermelidir.
Eee, ne oldu?.. AK Parti iktidar olunca, yargının bağımsızlığı mı gitti?.. Hani nerede kaldı yargıya saygı nutukları?..
Şu hâle bakın; adam resmen ve alenen ağız dolusu hakaret ediyor...
Dokunulmazlık zırhına bürünmüş ya, ağzına geleni söylüyor...
Ne demek AKPnin sopaları?!?..
Demek oluyor ki; Nasırlara basılınca, CHPlilerde ne kimya kalıyor, ne fizik! Anında kimyaları bozuluyor ve eleştiriyi unutup, başlıyorlar hakarete!.. Öyle ya; Türkiye, babalarının çiftliği, yargıçlar da o çiftliğin kahyâlarıydı...
Yargı kararları bizi acıtıyordu... Sizi de acıttı mı cicim?..