Faruk Çakır

Faruk Çakır

Sporun inançla imtihanı

Sporun inançla imtihanı

Geçmiş yıllara nisbetle müsbet yönde değişme olsa da, Türkiye’deki spor kulüpleri ‘inançlar’ konusunda iyi bir imtihan veremiyor. Elbette genelleme yapmak yanıltıcı olur, ama bilhassa büyük kulüpler futbolcuların inancına ve ibadetine engel olmaya çalışıyorlar.
‘Spor adamları’nın bahaneleri de hazır: Bir fotbolcu namaz kılar ya da oruç tutarsa ‘performans’ı düşer, iyi top oynayamaz, takıma zarar verir. İlk bakışta haklı gibi görünen bu kanaat, temelde yanlıştır ve değil Türkiye, dünya gerçekleriyle de örtüşmüyor.
Bir defa, spor kulüplerinin namaz konusunda futbolculara zorluk çıkarması, namaz kılmak isteyenleri dışlaması hiçbir şekilde kabul edilemez. Ne yazık ki yakın geçmişimizde namaz kılan futbolcular çoğu zaman medya lincine de maruz kalmış, itibarsızlaştırılması için çalışılmıştır. Namaz kılan bir sporcunun takıma ne zararı olur? Namazın belli vakitleri var ve o vakitler de genellikle yapılan spora mani olmaz. Hem dünyada pek çok futbolcu, kendi inancının gereklerini yerine getirebilirken ve bunlar o ülkelerde problem olarak görülmezken, namaz, niyaz ya da oruç; Türkiye’de niçin problem olarak görülsün?
Eğer haberler doğru ise Fenerbahçe, ‘yabancı’ bir futbolcusunu sırf oruç tutuyor ve bunda ısrar ediyor diye gözden çıkarmak üzereymiş. İlgili haberdeki bilgilerin bir kısmı şöyle: “Moussa Sow, Ramazan ayıyla birlikte oruç konusundaki katı tutumunu sürdürünce, Teknik Direktör Aykut Kocaman ve sarı-lacivertli yönetimin endişelenmesine neden oldu. Fenerbahçe Yönetimi, bütün ısrarlara rağmen oruç tutan ve performansı hızla düşen Senegalli golcüyle acil bir toplantı yapma kararı aldı. Forvet arayışlarına başlayan sarı-lacivertlilerin, iyi bir teklif gelmesi halinde Sow’u satacağı bildirildi. Dinine çok önem veren ve mutlaka oruç tutmak istediğini söyleyen Senegalli golcünün sıcak iklim koşulları nedeniyle düşen performansı Kocaman’ı kara kara düşündürürken, sarı-lacivertli yönetim, Sow’la toplantı yapmayı kararlaştırdı. (...) Sow’un ısrarla ibadetini yapmak istemesi nedeniyle harekete geçen sarı-lacivertlilerin çalışmalara başladıkları ifade edildi. Yönetim, Ramazan ayı boyunca oruç tutmak isteyen Sow ile yola devam edip etmeyeceğini önümüzdeki günlerde karara bağlayacak.” (Milliyet, 27 Temmuz 2012)
Haberdeki ‘dil’ dikkatinizi çekti mi? Moussa dedikleri, bildiğimiz Musa olsa gerek. Hem, “Oruç konusundaki katı tutumu”, “bütün ısrarlara rağmen oruç tutan ve performansı hızla düşen”, “sıcak iklim koşulları nedeniyle düşen performans”, “Sow’un ısrarla ibadetini yapmak istemesi nedeniyle harekete geçen”, “Ramazan ayı boyunca oruç tutmak isteyen...” şeklindeki yaklaşım, kararın verildiği ve bahane arandığını akla getirmiyor mu?
Başkaları ne der bilmiyoruz, ama “Oruç konusundaki katı tutumu, bütün ısrarlara rağmen oruç tutan, ısrarla ibadetini yapmak iste(...)yen...” Musa Sow’u can-ı gönülden tebrik ediyor, ona duâcı olduğumuzu da ifade ediyoruz.
Bir defa, namaz gibi ibadetlerin sporculuğa mani olarak görülmesini anlamak ve izah etmek mümkün değil. Oruç, görünüşte geçici bir mani gibi anlaşılsa da o da hakikî bir mani değil. İyi niyetli ve insaflı olan yöneticiler, bu konuda sporcularına yardımcı olur. Oruç tutanlara biraz daha saygı gerekmez mi? Nihayetinde bir aylık bir süre... Antrenman saatleri değiştirilerek muhtemel zararı en aza indirmek gibi yollar varken, bir anlamda ‘ikna odası’ kurup, “Oruç tutma!” demek yakışık alır mı?
Böyle yanlışlara imza atanlar, en güvendikleri oyuncuların ‘sakatlanmayacağı’nı garanti edebilirler mi? Oruç tutan futbolcuya ‘top oynarken sakatlanan’ futbolcu kadar müsamaha göstermek çok mu zor? Bizce, spor adamları böyle bir imtihanı kaybetmemeli...
Not: Başta, “Eğer haberler doğru ise” notu düşmüştük ki, haklı çıktık. Yazı yayına hazırlanırken Fenerbahçe’nin açıklaması geldi. Buna göre, FB futbol takımı teknik heyetinin, Moussa Sow’un oruç tutmasıyla ilgili herhangi bir tasarrufu ve bu durumdan kaynaklanan bir kadro tercihinin söz konusu olmadığı ifade ediliyor ve “Bu yönde yapılan haberler, medya mensuplarının kendi yorumlarından ibarettir, itibar edilmemesini rica ederiz’’ deniliyor. (AA, 28 Temmuz 2012) Ancak umumî anlamda böyle bir kanaat olduğu da belli. Dolayısıyla haber yalanlanmış olsa da prensipler bazında ifade ettiğimiz tesbitler geçerlidir. Hiç kimsenin namazı, orucu başarıya engel olarak görülmemeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi