Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yaygaracılar

Yaygaracılar

Şom ağızlı olmak veya şeamet tellallığı eski bir ifade ve deyimdir.

Buna cerbeze de deniliyor. Cerbezenin boyutlarından birisi de mugalatadır. Siyasetin en büyük malzemelerinden birisi mugalata yani demogojidir. Belki de kimi özelliklerinden dolayı eskiden hem Demirel hem de Ecevit gibi siyasetçiler demogog olarak anılmışlardır.
Kılıçdaroğlu, demogojide büyük bir mesafe kat etti artık eski liderler bile eline su dökemez. Bu yöndeki yeteneğini ispatlamış oldu. CHP’nin Suriye politikaları Beşşar’ın enkazı altında kalmasına rağmen hala İran gibi kuyruğu dik tutmanın peşinde. Rusya dahi artık Esat’ın günlerinin sayılı olduğunu söylerken İran karanlıkta ıslık çalıyor ve ‘Esat kalıcıdır’ mealinde akortsuz sözler çıkartıyor. Herhalde Nasrallah’ın Esat’ın emrine verdiği iki bin ‘Hizbullah’ muharibine güveniyor olmalı. Suriye meselesindeki tavrından dolayı artık Arap dünyası Hizbullah’ı Hizbullah olarak değil hizbulmezhep veya ‘çakma Hizbullah’ olarak değerlendiriyor. Beşşar’ın enkazı altında kalma pahasına şimdi Suriye rejiminin dostu olarak bir İran ikincisi de CHP veya Türkiye’deki ulusalcı kesimler kaldı. Erkekçe destekleseler insan yine gam yemeyecek ama fücur yani çirkeflik yapıyorlar. İran ile birlikte CHP de Beşşar’ın gitmesinden ziyade şimdi PKK veya PYD meselesine kilitlenmişler. Dikkatleri o yöne teksif etmek istiyorlar ki büyük fotoğraf kaçırılsın. Kimse yutmaz. Şimdi onların taşkınlıkları üzerinden Türkiye politikalarını vurmaya ve esir etmeye çalışıyorlar. Beşşar’ı kurtaramadıkları gibi kendilerini de kurtaramayacaklar. Kartları Beşşar’la birlikte yanıyor. Beşşar kartı yanınca şimdi Apo kartına sarıldılar ve yaygaracılıkla üste çıkmaya çalışıyorlar. Öyle bir hava estiriyorlar ki, sanki yıkılan Beşşar rejimi değil Türkiye hükümeti! Böyle bir denklem mi var Allah aşkına! Akil sesleri bastırmak için de vaveyla kopartıyor ve tozu dumana katarak aklı ve vicdanı örtmeye ve kafaları karıştırmaya çalışıyorlar. Şimdi Suriye politikasında Kılıçdaroğlu’nun kılavuzu Beşşar yerine Apo haline gelmiştir. Zaten Apo ile Beşşar ortak değil mi?
•
Ahmet Davudoğlu Kanal 7’de Başkent Kulisi’ne konuk oldu ve CHP’nin Suriye politikalarına neşter vurdu. Burada müflis CHP politikalarını masaya yatırdı. En çarpıcı ifadelerinden birisi Kılıçdaroğlu’nun mantık silsilesini ve hakimiyetini kaybetmiş olmasıdır. Beşşar’ın bütün kartlarını yitirince hiçlik politikasına yönelmesi gibi Kılıçdaroğlu da abesiyet politikası başvuruyor. Sözgelimi, bugüne kadar hükümetle laf yarıştıran Kılıçdaroğlu bir kez olsun Beşşar Esat ve çetelerinin yaptığına ilişmemiş ve kınamamıştır. Aksine Beşşar’la olaylara aynı zaviyeden bakarak halkı kınıyor ve Türkiye’ye gelen göçmenleri ‘bela’ olarak nitelendiriyor. ‘Ben olsaydım onları kabul etmezdim’ diye de pişkince açıklamalar yapıyor. Davudoğlu rakamlarla mültecilerin vaziyetini açıkladı. 43 bin kusur mülteciden 31 bini kadın ve çocuk. Kaldı ki, Suriye’nin komşusu ülkeler Türkiye kadar hatta fazlasıyla mülteci barındırıyor. Küçücük Lübnan mülteci akınıyla baş etmeye çalışıyor. Ürdün’de 150 bin kadar Suriyeli mülteci var. Son olarak Irak’ın Kaim kentine de mülteciler akın etti. Nuri Maliki bile kayıtsız kalamadığına göre demek ki Kılıçdaroğlu, Esat’tan daha çok Esatçı ya da Nuri Maliki’den daha çok mezhepçi! Bu tutumunun üçüncü bir anlamı varsa onu da bilenler söylesin de, öğrenelim. Baas-CHP kardeşliği bir vakıa. Olaylar da bunu test etti.
•
Beşşar ‘benden sonra tufan’ politikası uyguladı, kaybetti. CHP de ‘Beşşar’dan sonra tufan’ politikası uyguluyor. Önce ‘gitmez’ dediler şapa oturdular şimdi de kıvırtma ve zırvalama faslındalar. Zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Lakin güçleri yetmeyecek. Beşşar rejiminin devrilmesiyle birlikte Rusya, Çin, İsrail, Hizbullah ve İran ve bilumum ulusalcılar enkazı altında kalacaklar. Elbette bu arada Selahattin Demirtaş gibi PYD’nin peşine takılan Kürt politikacılar da hazımsız laflar ediyorlar. PYD gibi kışkırtma peşinde koşuyorlar. Demirtaş, Suriye Kürtleriyle ilgili konuşurken, “kendi ülkende 20 milyon Kürdün yaşadığını, aklından bir an bile çıkartma, barut fıçısının üstüne oturarak çakmak çakma derim” diye kendisine yakışan laflar etti. Oradaki bir avuç PKK yandaşı 20 milyonluk Suriye halkından ne istiyor önce onu sorsun veya cevabını versin! Vicdanlar pusulasını şaşırınca sorular da ahenksiz ve isabetsiz çıkıyor. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu Suriye’de insan hakları ihlalleriyle ilgili tek kelime bile etmedi. Sus pus. İran da öyle. Zaten kargaşa ile komşu ülkeleri zayıflatma politikası İran’ın milli politikasıdır. Bu yönde Alevileri de arka bahçe olarak görme gafletinde bulunuyor. Cumhuri İslami Partisi kapanmasından sonra İran’ın milli veya resmi partisi kalmadı. İran’da ihtiyaç varsa ve hala boşluğu dolmadıysa reisiyle birlikte CHP’yi transfer edebilirler. Doku uyuşmazlığı yaşanmayacağını garanti edebilirim. O yakadan bu yakaya paslaşacaklarına ortak bir zeminde daha rahat politika üretme imkanı bulurlar. İran ve CHP Türkiye’yi İran mihveri parantezine hapsetmek istiyorlardı. Suriye’deki gelişmeler hesaplarını altüst etti. Arap Baharı Sünniliği yükselen değer yaptı. Bu kimilerinin gocunmasına neden oluyor. Varsın gocunsunlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi