Yaygaracılar
Şom ağızlı olmak veya şeamet tellallığı eski bir ifade ve deyimdir.
Buna cerbeze de deniliyor. Cerbezenin boyutlarından birisi de mugalatadır. Siyasetin en büyük malzemelerinden birisi mugalata yani demogojidir. Belki de kimi özelliklerinden dolayı eskiden hem Demirel hem de Ecevit gibi siyasetçiler demogog olarak anılmışlardır.
Kılıçdaroğlu, demogojide büyük bir mesafe kat etti artık eski liderler bile eline su dökemez. Bu yöndeki yeteneğini ispatlamış oldu. CHPnin Suriye politikaları Beşşarın enkazı altında kalmasına rağmen hala İran gibi kuyruğu dik tutmanın peşinde. Rusya dahi artık Esatın günlerinin sayılı olduğunu söylerken İran karanlıkta ıslık çalıyor ve Esat kalıcıdır mealinde akortsuz sözler çıkartıyor. Herhalde Nasrallahın Esatın emrine verdiği iki bin Hizbullah muharibine güveniyor olmalı. Suriye meselesindeki tavrından dolayı artık Arap dünyası Hizbullahı Hizbullah olarak değil hizbulmezhep veya çakma Hizbullah olarak değerlendiriyor. Beşşarın enkazı altında kalma pahasına şimdi Suriye rejiminin dostu olarak bir İran ikincisi de CHP veya Türkiyedeki ulusalcı kesimler kaldı. Erkekçe destekleseler insan yine gam yemeyecek ama fücur yani çirkeflik yapıyorlar. İran ile birlikte CHP de Beşşarın gitmesinden ziyade şimdi PKK veya PYD meselesine kilitlenmişler. Dikkatleri o yöne teksif etmek istiyorlar ki büyük fotoğraf kaçırılsın. Kimse yutmaz. Şimdi onların taşkınlıkları üzerinden Türkiye politikalarını vurmaya ve esir etmeye çalışıyorlar. Beşşarı kurtaramadıkları gibi kendilerini de kurtaramayacaklar. Kartları Beşşarla birlikte yanıyor. Beşşar kartı yanınca şimdi Apo kartına sarıldılar ve yaygaracılıkla üste çıkmaya çalışıyorlar. Öyle bir hava estiriyorlar ki, sanki yıkılan Beşşar rejimi değil Türkiye hükümeti! Böyle bir denklem mi var Allah aşkına! Akil sesleri bastırmak için de vaveyla kopartıyor ve tozu dumana katarak aklı ve vicdanı örtmeye ve kafaları karıştırmaya çalışıyorlar. Şimdi Suriye politikasında Kılıçdaroğlunun kılavuzu Beşşar yerine Apo haline gelmiştir. Zaten Apo ile Beşşar ortak değil mi?
Ahmet Davudoğlu Kanal 7de Başkent Kulisine konuk oldu ve CHPnin Suriye politikalarına neşter vurdu. Burada müflis CHP politikalarını masaya yatırdı. En çarpıcı ifadelerinden birisi Kılıçdaroğlunun mantık silsilesini ve hakimiyetini kaybetmiş olmasıdır. Beşşarın bütün kartlarını yitirince hiçlik politikasına yönelmesi gibi Kılıçdaroğlu da abesiyet politikası başvuruyor. Sözgelimi, bugüne kadar hükümetle laf yarıştıran Kılıçdaroğlu bir kez olsun Beşşar Esat ve çetelerinin yaptığına ilişmemiş ve kınamamıştır. Aksine Beşşarla olaylara aynı zaviyeden bakarak halkı kınıyor ve Türkiyeye gelen göçmenleri bela olarak nitelendiriyor. Ben olsaydım onları kabul etmezdim diye de pişkince açıklamalar yapıyor. Davudoğlu rakamlarla mültecilerin vaziyetini açıkladı. 43 bin kusur mülteciden 31 bini kadın ve çocuk. Kaldı ki, Suriyenin komşusu ülkeler Türkiye kadar hatta fazlasıyla mülteci barındırıyor. Küçücük Lübnan mülteci akınıyla baş etmeye çalışıyor. Ürdünde 150 bin kadar Suriyeli mülteci var. Son olarak Irakın Kaim kentine de mülteciler akın etti. Nuri Maliki bile kayıtsız kalamadığına göre demek ki Kılıçdaroğlu, Esattan daha çok Esatçı ya da Nuri Malikiden daha çok mezhepçi! Bu tutumunun üçüncü bir anlamı varsa onu da bilenler söylesin de, öğrenelim. Baas-CHP kardeşliği bir vakıa. Olaylar da bunu test etti.
Beşşar benden sonra tufan politikası uyguladı, kaybetti. CHP de Beşşardan sonra tufan politikası uyguluyor. Önce gitmez dediler şapa oturdular şimdi de kıvırtma ve zırvalama faslındalar. Zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Lakin güçleri yetmeyecek. Beşşar rejiminin devrilmesiyle birlikte Rusya, Çin, İsrail, Hizbullah ve İran ve bilumum ulusalcılar enkazı altında kalacaklar. Elbette bu arada Selahattin Demirtaş gibi PYDnin peşine takılan Kürt politikacılar da hazımsız laflar ediyorlar. PYD gibi kışkırtma peşinde koşuyorlar. Demirtaş, Suriye Kürtleriyle ilgili konuşurken, kendi ülkende 20 milyon Kürdün yaşadığını, aklından bir an bile çıkartma, barut fıçısının üstüne oturarak çakmak çakma derim diye kendisine yakışan laflar etti. Oradaki bir avuç PKK yandaşı 20 milyonluk Suriye halkından ne istiyor önce onu sorsun veya cevabını versin! Vicdanlar pusulasını şaşırınca sorular da ahenksiz ve isabetsiz çıkıyor. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu Suriyede insan hakları ihlalleriyle ilgili tek kelime bile etmedi. Sus pus. İran da öyle. Zaten kargaşa ile komşu ülkeleri zayıflatma politikası İranın milli politikasıdır. Bu yönde Alevileri de arka bahçe olarak görme gafletinde bulunuyor. Cumhuri İslami Partisi kapanmasından sonra İranın milli veya resmi partisi kalmadı. İranda ihtiyaç varsa ve hala boşluğu dolmadıysa reisiyle birlikte CHPyi transfer edebilirler. Doku uyuşmazlığı yaşanmayacağını garanti edebilirim. O yakadan bu yakaya paslaşacaklarına ortak bir zeminde daha rahat politika üretme imkanı bulurlar. İran ve CHP Türkiyeyi İran mihveri parantezine hapsetmek istiyorlardı. Suriyedeki gelişmeler hesaplarını altüst etti. Arap Baharı Sünniliği yükselen değer yaptı. Bu kimilerinin gocunmasına neden oluyor. Varsın gocunsunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.