İftarda Server Vakfı, Birlik Vakfı
Ramazan mübarek dolayısıyla sık sık iftar veriliyor. Çoğuna katılamasak bile Server Vakfı gibi, Birlik Vakfı gibi kuruluşlarımızın iftarlarına iştirak imkânı bulabiliyoruz. Her iki vakfın ortak bir özelliği varsa, onların Türkiye’nin ortak paydasını teşkil ettikleri gerçeğidir.
Server Vakfı’nın Ankara muhitlerinde hasıl ettiği saygınlığın çoğu çevreler farkındadır. 28 Şubat gibi her türlü baskı ve yıldırmanın kol gezdiği şartlarda dahi faaliyetlerine ara vermeyen Server Vakfı’nın alâmeti fârikası bilgiye, tecrübeye ve birikime önem vermesidir. Yıllar yıllardır sürdürdüğü bu faaliyetlerin, Ankara muhitlerinde nasıl bir ilgi ile takip edildiği de bilinen bir husustur.
Server Vakfı’nın üç-beş yıldır sürdürdüğü bir faaliyeti daha var ki, o da takdir ve teşekkür alan ortaöğretim öğrencilerine yönelik kitaplar hediyesidir. Yani öğrencilerle ilgilenmek, onları okumaya teşvik ve armağan edilmiş kitapların öğrenciler tarafından yazıya dönüştürülmesi şeklinde sürüp giden bir ilişkiler ağının, ileride nasıl verimli sonuçlar doğurabileceğini varın siz hesap edin!.. Bir de tabii Edebiyat Ortamı dergisi!..
Benim Ankara Merkezli Server Vakfı ile İstanbul Merkezli Birlik Vakfı’nda (Ankara ayağı da çok kuvvetlidir bu vakfın) gördüğüm en önemli özellik şudur: Her iki vakfımız siyasi bir klik, ideolojik grup veya cemaat dayanışması şeklinde kendilerini sınırlamış değillerdir. Bu özellikleri onları kuşatıcı ve geniş cepheci tutumlar almaya sevketmiş, buradan da zaman zaman karşılaşır olduğumuz sektör tutumlardan onları uzak tutmuştur.
Daha açık ifade etmek gerekirse, türlü alt kültürlerin ve dayanışmacı grupların halitası haline gelen Türkiye’de, her iki kuruluşumuz, bağımsız, aydın, bürokrat ve bilim çevrelerinin bir araya geldiği yüksek bir platform teşkil etmektedir. Bunun ülkemiz ve fikir hayatımız bakımından nasıl bir önem arzettiğini anlamak herhalde zor olmamalıdır.
Kuşkusuz Türkiye’nin sınırsız sayıda yerel, meslekî, dinî, siyasî kuruluşlara da ihtiyacı vardır. Dahası her görüş ve fikrin kendini sivil toplum olarak kurumlaştırması, kendini ifadesi de zaruridir. Fakat Türkiye’de yaşadığımız şartlara ve istikbali inşaya dönük, daha külli ve makro yaklaşımlara olan ihtiyacımız da ortadadır. Çok sesli bir koro halinde konuşan bir yanımızın bulunması ne kadar tabii ise, bunları derleyip toparlayan bir başka yanımızın bulunması da o kadar zaruridir. Yani ayrıntıda boğulmayan, hepimiz adına lâzım gelen yüksek bir sağduyuyu temsil eden ve üreten kuruluşlara bu bakımdan ihtiyacımız her zamankinden daha ziyadecedir.
İşte her iki kuruluşun verdiği iftarlara ve bu iftarlara iştirak eden seçkin heyetlere baktıkça, bende bu tür duygular uyandığını rahatlıkla ifade edebilirim.
Dolayısıyla sayısız rektör, genel müdür ve üniversite hocaları, ilim ve kültür bazlı önemli çalışmalara imza atan sivil toplum kuruluşları ve Türkiye’nin din, kültür ve ticaret bakımından dünyaya açılımında önemli görevler deruhte eden sayısız zevat bu iftar programlarında kendilerini herhangi bir aksesuar unsuru gibi görmüyor, bilâkis kendi evlerinde imiş gibi öylesine rahat ve huzur içinde görünüyorlar.
Yani Server Vakfı’nın ve Birlik Vakfı’nın iftarlarında hemen herkes takınılmış tavırlarla değil, tam tersine içlerini açmaya hazır, birikimlerini paylaşmaya teşne bir ruh hali ile orda bulunuyor, bu onlara ilk gençliklerini geçirdikleri eski yuvalarına dönmüş gibi bir haz veriyor ve mutlu bir görünüm sergiliyorlar. Fakat bu mutluluk siz sanmayın ki dünyevî bir hazdan kaynaklansın!.. Hayır, işin gücün, sayısız ağır bürokratik görevin, uzun sürmüş seyahatlerin verdiği mevsimlik ayrılıkların ardından gelen bu buluşmalar, onları çocuklar gibi sevindiriyor olmalı ki, buradan bir rahmet doğuyor ve birbirine bakan her yüz birbirini yıkıyor ve buradan da işte o mutluluk dediğim huzur duygusu yayılıyor ortalığa!..
Tabii bu iftarlardan birinin, Ankara’nın en sıcak günlerinden birinin akşamı ile, diğer birinin de tam iftar saatinde inen bir yaz yağmuru ile birlikte idrak edildiğini, ayrıca da iftar öncesinde okunan Kur’an’larla, sonunda yapılan dualarla da taçlandığını da kaydetmem gerekir.
Fakat Birlik Vakfı’nın, iftarın ardından düzenlediği tanışma ve sohbet toplantısına burada özellikle temas etmem gerekiyor. İsimleri mevzubahis değil bir takım müsteşarlar, genel müdürler, rektörler, dekanlar, önemli bazı illerin vali ve belediye başkanları vs. Ayrıca Birlik Vakfı’nın yükünü yıllardır omuzlarında taşıyan eski yeni yöneticiler, vakfın yan kuruluşu olarak niteleyebileceğimiz MTTB’nin genç öncüleri ve daha bir takım kendi alanlarında temayüz etmiş sayısız kuruluş temsilcisi!.. Bütün bu çevrelerin ortak özelliği de, eski MTTB’nin âgûşundan çıkıp gelmeleri!..
Çeşitli güzel konuşmaların yapıldığı heyeti dinlerken, bende de eski hatıralar canlanıyor, o eski feyizli ocaktan Türkiye’nin istikbali ile kaderlerini birleştirmiş idealist sözler duyuyor ve bundan derecesiz memnun oluyorum. 1970’lerin anarşi ve terör dönemlerinde kazanılmış bu idealizmin, sabrın, emeğin ve müktesebatın karşılığını bulmasına da derecesiz memnun oluyorum.
Ve o eski tarihî teşkilâtın Necip Fazıl’lardan, Nurettin Topçu’lardan aldığı feyzin bereketi işte gözlerimizin önünde!.. Bunların hepsi güzel, bunların hepsi şükredilecek nimetler cümlesinden!.. İnşallah bunca nimet ve iktidar şevkinin arasında, o eski üstadlardan edinilmiş ahlâk ve aşkınlık hasletlerine bir halel gelmemiştir ümidindeyim!..
Fakat o iftar sonrasında başlayan ve gece ikilere kadar devam eden sohbet sırasında beni en ziyade memnun eden husus, MTTB’nin 40’ın üzerinde ilde yeni baştan teşkilâtlanması oldu. O genç öncüleri buradan hassaten tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Ayrıca şahsımıza değil, bu köşede yayınlanan yazılarımıza yönelik derin bir ilgiyi fark etme imkânı buldum o iftarlarda!.. Ülke yönetiminde veya kamu bürokrasisinde görev almış (üniversite çevreleri de buna dahil) seçkin bir çevrenin yazılarımıza karşı ifade ettikleri duygular için, nasıl mukabele edilmelidir bilemiyorum.
Hepsine teşekkür ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.