Ersoy Dede

Ersoy Dede

Korsan Taksi İstiyorum

Korsan Taksi İstiyorum

Biri bir işi yapmaya devam ediyorsa, diğeri korsan oluyor bizim memlekette. Kaseti, kitabı derken birkaç yıldır da taksisiyle uğraşıyoruz.


Ben o zamanlar başka bir yerde yazıyordum, orada da ifade ettim. Korsan kitaba da, kasete de karşı değilim. Yüksek telif ücretleri ve şişirilmiş reklam maliyetlerini okurdan çıkarmaya çalışan yayınevlerinin aksine, korsan kitap kadar fiyat basan tanınmış yazarların kitaplarını süpermarketlerde alabiliyoruz. Hele korsan CD.. Çok uyardık. Dinlemediler. Hep 90’lardaki gibi “1 milyon kaset satacağız” zannettiler. Abandıkça abandılar fiyatlara. Dinleyici de satın almadan müziğe ulaşmanın yolları konusunda uzmanlaştı bu arada. Hatırlar mısınız, çocukça yalanlar söylerlerdi; “korsan alırsanız aldığınız cd’nin tizi-bası kötü olur, sesi boğuk olur” diye.. Hele “korsana verilen her para PKK’ya gidiyor, Mehmetçiğe mermi olarak dönüyor” kampanyasını unutamam.. Hâlâ her Kürt korsan CD satıcısına, PKK militanı gözüyle bakanlar var bu yüzden.. Kitap için de; “sayfaları eksik olur, ters olur” derlerdi. Hey ya Rabbim.. “Fiyatları biraz daha makul seviyede tutalım da yasadışı yollara kimse heveslenmesin” demediler.

KORSAN TAKSİ İLE MÜCADELE

Bildiğimiz sarı plaka takmadan, özel araçlarıyla servis hizmeti veren sürücüler dernekleşince kızılca kıyamet koptu. Söz konusu oluşum kamuoyuna “korsanlar dernekleşti, hırsızlığın yasallaşması düşünülebilir mi?” diye pompalandı.. Peki Türkiye’de taksiciliğin ruhsatını veren kim? Kimin yasal olup kimin korsan olduğuna kim karar veriyor? Kim seçiyor bizim hangi araca bineceğimizi? Hangi firmadan çıktığı belli yağ tenekesi gibi arabalarla, Allah’a emanet yolculuk yapmamızı kime borçluyuz? O yolculuğu da eğer el ettiğimiz taksici bizi arabasına kabul ederse. Karaköy’deki katlı otoparktan Sirkeci Garı’na gitmek için, hiçbir taksi şoförü almadı beni aracına. (hem yakınmış hem de Sirkeci trafiğine girmeye değmezmişim) En son bir taksiciyi; “sana, ne yazarsa iki katını vereceğim” dedim de öyle ikna ettim. (O bile beni, Gülhane tarafına dönmeden attı arabasından) Bu adam korsan değil ama birileri korsan. Bu adam namuslu taksici esnafı, öbürü ahlaksız-hırsız.. (!)

SERBEST PİYASA GÖRÜNMEZ EL

Bugün bizim de kabul ettiğimiz iktisat biliminin ana ekollerinden biri olan liberal ekonominin mottosu, piyasayı düzenleyen görünmez eldir. İhtiyaca göre ürün ya da hizmet sunulur. Ürün ya da hizmet azaldığında, ihtiyaçlar da arttığında, bu defa görünmez el piyasayı yukarı çeker. Somutlaştıralım. 1991 yılına kadar herkes taksici olabiliyordu. Çünkü o zamana kadar İstanbul’da belli ruhsat bedelleri karşılığında ihalelerle taksi plakaları dağıtılıyordu. 1991’de son kez ihaleye çıkıldı. (iptal edilip 1996’da yenilendi) Ve İstanbul’daki taksi sayısı 17 bin 395’te sabitlendi.. Bu süre içinde İstanbul’un nüfusu arttı, turizm ve kültür merkezi olması sebebiyle ağırlığı ve önemi arttı, göç almaya devam etti ama taksi plakalarının sayısı artmadı.. Dolayısıyla, her taksiye düşen müşteri sayısı da, yakalanamaz ölçüde yükseldi.. Ve o görünmez el devreye girdi. Taksi plakası borsasını oluşturdu.. Eskiden kıt kanaat kendi taksi plakalı aracında şoförler çalışırken artık taksi baronu sistemi devreye girdi. Plakaları kiralayan şirketler ve o şirketlerden taşeron olarak plakaları alıp başkalarına kiralayan başka aracılar doğdu. Bir araba, aradaki dört kişiye ekmek yedirmeye başladı. Zincirin en sonundakine ekmek kaldı mı, onun cevabını da onlar versinler.. Ama o ekmeğe ulaşmak için kurulan vahşi düzen içinde, olan, asıl taksi müşterilerine oldu. (Hiç gelip de cevap hakkı vesaireyle kendilerini anlatmasınlar. Bu kardeşiniz metrobüsü de, minibüsü de, taksiyi de iyi bilen bir kardeşiniz. İşkembe-i kübra’dan sallamıyorum.) Ve bu şartlar altında taksi plakaları çıktı 1 milyon TL’ye.. Kim çıkardı bunu? Belediye mi? Maliye mi? Ben mi? Tabi ki o az evvel sözünü ettiğim görünmez el çıkardı. Dahası bir de yasal araçların plakalarını klonlayarak karşı yakada çalıştırmak suretiyle kârını ikiye katlayan düzenbazları saymıyorum bile. Ama onlar yasal, diğerleri korsan.

HERKES TAKSİCİ OLABİLSİN

Sarı plakaları abilere “taksi” demeye devam edelim. Mahzuru yok. Ancak kendi aracıyla çalışmak isteyenlerin de, “limuzin” sistemiyle çalışmalarına olanak sağlayalım. Belediyeye kaydolup, aracını ticariye çeviren herkes, (sokakta ring yaparak değil ama) bir noktadan bir noktaya randevu sistemiyle yolcu taşıyabilsin. Bu serbest piyasanın gereğidir. Madem her şeyi görünmez el düzeniyle yapıyorsunuz o vakit rekabeti yasayla engelleyemezsiniz. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi