Bizim İftar
Pek çok ehli keyif kişinin, köprüleri bahane ederek karşıdan karşıya geçmeyi çile olarak adlandırdığı bakım çalışmaları hızla devam ediyor.
Oysa şunu da hatırlamalı değil miyiz?
Şükürler olsun suyumuz akıyor, çöpümüz alınıyor, havamız temiz, yollarımız yapılıyor, sokaklarımız aydınlanıyor.
Ya şu sıcaklarda çöpler alınmasa, kanalizasyonlar çalışmasa, sularımız akmasa, yollar kevgir gibi olsa, halimiz nice olurdu. Geçmişte bunları yaşamadık mı?
Rahmetli dedem derdi ki;
-İnsana hizmet için yapılan işlerden şikâyet etmek; kişilerin sahip olduklarını inkâr etmelerindendir. Geçelim.
İşte bu duygularla bizim gazetenin Ramazan bağlılarına verdiği iftara gidiyordum.
En rahat ulaşım yolunu seçip, gemiyle Sirkeciye, oradan da trenle Floryaya gitmeyi planladım ve Rabbim de öyle nasip etti.
.............................
İnsan oruç olmayınca başı dik yürüyor da oruç olunca yere bakarak yürümek zorunda kalıyor.
Çünkü insanın karşısına öyle tipler çıkıyor ki, göze de dile de oruç tutturmak gerektiği için nereye basacağınızı ve nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz.
Rahmetli dedem derdi ki;
-Oğul; edep fıtridir, her kişi dünyaya edepli gelir lakin sonradan bir kısım insanlar, nefislerine uyarak edeblerini kaybederler. Edebi olmayanın duvarı olmaz.
Neyse dedemin söyledikleriyle Sirkeci garına girdim, yolcu alan trenlerden birinin vagonuna daldım ve uygun bir yere oturdum.
Biraz sonra karşıma; elinde teneke kutu içeceği ve çubuk krakeri ile altmış ya da üzeri yaşta bir hanım gelip ilişti.
Saf zihinleri idlal etmemek için kıyafetini tarif edemem. Ayrıca edeben de yapamam. Başladı yiyip içmeye.
Biraz sonra yanıma bir bey gelip yerleşti, elindeki çantasından gazetesini çıkardı, iç sayfayı açtı ve okumaya başladı.
.......................
Transparan teyze ile göz göze gelmeye utandığım için tavana ve dışarıya bakmaktan yorulunca, yanımdaki beyin gazetesine göz atmaya başladım.
Aaa, baktım gazete hiç yabancı değil, biraz daha kafamı çevirdim ki bizim gazete. Okuduğu yazar da Hasan Karakaya.
Vagon tıklım tıklım, malum hanım yiyip içmeye devam ediyor. Yanımdaki gazetesini okuyor. Onun karşısındaki telefonla konuşuyor.
Arkamdaki sıralarda bir bebek ağlıyor, birisi yaptığı işlerle ilgili birine rapor veriyor.
Yiyen içen teyze bir ara ağlayan bebe sesinden çok rahatsız olup, kendi kendine of çekerek; medeniyetsizler diyerek çocuğun annesini fırçalıyor.
Yan komşum ise olanca gürültünün içerisinde gazetesini kucaklamış uyuyor.
Bir ara ses kesildi ve büyük bir sessizlik oldu. Meğer o ara ben de uyumuşum. İstasyonu kaçırmamak için birden uyandım.
Malum teyze yiyip içmeyi bırakmış, Katil başlıklı bir kitap okuyordu. Yan komşum da uyanmış, Hasan Karakayaya devam ediyordu.
Nihayet ben de ineceğim istasyona gelmiştim. Devamı yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.