Uyarıcılar uyutulamaz ve unutulamaz!
İnsanları yalnız Allah’a (c.c) kulluğa eliyle ve diliyle davet edenler vesilesiyle, gençlerimizin İslam Nizamına yönelişi hızlandırıldı ve bugünlere gelinildi elhamdülillah.
Ülkemizde Deccal ve yandaşlarının kurduğu şeytanizm tuzaklarına düşen milyonlarca insan, bu söz ve kalem kahramanları sayesinde aslına ve özüne dönmeyi başarabildi. Ama hâlâ Allah’ın milyonlarca kulu, o şeytani tuzaklarda tutsak. Kendisine uzanacak bir el ve bir ip bekliyor.
Bu söz ve kalem ustalarından; başta Saidi Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Esad Erbili, İskilifli Atıf, Mehmed Zahid, Mahmud Sami, Esad Coşan, Mehmet Akif, Necib Fazıl, Ali Ulvi Kurucu ve Timurtaş Uçar gibi ömürlerini diliyle ve kalemiyle cihad ederek geçiren gönül doktorlarını rahmetle, minnetle ve hürmetle anıyoruz. Allah hepsine rahmet etsin ve şefaatlerine nail kılsın. Rabbim hâlâ hayatta olan, en zor zamanlarda çekinmeden, yakın tarihin kirli ve karanlık yüzünü aydınlatarak bizim uyanmamıza sebep olanlardan Kadir Mısırlıoğlu, M.Şevket Eygi ve Hekimoğlu İsmail gibi abilerimize ve Şule Yüksel Şenler ve Emine Şenlikoğlu gibi ablalarımıza sıhhat ve afiyet ihsan buyursun. Sadece diliyle ve eliyle insanları Hakk ve hakikat olan Allah’a davet edip nefsine, nesline ve ülkesine hayırlı nesil yetiştirmekten başka gayesi olmayan Fethullah Gülen hocamız ve Selahaddin Eş abimiz gibi vatan hasreti çeken kardeşlerimize de en kısa zamanda hicretlerinin, nesillerimizin gönüllerini ve zihinlerini İslam’a açacak bir İnkılabla noktalanmasını lütfeylesin. Amin.
Bu unutulamayacak mücahitlerimizden Milli Gazetenin ilk yazarlarından Selahaddin Eş abimizi Almanya seyahatlerimizde sık sık ziyaret ediyoruz. Her zaman ve her yerde, çekinmeden, inandığı doğruları kalemiyle tebliğ eden bir örnek şahsiyet. Yazılarını www.habervakti.com sitemizden okumanızı tavsiye ediyorum.
Firavunların talimatıyla yaptırılan 12 Eylül 1980 darbesinin mağdur ve mazlum kalemşörlerinden. Dile kolay, tam 32 yıldır hicrette vatan hasreti çekiyor. 7 yıl süren hicret hayatımızın bir bölümünde kendisini yakinen tanıma fırsatını bulduk. Bilgi ve tecrübelerinden istifade ettik. Son derece bilgi ve birikimli, sakin, sabırlı ve güzel ahlak sahibi, muvahhid bir mü’min olduğuna şahid olduk. Başbakanımız R.Tayyib Erdoğan kardeşimizi çok seviyor ve kendisine devamlı dua ederken yazılarıyla onu ve iktidarını uyarmayı ihmal etmiyor. “Allah’a rüku ve secde olmasaydı eğilir miydi başlar” karakterinde olduğu için, mal ve makamlara dalkavukluğu ve kapı kulluğunu asla sevmeyen Selahhaddin Eş abimiz, vefat etmeden ülkesine bir an evvel dönme arzusunda. Başta Adalet Bakanı’mızdan ve siyasi yetkililerden, mahkemelerde yıllarca önce açılmış ve hâlâ devam eden haksız davalarının çöpe atılma iradesini bekliyor.
Siyaset ve feraset gereği Mehmet Pamuk’lara gösterilen alaka, Selahaddin Eş ve onun gibi yurtdışında hicrette olan tüm mağdur ve mazlum kardeşlerimize de gösterilmelidir. Bu kardeşlerimize sahib çıkılması, vefakar olmanın bir gereği ve en mühim imani kardeşlik görevlerimizdendir. Fikir ve düşünce mağdurlarıyla ve silahlı dayatmalarla açtırılan suni davalarla, yıllarca cezaevlerinde haksız yere yatan kardeşlerimize de hemen ve acele af ilan edilmelidir. Bu af kanunuyla kendimizi bu mazlumlara affettirmeliyiz.
En modern yolları, köprüleri, limanları, istasyonları, havaalanları, hastahaneleri ve fabrikaları yapabiliriz ve yapıyoruz da. Ferd başına milli geliri binlerce liraya da çıkarabiliriz. Kalkınmış müreffeh bir ülke haline de gelebiliriz. Ve geleceğiz de inşaallah. Ama o ülkede eliyle, diliyle (sözüyle, kalemiyle) Hakka çağıranlar görevlerinin başında değilse, sadece azgın ve Allah’a isyan etmiş bir toplum meydana getirmiş oluruz. Sayısız nimetleri veren Allah’a teşekkürü unutmuş, şımarık ve nankör bir toplum dünya ve ahretini de kaybetmeye mahkûmdur. Tam iki asırdır “Taşların bağlanıp köpeklerin salındığı” ülkemizde alkolzede, kumarzede, esrarzede ve haramzede haline getirilmiş, şeytana bağımlı nefis ve nesillerin eliyle bir gün yıkılabileceğimizi asla unutmayalım.
Sokrat’ın Yunan mahkemelerinde kendisine susması ve evine çekilip etliye sütlüye karışmaması şartıyla idamdan kurtulacağını söyleyen Hakime “Susturulmuş hatib bizzat idam edilmiş gibidir” cevabı hepimizi düşündürmelidir. Kalemiyle ve sözüyle yönetici ve yönetilenleri uyarmaya çalışanları, uyumaya teşvik edip susturmaya çalışanlar, bindikleri iktidar dallarını kendi elleriyle kesmekte olduklarını ne zaman anlayacaklar? Çevremizdeki şakşakçı dalkavukların ve her iktidar dönemi gelen ganimetkolik paraşüt ekiplerinin kuyumuzu kazmaya devam ettiklerini feraset ve basiret gözlükleriyle ne zaman göreceğiz? Darlık günlerinin cefakâr dostlarını terk edip, dünün din, namus, alınteri ve mukaddesat düşmanlarının yapmacık aşk ve alkışlarının sihir ve büyülerinden ne zaman kurtulacağız? Sırt üstü düşünce mi? Başta büyükşehirler olmak üzere belediyeleri, eski yorulmuş hırsız ve yolsuzlara tekrar terk edince mi? Henüz yeni ayağa kaldırmakta olduğumuz ülkemizi, millet ve memleket düşmanları ergenekon çetelerine yeniden teslim edince mi? Allah korusun.
Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah (c.c), gerçekleri eliyle ve diliyle çekinmeden söyleyen, uyumayan ve uyutmayan uyarıcı ilim önderlerini bizlere ve idarecilerimize unutturmasın. Çevremizden uzaklaştırmasın. Ve hepimizi Bel’am ve yandaşlarının her türlü şeytani komplo ve tuzaklarından korusun. Amin.