Psikolojik Savaş Alanı: Şemdinli!
Erdoğan-Gül eksenli Cumhurbaşkanlığı gerilimi bile gündemi değiştirmeye ya da tansiyonu düşürmeye yetmedi!
Hükümet Suriye Kürdistan’ındaki gelişmeler konusunda kontrpiyede mi kaldı? “Barzani haddini bil” türü ihtar ve notalar gaz alma operasyonu mu? Yoksa Hükümet ile bütün Kürt coğrafyalarındaki Kürtlerin liderliğine oynayan Barzani yönetimi arasındaki derin ilişkiler yolunda mı gidiyor? Kırmızı çizgilerimiz bir bir pas pas edilecek endişelerinin tavan yaptığı şu günlerde, Türkiye Devleti’nin ve Türk milletinin iki Kürt özerk bölgesinin hazmetmesi mümkün olacak mı? Yeni bir “Açılım” rüzgarı esecek mi? Esecekse hangi arada ve derede esecek?..
Yaklaşık iki haftadır bilen-bilmeyen, eli kalem tutan ve ağzı laf yapan herkes bu sorulara cevap yetiştirmeye çalışıyor. Lakin geçmişte de aynı bölgede defalarca yaşanan “Şemdinli olayları” layıkıyla kamuoyunda gündeme oturmadı!
Hükümet ve Genelkurmaylık, Şemdinli olayları ile alakalı arada bir suya sabuna dokunmayan, sorulunca söylenen bir iki demeç dışında sessizliğini koruyor. Bu “duruma hâkimiz” muhteviyatlı bu sessizlik, iyice kızışan Suriye olayları ile hatta Suriye’de ki kurtarılmış Kürt bölgelerinin oluşmaya başlamasıyla başladı.
Tabii ortalıkta resmi açıklamalar ve yoğun bir medya taarruzu olmayınca, meydan sosyal medyaya kalıyor. Dedikodunun çabuk yayıldığı sosyal medya, kara propaganda için uygun ve mümbit bir mekan! Terör örgütü yandaşları sosyal medyayı çok aktif kullanıyor. Şu anda PKK yandaşları bol keseden atıyor. Akıllarınca psikolojik savaş yapıyorlar. Şemdinli’de sayıları hızla artan Türk şehitlerinden bahsediyorlar. Ama hepsinin ortak bir özelliği var: Yalancılar!
Fırsat buldukça benzer kara propaganda yöntemlerine başvuruyor terör örgütü: “TeCe Ordusu Cudi'de kimyasal silahlar kullanılıyor!”, “Cudi'de köylüler bombalanıyor!”, “halk canlı kalkan oldu!.“ dezenformasyonlarını herkes hatırlar... Sıralama hiç değişmez: Önce bu tip yalanlar meydana dökülür, daha sonra TSK’ya söven entel bozuntuları ve onun ötesinde “kürt meselesini çözün, gerekirse özerklik verin, boyna verin, verin ki akan kan dursun” naraları atan kripto gazeteciler ve sözde aydınlar devreye girer.
Oysa sosyal medyada canhıraş ve umutsuz şekilde her şeyin PKK'nın lehine geliştiği kara propagandası yapmasının sebebi, tamamen kendi bozgunlarını gizlemek ve psikolojik çöküntülerini önlemeye yöneliktir…
Şemdinli Sıcak Çatışma Alanından Psikolojik Savaş Alanına Nasıl Kaydı?
On beş gün evvel Halep’te başlayan çatışmalar ile hızla artan Suriye iç savaşı, Erbil'de Bölgesel Kürt yönetimi Başkanı Barzani başkanlığında toplanan Kürt Ulusal Kongresi ile PKK’yı harekete geçirdi. Barzani’nin biti kaynar da araları pek iyi olamayan Irak Başbakanı Nuri El Malik boş durur mu? O’da Irak ordusunu kamışlı yakınlarında konuşlandırdı. ABD-İsrail ortak yapımı peşmerge ordusu bir yandan buralar artık benim havalarında Kuzeye hâkim olmaya çalışırken bir yandan da Halep'e doğru ilerlemeye başladı.
Türkiye buna tahammül göstermeyeceğini deklare edip Suriye yakınlarında askeri hareketliliğe başlayınca, aynı tarihlerde yani 21 Temmuzdan itibaren Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde gerginlik yaşanmaya başladı. Sınırda teyakkuza geçen TSK’yı içeride meşgul etmek isteyen ve Suriye motivasyonunu bozmak isteyen eşkıya sürüleri geniş katılımlı bir grupla Şemdinli’ye saldırmaya başladı.
Şemdinli’den gelen muteber haberlere göre eşkıyanın önemli bir kısmı bertaraf edilmiş durumda. Sayın Başbakan dün terör örgütünün Şemdinli’de ki kaybının 115 olduğunu ifade etti (bize bu sayıyı ikiyle çarpın diyenlerde oldu). Neyse, Şemdinli’de olan bitenler önemli bir noktaya geldi. Çatışmalardan kaçanlar ve bilinçli olarak şehir merkezinde kalan teröristler Şemdinli ilçe merkezindeki evlere saklanmış/konuşlanmış durumda. İkinci merhale olarak şehre hâkim tepelere ağır makineli silahlar yerleştirmeye çalışan teröristlerin önemli bir kısmının da imha edildiği haberleri dün geldi.
Daha önceleri 11 Eylül 2011 de olduğu gibi Şemdinli’de düğün çadırından ateş açan, Yüksekova’da teravih namazı çıkışı emniyet müdürlüğüne roket atan, nevruz kutlamalarında kalabalığın içinde uzun namlulu silahla polis aracına ateş açan teröristlerin bu defaki hedefi; Şemdinli de saklandıkları evlerden emniyet güçlerine ateş açmak ve çatışmaları tüm ilçe geneline yaymak, emniyet güçleriyle halkı karşı karşıya getirmektir. Zaten o coğrafya da bu çok fazla çaba gerektirecek bir durum da değildir.
Hemen akabinde de “bakın Beşar Esed kendi halkını katlederken, TeCe devleti de Kürtleri katlediyor” haberleriyle dünyayı kandırmaya çalışacaklar. Zaten Türkiye sevdalısı! o kadar çok dahili ve harici kuruluşlarımız var ki, şu anda Diyarbakır merkez olmak üzere birçok Doğu–Güneydoğu illerinde izleme büroları kurmuş durumdalar!
Hülasa,
PKK’lı teröristlerin, on beş günden fazla süredir Şemdinli’de olmalarının bir tercih değil zorunluluk olduğunu düşünüyorum. TSK tarafından Şemdinli’de zor duruma düşürülen terör örgütü kendileri açısından bu sıkıntılı durumu, propaganda malzemesi haline getirmek için de, 'artık alan hâkimiyetini amaçlıyoruz.' yalanına başvuruyorlar. Lağım fareleri gibi yaşayan mayın ve pusu ile ömrünü uzatan teröristler, keşke ‘net görüntü verip’ bu ‘alan hâkimiyeti taktiği’ne sık başvursalar!
PKK büyük bir alanda hâkimiyeti kontrol altına aldığını iddia ettiği Şemdinli ilce merkezinde perişan olmuştur. Örgüt yandaşlarının dağlara çıkıp canlı kalkan, cenaze alma girişimlerinde bulunmaları ise islerin onlar için sarpa sardığının göstergesidir. Genelde böyledir, askere sivile saldırıp öldürürse bu teröristler bayram eder yandaşları. Bir teki kınamaz eşkıyayı. Ama hain bir hazırlık içindelerken böyle faka basıp kayıp vermeye başladıklarında hemen insancıl olur bu yandaşlar, “aman ölüm olmasın, kan dökülmesin” diye ağlarlar.
Buda Türkiye’nin Kaderi…Cenab-ı Allah düşmanın da düzgününü ve delikanlısını vermemiş bu memlekete!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.