Başbakan Erdoğandan gündeme dair açıklamalar
Kimi gazete TSKda Balyoz tasfiyesi başlığını kullanmış, kimi de Sarıkız tasfiyesi başlığını...
Kimi, Onlar artık emekli darbeci demiş, kimi de TSKda darbe temizliği!
Ama, bunların dışında benim en çok hoşuma giden başlık; Tayinleri Silivriye çıktı şeklinde olanıydı.
Gerçekten de;
Ergenekon ve Balyozdan tutuklu iken emekli edilen 40 general ve amiral, artık sivil sayılacakları için Hasdal Askerî Cezaevinden çıkarılıp, Silivriye nakledilecekler!..
Emekliye sevkedilenler arasında bir isim dikkat çekiyor; Veysi Ağar...
Biliyorsunuz;
Uluderede 34 köylünün terörist zannedilerek bombalanması olayının sorumluları arasında Diyarbakır 2. Hava Taktik Kuvvetleri Komutanı Veysi Ağar gösteriliyordu.
Yine biliyorsunuz ki;
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Uluderede vur emrini, Hava Kuvvetlerinde görüntüleri izleyen komutanların verdiğini söylemişti... Veysi Ağar da, o gece Herondan gelen görüntüleri izleyen 3 havacı generalden biriydi... Diğer iki komutan, o saatlerde Ankarada Karargâhtaydı!.. Vurma kararı alınınca, düğmeye basan Veysi Ağar olmuştu!.. Emekli edilerek, bir anlamda Uluderenin faturasını ödemiş oldu!..
Sonuç itibarıyla;
40 general ve amiral emekliye sevkedildi.
Onlar;
Artık emekli darbeci!
Mi acaba?..
ŞEMDİNLİDE NELER OLUYOR?
Dün Bursadan arayan bir okurum;
TSKdaki Ergenekoncuların tasfiyesi ile Hakkaride 8 şehit verdiğimiz karakol baskınlarının hiç mi ilişkisi yok? diye sordu.
Şöyle bir düşündüm de;
Neden olmasın?
Devam etti okurum;
Bu saldırıları gerçekleştirenlerin elebaşıları belli değil mi?.. Murat Karayılanından Fehman Hüseyinine kadar hepsi bilinmiyor mu?.. TSKda temizlik yapılıyor da, Kandilde niye temizlik yapılamıyor?
Sustum...
Zira, o anda Atv ve A Haber kanallarının ortak yayınladığı Gündem Özel programında Başbakan Tayyip Erdoğan konuşuyor ve kafalardaki soruların hemen hepsine cevaplar veriyordu.
Meselâ;
Şemdinlide, operasyon sürecinin 23 Temmuz itibarıyla başladığını söyleyen Erdoğan, diyordu ki; Bu son süreçte de yine ifade ettiğimiz medya Şemdinlide adeta bir psikolojik harekâtı başlattı... Çok çirkin bir harekâttı ve bu Silahlı Kuvvetlerimizde gerek Genelkurmay Başkanımı gerekse diğer arkadaşlarımızı moral noktasında ister istemez etkiliyor. Bizi etkiliyor ama orada karada, havada sürekli bir mücadele sürdüren güvenlik güçlerimiz var ve artık polisle iç içe müşterek bu mücadeleyi yürütüyorlar. Bugüne kadar olmayan bir şeydi bu. Bu da bizim iftihar vesilemizdir.
Şemdinli ve çevresinde yürütülen operasyon neticesinde 23 Temmuzdan bu yana etkisiz hale getirilen terörist sayısına ilişkin rakamlar da veren Erdoğan, Şu ana kadar bütün istihbarat bilgileri olarak söylüyorum. Şemdinli olayında 23ünden itibaren bizim 2 şehidimiz var fakat 115 terörist etkisiz hale getirildi diyordu...
Küçük bir rakam değil...
MEDYAYI KİM YÖNETİYOR?
Düşünebiliyor musunuz;
2 şehide karşılık 115 terörist etkisiz hâle getirilmiş, yani öldürülmüş!..
Buna rağmen;
PKK ağzı kullanan medya organları var ve Erdoğan, onlara son derece öfkeli...
O medya organları, Daha fazla şehit var ama gizleniyor iddiasını yayıyor ve Erdoğan; Bunlar kimin medyası? diye sorup, şöyle devam ediyor sözlerine;
Bunların hepsi yalan. Malûm, onların kendilerine ait özel medyaları var ya oralardan, internet sitelerinden, tivitlerden falan buralardan yapılmış işler... İşte o dediğim bir kısım medya, bunu haber yapmak suretiyle işte şu kadar asker şehit oldu gizleniyor. Şu kadar helikopter düştü, gizleniyor falan.
Silahlı Kuvvetler, şehit olan erini gizler mi veyahut da şu kadar düşen helikopterini gizler mi? Ama burada karşı taraf bir psikolojik harekat yapıyor ve bu psikolojik harekata da ne yazık ki bu medya alet oluyor. Kimin medyası diye soruyorum... Hani terör örgütünün yayın organları var bunu biliyoruz ama bir de onlarla ilişkisi olmadığını söylediği halde bilerek veya bilmeyerek maalesef onların tezgahına veya onların ocağına odun taşıyanlar var.
Bunları nereye kadar kabulleneceğiz?
Bunları ismen mi ifşa edeceğiz?.. Bunları okuyanlar, benim vatandaşımın aklıselim ile değerlendirmek suretiyle gereken tavrı takınması lazım. Aynı zamanda televizyon ekranlarında izliyoruz, bunlara gereken tavrı koymamız lazım.
Bölücü örgüt, komşu ülkelerden destek aldığı gibi bazı Batı ülkelerinden de destek alıyor...
Terör örgütü, son dönemde medya desteği de alıyor... Bir kısım medya onlara halen bu desteği vermeye devam ediyor... Yurt içi ve yurt dışında da var ve bu desteği vermeye devam ediyorlar. Zaten terör örgütünün en çok aradığı şey propagandasını yaptırabilmektir...
Daha önce medya yöneticileriyle terör örgütünün propagandasına karşı görüşmeler yaptık, ancak bu görüşmelerden olumlu sonuçlar çıkmadı... Bir defa insanımızın moral değerlerini altüst ettikleri gibi, psikolojik üstünlüğü sağlamada da terör örgütüne belli destekleri vermiş oluyorlar. Bunları görmezlikten gelemeyiz. Bunları gayet iyi görüyoruz. Tabii bunların değerlendirmesini de kendi aramızda ona göre yapıyoruz.
Erdoğan haklı... Gerçekten de medya yöneticileri ile görüşmeler yaptı ve maalesef olumlu neticeler alamadı.
Ama, niye?..
Bana kalırsa, sorunun cevabı BDP ile ilgili sözlerinin içinde yatıyor.
Televizyondaki konuşmasında isim vermeden BDPyi de eleştiren Erdoğan, demiş ki;
Halen PKK bölücü terör örgütüdür açıklamasını yapamıyorlar. Çünkü oradan besleniyorlar, yapabilirler mi? Yaptıkları anda akıbetlerini biliyorlar, sonlarının ne olacağını biliyorlar. Benim Kürt kardeşimi de istismar ediyorlar. Benim Kürt kardeşimin terörle bir alakası yok ki, bugün ülkemizde terörizm var. Bunun bölücü terör örgütü içinde yapılanması var. Bir de bunun maalesef uzantıları var birçok yerde. Bugün belediyelerin birçoğunda görünen belediye başkanları, belediyeyi yönetmiyor. Bunların tayin ettiği, gönderdiği kişiler belediyeyi yönetiyor ve tabii bunların da sicilleri malum.
Aynı sözler, medya için de geçerli... BDPli belediyeleri, nasıl ki seçilmiş başkanlar yönetmiyor, medya organlarının çoğunu da maalesef yöneticiler yönetmiyor!..
Daha doğrusu;
Sayın Erdoğanın gazeteleri yönettiğini zannedip muhatap aldığı yöneticilerin çoğu, bambaşka ilişkiler içinde!..
Daha açık ifadeyle;
Medya organları, yöneticilerin de üstünde bir irade veya odak tarafından yönetiliyor!..
Davul onların boynunda ama tokmak başkalarının elinde!..
Erdoğan, belki de bunu bilmiyor.
GÜL-ERDOĞAN İLİŞKİSİ
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki günkü konuşmasında, hemen hemen gündemdeki her konuya değinmiş ve meselâ demiş ki;
¥ Her geçen gün Esedin sonu daha da yaklaşıyor diye inanıyorum... Suriye noktasında, özellikle kuzeyde mevcut gelişmeler noktasında söylüyorum; buradaki söylenen şeyler sadece hayali bazı haritalardır. Bu hayali haritalara bizim göz yummamız mümkün değildir.
¥ Üniversitelerde enstitüler kurduk. Niçin? Kürtçe için... Asimilasyon diyorlar. Yalan söylüyorlar. Ne asimilasyonu? Ama buna karşın medya bize destek vermiyor. Kimse kalkıp siz hâlâ ret, inkar, asimilasyon politikalarını yürütüyorsunuz diyemez... Bunlar bizim iktidarımızda bitmiştir.
¥ Baası Türkiyede destekleyen birinci derecede parti hangi parti?.. CHP. Şu anda Beşşarın yanında yer alan parti hangi parti?.. CHP. Ama şu anda ülkemize bölücü terör örgütünün Suriyede de yapılanmasına destek veren yine Beşşar Esed ve oradan sızmalar oluyor.
¥ Hiçbir zaman, bu ülkenin toprağını, bu ülkenin insanını teröre, bu vatan hainlerine, bu vatanın düşmanlarına, bu ülkenin insanlarına düşman olanlara bırakamayız.
¥ Şemdinlideki terör olayları konusunda şunu çok açık, net söyleyebilirim: Bizim kontrolümüz dışında olan bir yer yok. Güvenlik güçlerimiz istediği anda, istediği yerde, istediği müdahaleyi yapmak suretiyle gidip oralardaki operasyonlarını gerçekleştiriyor.
Bu konu başlıklarının dışında beni ve elbette Türkiyeyi ilgilendiren bir mevzu daha vardı ki, o da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile aralarında bir sorun bulunup-bulunmadığı mevzusuydu...
Zira, bu konuda o kadar uç ve uçuk yorumlar yapıldı ki, bunları okuyanlar, ister istemez araları bozuk diye düşündüler!..
Bunlar, öylesine uçuk yorumlardı ki;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü Çankayadan indirtip, yeni parti kurduracak olanlar bile vardı!.. Kimisi de, Gül-Erdoğan savaşından ve yolların ebediyen ayrıldığından söz etti!..
En yaygın görüş de şuydu:
Gül, kırgınlıklarını dile getirerek, Çankaya sonrasında yeniden başbakan olmak istediğini açık açık söyledi!
Bu yorumlar yapılmaya devam ediliyordu ki; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumartesi günü son noktayı koydu:
Tayyip Beyle aramızdaki arkadaşlığımız, ilişkilerimiz kardeşlik hukukunun da üzerindedir. Günü geldiğinde, kendi aramızda oturur, konuşur ve en doğru kararı veririz.
Gül bunları söyleyince, dikkatler elbette Başbakana yöneldi... Acaba, Erdoğan ne diyecekti?..
Erdoğan da, dedi diyeceğini;
Bizim, sayın Cumhurbaşkanımızla aramızdaki mesafeyi kimsenin açmaya ne yetkisi, ne hakkı, ne de cüreti olamaz...
Biz Cumhurbaşkanımızla aramızdaki şeyleri kendi aramızda hallederiz... Yani Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana olsun, önceki dönemlerde olsun, kendileri Başbakanken ben milletvekili seçildikten sonra bana görevin devredilmesi olsun, kendilerinin Cumhurbaşkanlığına geliş süreçleri olsun, bunlar Türkiye demokrasisinde görülmemiş şeylerdir.
Biz bu iki kardeşlik hukukunun ötesindeki fiili durumları, hukuki durumları birlikte yaşadık zaten, ispat ettik... Kimse kalkıp bizden yeniden bunun ispatını filan beklemesin. Ha şimdi bu 2 yıllık süreçte de biz yatıp kalkıp bununla uğraşacak değiliz. Bizim şimdi yatıp kalkıp yapacağımız tek şey var; 2012yi nasıl daha başarılı geçireceğiz, 2013ü daha başarılı nasıl geçireceğiz. 2014 seçimlerine nasıl gireceğiz?..
Cumhurbaşkanımızla ilgili bizim aramızdaki hukuku kimsenin bozmaya yetkisi yoktur, haddi de yoktur ve buradan kimseye de ekmek çıkmaz, yani boşu boşuna uğraşmasınlar.
Abdullah Beyden sonra Tayyip Beyden gelen bu net sözler, değişik beklentiler içinde olanları, herhalde kıçlarının üzerine oturtmuştur.
Bir defa daha;
Avuçlarını yalamışlardır.
Ne var ki;
Türkiyede köşe kapmış bunca sığ ve sığır varken, yıpratma amaçlı haber ve yorumların sonu gelmeyecektir!.. Çünkü, Anguslar, Tosunlar ve Çemkirmenlerin kapasitesi bu, görevi bu!..
Onun için diyorum ki;
Pek fazla heyecana kapılmayın!..
Fazla heyecan, kalbe zararlıdır!..
Siz, siz olun;
Biraz sabredin!..
Göreceksiniz ki; uygun bir zamanda sorularınıza ve sorunlarınıza cevap verilmiş!..
Veysi Ağarda olduğu gibi!..
Hele biraz sabır;
PKK da halledilecek!..
Şükür, yarışı tamamlamışlar!
Öyle havaları vardır ki, havalarından yanına yaklaşamazsın!.. Bir şey söylemeye kalksan, burunlarından kıl aldırmazlar... Kimi Kraldır, kimi Sultan
Ama, sadece Türkiye sınırları içinde... Edirneyi geçtin mi, ne adlarını duyan vardır, ne başarılarını!.. Nitekim, Londra Olimpiyatlarında da aynısı oldu... Önce yüzücülerimiz, vurgun yemişten beter oldular...
Sonra, güreşte iki sporcumuz elendi. 2008de, hiç olmazsa Pekin Olimpiyatlarından tek altınla dönen, onu da güreşçimiz Ramazan Şahin vasıtasıyla kazanan Türkiye; Londra Olimpiyatlarında, bırakın altın ve gümüşü, bronza bile muhtaç!..
Anlayacağınız; sırtımız mindere yapıştı kaldı, bir türlü kalkamadık...
Aslında, iyi palavra sallayan, atan-tutan bir milletiz ama Atıcılıkta da nal toplamışız!..
Kadınlar maratonunda, 3 sporcu ile katıldığımız için belki şanslı olabiliriz diye düşünüyorduk ki, Londradan haber geldi: Altın madalyayı, olimpiyat rekoru kıran Etiyopyalı Tiki Gelana kazandı... Bizim atletlerimiz ise, bereket ki yarışı tamamlamayı başardı! Anlayacağınız; Çinin 28, ABDnin 27 altın madalya kazandığı olimpiyatlarda, biz yokuz... Aslında Twitter Olimpiyatları düzenlense var ya, bizimkilerin parmaklarına kimse yetişemez!.. Twitter işini iyi beceriyoruz!..