Faruk Çakır

Faruk Çakır

Terörün kökü içeride mi, dışarıda mı?

Terörün kökü içeride mi, dışarıda mı?

En büyük hatamız, karşı karşıya olduğumuz kanlı terör belâsının dehşeti, büyüklüğü ve yıkıcılığının farkında olmamak ya da o belâyı küçük görmemiz olabilir mi? Ocakları söndüren, geride yetim ve gözü yaşlı insanlar bırakan bu saldırılar sıradanlaşıp hep böyle devam mı edecek? Başka ülkeler, kendilerine musallat olan benzer belâlardan kendilerini koruyabildiği halde biz koruyamayacak mıyız?
Soruları çoğaltmak mümkün. Ama bu sorulara ikna edici cevapları almak ve tatmin olmak aynı derecede mümkün mü? Hemen her şehit haberinden sonra “Kanları yerde kalmayacak, bu saldırıyı yapanlar misliyle karşılık bulacak, kökleri kazınacak, kökü dışarda örgüt, destek olanların da canı yanacak, bitecek, sönecek” diye beyanlar duyuyoruz. Elbette böyle olmasını arzu ederiz, ama bu vaadler hep sözde kalıyor. Artık şehit aileleri de “Böyle gitmez, böyle gitmemeli” demeye başladı... [İlgili haber şöyle: “Diyarbakır Lice’de şehit düşen Üstçavuş Ahmet Ünver’le, Uzman Çavuş Nuri Akdemir memleketlerinde toprağa verildi. Ahmet Ünver’in acılı babası, “Artık çaresi bulunsun, bu böyle gitmez” dedi. (Star g., 3 Ağustos 2012)]
Elbette bu beyanlar da olsun, ama mutlaka neticeleri de alınsın. Aksi halde güven bunalımı ortaya çıkıyor.
Terörle mücadelede en çok söylenen sözlerden biri de, terör örgütünün sınırlarımızın dışında yapılandığı, beslendiği ve büyüdüğüdür. Nitekim bu maksatla onlarca, belki de yüzlerce defa sınır aşırı operasyonlar yapıldı, ‘Kuzey Irak’taki terör kampları bombalandı. Bugün gelinen noktada ise terörün ‘kökü’nün sadece dışarıda olmadığı, içeride de kök saldığı ifade ediliyor. Hem de bu ifadeler iktidar partisine mensup bir isim tarafından dillendiriliyor ki, hiç kimsenin bu beyanları yabana atması mümkün değil.
AKP Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal, “Kandil’e, Suriye’ye kızarken topraklarımızda 6 yıldır giremediğimiz yerler olması kabul edilemez” demiş. (Bugün g., 6 Ağustos 2012)
Bu tesbiti bir muhalefet lideri ya da muhalefet milletvekili yapmış olsa “temelsiz iddia” diyenler çıkabilirdi. Ama dikkat etmek lâzım ki bu iddia, geçmişte “Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi”nde ders vermiş bir uzman. Aynı zamanda iktidar partisi mensubu bir milletvekili ve Dışışleri Komisyonu Üyesi... Dolayısı ile bu tesbiti görmezden gelmek, yok saymak, hiç bir şey olmamış gibi davranmak mümkün değil.
Yeri gelmişken TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Prof. Dr. İdris Bal’dan bir gün önce gündeme taşıdığı şu soruyu da hatırlamakta fayda var: “Türkiye devleti bir rapora göre 3 bin 500’ü dağda, bin 500’ü içeride 5 bin kişi ile senelerdir uğraşıyor. Bu kadar askeri, polisi var nasıl oluyor da 5 bin kişinin hakkından gelemiyor?” (Bugün g., 5 Ağustos 2012)
Tabiî ki bu soruların cevabını Türkiye’yi idare edenlerin vermesi lâzım. Terörle mücadelede nerede hata yapıldığını ise tesbit etmek gerekir. Aksi halde tekrarlanan hatalar sadece terör örgütünün işine yarar ve belki de yaşanan budur.
Geçmişte de Türkiye sınırları içerisinde 15 yıldır girilmeyen PKK kamplarının olduğunu, kamplar kombalanınca ortaya çıkmıştı. İlgili haberler medyada şöyle yer almıştı: “Özellikle Kavaklı ve Kazan Vadisi gibi terör örgütünün yurtiçindeki en büyük kampları Polis Özel Harekât ile Jandarma Özel Harekât’ın birlikte yaptıkları operasyonlarda yerle bir edildi.” (Bugün g., 13 Aralık 2011)
“15 yıldır girilmiyordu./ Hakkari-Çukurca arasında Irak sınırında sarp dağlarla çevrili Kazan Vadisi’ne PKK’nın kurulduğu tarihten bu yana ilk kez girildiği belirtildi. Vadinin coğrafî yapısı ise sarp kayalıklardan oluşuyor ve Irak sınırının sıfır noktasında yer alıyor.” (Yeni Şafak, 22 Ekim 2011)
Daha önce “15 yıl girilmeyen kamplar var” idiyse, demek ki şimdi de “6 yıldır girilemeyen PKK kampları var” açıklaması bir hakikati tesbit ediyor. O halde önce içerinin terörden ve ‘kamp’lardan temizlenmesi icap ediyor. Aksi halde bütün kabahati komşularda aramak işin kolayına kaçmak anlamına gelir.
Dışarıda aranan “terörün kökü,” muhtemelen çok içerimizde olabilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi