On derste terörist yetiştirmek
Amerikan Konsolosluğu baskınına ilişkin olarak herkes ahkâm kesiyor… Nedenleri, gerekçeleri üzerine iri laflar ediyorlar.
Bendeniz olayın, bazılarınıza “ayrıntı” gibi gelebilecek en dramatik boyutundan söz etmek istiyorum.
İki gündür kafamda tek soru var:
“Karıncayı bile incitmeyen bir delikanlı, nasıl terörist olur?”
ölen terörist Bülent çınar'ın annesi de, dayısı da, yakınları da delikanlıyı böyle tarif ediyor:
“Karıncayı bile incitmezdi.”
Peki bu delikanlı, gözünü kırpmadan polis öldürecek kertede nasıl canavarlaşmış?
üstelik de bir hiç uğruna!
•
önce yakınlarını dinleyelim…
Annesi Saniye çınar, terörist oğlu Bülent’i anlatıyor:
"Oğlumu yoldan çıkardılar… Onu kandırdılar… O, cinayet işleyecek biri değildi. Karıncayı incitmezdi. Amcasının evine bile gitmezdi; kız gibi içerdeydi benim yavrum."
Dayısı Celal öz anlatıyor:
"Gariban aileydi. Babası da çalışmıyor. Kardeşlerinin de doğru düzgün işi yok. Köyünden bir kızı seviyordu. Vermezler diye isteyemedi. Ben, ‘Biraz çalış, paranı kazan, isteyelim’ dedim. ‘Doğru dürüst bir işim yok’ diye karşı çıktı.”
Ailenin 4 yıl önce Iğdır'ın Sürmeli köyünden İstanbul'a geldiğini belirten öz, mahallede Bülent'ten kimsenin şikâyetçi olmadığını, aksine efendiliği ile takdir topladığını, şimdiye kadar bir ağız dalaşına bile karışmadığını söylüyor:
"Bülent Şirinevler'e bile gitmeyi bilmiyordu. İstinye'yi bilmesi mümkün değil. Onu evden alıp götürmüşler."
Kim kandırmış peki Bülent’i?..
Dayı Celal öz, aynı saldırıda öldürülen öteki teröristi suçluyor:
“Erkan Kargın'la yaklaşık 1 ay önce tanışmışlar. Erkan 15 gündür Bülent'in yanına gelip gidiyordu. Onu ne şekilde kandırdığını bilmiyorum ama Bülent böyle bir olaya karışacak insan değildi."
Tahlile çalışalım…
Şirinevler’e bile gitmeye çekinen, sevdiği kızı istemeye korkan, kimseyle pek konuşmayan içine kapalı işsiz bir delikanlı var ortada.
Bu delikanlı “yanlış bir arkadaş” tarafından 15 gün içinde kandırılıyor. çünkü “diri duruş” öğretilmemiş, yere sağlam basmayı, ilkelerine sahip çıkmayı, kıblesinde ısrar etmeyi bilmiyor.
Kısacası, iyi yetiştirilememiş bir çocukla karşı karşıyayız. İyi yetiştirilemeyen her çocuk, küçücük yanlış adımlar yüzünden terör bataklığında sürüklenebilir ve o bataklıkta kaybolabilir.
Bunu hepimiz aklımızda tutmalıyız.
İşte bu yüzden ben yıllardır “çocuklarınıza sahip çıkın!” diye yırtınıyorum.
Söyler misiniz; kaç anne-baba çocuklarının okuduklarıyla, izledikleriyle ve en önemlisi arkadaşlarıyla yakından ilgileniyor?
Kaç anne-baba, çocuklarını soru sormaya teşvik ediyor ve sorularını sabırla cevaplandırmaya çalışıyor?..
Kaç anne-baba çocuklarına faydalı olabilmek için kendini eğitiyor?
çocuklarınızla birlikte zaman zaman kitapçıya gidip kitap alıyor musunuz?..
Bilmediklerinizi çocuklarınızla birlikte öğrenme yürekliliğini gösteriyor musunuz?..
çocuğu derinden sarsan aile içi kavgalara son veriyor musunuz?..
Birbirinize sevginizi gösteriyor musunuz?
Aile ortamınızı hem kendiniz, hem de çocuklarınız için tam bir sığınak, tam bir huzur dünyası yapıyor musunuz?
İyi anne, iyi baba olduğunuzdan emin misiniz sahi?..
Bundan eminseniz çocuklarınızın geleceğinden de emin olabilirsiniz.
•
“Şartlar zor” diyeceksiniz, herkes için şartlar zordur...
Ya da, “Kapitalist anlayışın alabildiğine acımasızlaştırdığı bir dünyada kurulmuş kurtlar sofrasından pay kapma savaşı verirken, istemeden ailemizi ihmal edebiliyoruz” şeklinde bir mazerete sığınabilirsiniz.
İsterseniz kendinizi, hatta söz ustası iseniz başkalarını, bu arada örneğin beni tatmin edebilirsiniz...
Ancak bunlar bir işe yaramayacaktır.
çünkü ihmalinizin faturası öncelikle size çıkacaktır, çocuklarınıza çıkacaktır, ailenize çıkacaktır.
Sonuçta sizin ödeyeceğiniz bir faturaya mazeret aramak, sadece vakit kaybıdır.
Hadiselerden ibret alalım.
Şehit polislerimize Allah’dan rahmet diliyor, amacı, hedefi ve gerekçesi ne olursa olsun tüm terörist hareketleri lânetliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.