Bunlar Hükümete mi düşman, Türkiyeye mi?
Haberleri okuyunca inanamadım...
Olmaz dedim; Terörle mücadele eden bir devlet, teröristin yaraladığı bir askerini, hiç otobüsle memleketine yollar mı?
Ayıp!..
Gerçekten ayıp!..
Ama, gazeteler öyle yazıyordu.
Diyorlardı ki;
Yaralı er, İnegöle otobüsle yollandı!
Büyük utanç!
Geçimli gazisi, izne otobüsle gönderildi!
Gazi otobüsle geldi!
Türkiyenin büyük ayıbı!
Haber başlıkları, insanın tüylerini diken diken ediyor, insaf dedirtiyordu...
Ayrıntısı ise daha vahimdi.
Deniliyordu ki;
Hakkaride teröristler tarafından eş zamanlı düzenlenen, 6 asker ile 2 köy korucusunun şehit olduğu saldırıda yaralanan İnegöllü Jandarma Komando Onbaşı Erhan Yakut evine otobüsle döndü... Oğlunu şehir girişinde karşılayan baba Cengiz Yakut; yaralı oğlunun otobüsle gönderilmesine tepki gösterdi.
Hain saldırıda, vatani görevini yaptığı Geçimli Karakolunda belinden yaralanıp, roket isabet etmesi sonucu mevziden düşen İnegöllü Jandarma Komando Onbaşı Erhan Yakut, Hakkari Devlet Hastanesindeki ilk müdahale ardından Van Askeri Hastanesine götürülerek tedavi altına alındı. Buradaki tedavi ardından birliğine dönen yaralı askere 20 gün moral izni verildi.
Hakkariden Vana karayolu ile, Vandan Ankaraya uçakla gelen 21 yaşındaki er Erhan Yakut, başkentten otobüsle İnegöle geldi. Babası Cengiz Yakut, annesi Arzu Yakut, kız kardeşi Büşra Yakut, evlerinin karşısındaki akaryakıt istasyonu önünde Erhan Yakutun geldiği otobüsü beklemeye başladı. Saat 05.00 sıralarında İnegöle gelen İnegöllü asker Erhan Yakut, ailesi ile kucaklaştı. Yaralı oğlunu gören anne Arzu Yakut, gözyaşlarını tutamadı.
Otobüsten iner inmez oğlunun boynuna sarılan baba Cengiz Yakut, Geldiğin hale bak oğlum. Seni buraya devletin getirmesi lazım diye konuştu.
OLAY BÖYLE ÇARPITILDI!
Oturup, öfkeli bir yazı yazmaya niyetlendim... Sonra, kendi kendime; bir gün daha bekle dedim...
Öyle ya;
Son günlerde, Başbakan Tayyip Erdoğana ve AK Parti Hükümetine çakmak için öyle haberler yapılıyor ki; yaralı askerin memleketine otobüsle yollandığı haberi de, pekalâ psikolojik savaş haberlerinden biri olabilir...
Kulağım Ankarada...
Gözüm ajanslarda...
Bu konuda bir açıklama bekliyorum.
Derken, Bursa Valisi Şahabettin Harputtan kısa bir açıklama geliyor.
Vali Harput, yaralı asker Erhan Yakutun İnegöldeki evine otobüsle gönderilmesi ile ilgili olarak diyor ki;
Belediye başkanımız ve milletvekilimiz özel ambulans ve araçlar hazırlamışlar... Bunlar henüz gelmeden, çocuk, ailesine bir an önce kavuşmak için, otobüse binmiş gitmiş!..
Olay budur...
Bunda bir şey yok ki...
Hem, zaten;
Çocuğun gelemeyeceği bir durum olsa; en başta komutanları ve doktorları onu bu halde gönderir mi?..
Hiç buna müsaade eder mi?..
Elbette etmez...
Çocuğumuza sahip çıkılmıyormuş, kaderi ile baş başa bırakılmış gibi bir görüntü vermek bizi de, devleti de, milleti de üzer.
Dolayısıyla, böyle bir durum katiyen söz konusu değildir, bu böyle biline!
Ne yalan söyleyeyim;
Bu açıklama beni tatmin etti...
Demek oluyor ki;
Yaralı asker Erhan Yakut, Bursaya gelince, bir an önce ailesine kavuşmak için, ambulans filan beklemeden, atlamış otobüse, gitmiş İnegöle...
Kızılca kıyametler koptu tabiî;
Gazi askere büyük ayıp!..
Gaziyi, evine otobüsle gönderdiler!
Düşündüm de;
Bu çocuk, Hakkarideki Geçimli Karakoluna yapılan PKK saldırısında yaralandı...
İyi de;
Geçimliden Hakkariye nasıl geldi?..
Hakkariden Ankaraya, oradan da Bursaya nasıl geldi?..
Herhalde kağnı ile gelmedi...
Otobüsle veya minibüsle de gelmedi...
Yürüyerek de gelemeyeceğine göre, ortada bir binek olmalı değil mi?..
JANDARMANIN AÇIKLAMASI
Derken, Jandarma Genel Komutanlığından bir açıklama yapılıp, olayın ayrıntıları anlatıldı ve denildi ki;
Er Erhan Yakut, 4 Ağustos 2012 tarihinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından karakola gerçekleştirilen saldırı sonucu yaralandı... Tedavisinin yapılabilmesi için 5 Ağustos 2012 günü saat 05.00 sıralarında Hakkari Asker Hastanesine helikopterle sevk edildi... Burada yapılan ilk muayenesinde, sağ el ile sol bacakta şarapnel ve sol kalçada kurşun sıyrığı tespit edildi...
Hakkari Asker Hastanesinde bir gün süreyle müşahede altında tutularak yapılan tedavisinin ardından, 20 gün istirahat verilerek taburcu edilen Jandarma er Erhan Yakutun kendisine verilen istirahatı memleketinde sıhhi izinli olarak kullanmak istediğine dair dilekçe verdiği ve 06 Ağustos 2012 tarihinden itibaren sıhhi izinli olarak izne ayrıldığı, personelin Hakkariden Vana helikopterle, Vandan Ankaraya ambulans uçakla sevk edildiği, Ankarada karşılanan Erhan Yakutun, havaalanından otobüs terminaline refakatçi nezaretinde götürülerek uğurlandığı, Yakuta yol süresince mağdur olmaması için Hakkari İl Jandarma Komutanlığı tarafından maddi destek sağlandığı tespit edilmiştir.
Olay bu...
Peki, bu gürültü ne?..
Bu velvele niye?..
Tamam; Ankaradan Bursaya otobüsle gönderilmesi de büyük hata ama, ne yapalım ki, burası Türkiye!..
Ancak, ben yine de, bu tür haberlerin insanî duyarlılıktan dolayı değil, Hükümete çakmak için büyütüldüğü kanaatindeyim!..
Hükümete çaksınlar çakmasına da;
Bu haberler en çok kimin işine yarıyor, onu da bir düşünsünler!..
Bu tür haberler;
En çok PKKnın işine yarar!.. PKK ile mücadele eden bir TSKyı ve Hükümeti zaaf içinde imiş gibi göstermek, PKKnın ekmeğine yağ sürer!..
İZMİRDE DAYANIŞMA
Ben, bazı zaafları olmasına rağmen, devletin de, milletin de bu kadar hoyrat ve merhametsiz olacağına inanmıyorum.
Nitekim, bunu İzmirde gördük...
Biliyorsunuz, İzmir Foçada Amfibi Deniz Tugayına giden personel servisi, PKKnın uzaktan kumandalı bombayı patlatmasıyla ağır hasar gördü... Denizci er Özkan Ateş şehit oldu, 11 asker yaralandı.
11 yaralı, Foçadaki kısa tedavilerinin ardından tam teşekküllü hastanelerin bulunduğu 65 kilometre ötedeki İzmire helikopterle nakledildi.
Foça halkı gibi, İzmir halkı da, ne olacağını merak ve endişeyle bekliyordu...
Derken;
Radyo, televizyon ve internetlerden çağrılar yapılmaya başlandı.
Acil kan aranıyor!
Bu çağrı üzerine İzmir halkı hastanelere akın etti, aranan kan 20 dakikada bulundu...
Kızılayın kan merkezlerinde uzun kuyruklar oluştu... Belediye otobüsleri, minibüsler ve hatta taksiler, kan vermeye gidiyorum diyenleri ücretsiz taşıdı...
Gün sonunda 3 bin ünitenin üzerinde kan toplandığı bildirildi... Sadece İzmir değil, Manisa, Uşak, Aydın ve Muğladan da gelenlerin olduğu açıklandı...
Peki, bu ne demektir?..
Bu; teröre en güzel cevap demektir...
Bu; işte biz buyuz demektir...
Bu; evlatlarımıza canımız da, kanımız da feda demektir.
Ne var ki;
Bu fedakârlıktan, bu insanlıktan, bu güzellikten ve dayanışmadan nasibi olmayan gazeteler, bir sebep bulup, kin kusmaya devam ettiler.
DÜŞTÜ MÜ, DÜŞÜRÜLDÜ MÜ?
Neymiş;
Düşen jetimizle ilgili olarak; Genelkurmay hükümeti, hükümet de halkı... kandırmış!
Gerçekte, Türk jeti Suriye hava sahasında düşürülmüş ama Genelkurmay ve Hükümet, bunun aksini iddia ederek hem dünya kamuoyuna, hem de Türk kamuoyuna yalan söylemiş!..
Söyleyin Allah aşkına;
Taraf, bu olayı manşetine taşımakla, çok büyük bir habere imza attığını filân mı sanıyor?..
Ne önemi kaldı ki bu olayın?.. Ha uluslararası sularda düşmüş olsun, ha Suriye karasularında!.. Çok mu önemli?..
Sonuçta, düştü işte!..
Kaldı ki;
Taraf düşürüldü derken, başka gazeteler, uçaktan 20 parça çıkarıldığını ve incelemenin tamamlandığını belirtip, diyor ki;
F4 uçağının Suriye tarafından vurulduğuna dair hiçbir bulguya rastlanamadı... Uçağın, virile girerek denize çakıldığı ihtimali yüksek!
Buyrun, buradan yakın!..
Uçak düştü mü,
Düşürüldü mü?..
Taraf, hâlâ hava atıyor;
Cumhurbaşkanlığı da, Hükümet de, Türk jetinin Suriye hava sahasında düşürüldüğünü artık biliyor!
Ama, başka gazete; düşürülmedi diyor, virile girerek denize çakıldı!
Hadi, ayıklayın pirincin taşını!..
Bana öyle geliyor ki;
Taraf, AK Parti düşmanlığı yapacağım diye, artık sap ile samanı da karıştırmaya başladı...
Düştüğü ihtimali gittikçe kuvvetlenen uçağın, hâlâ düşürüldüğünü iddia etmek, mesleki ifadesiyle nal toplamaktır ki, Taraf, bunu yapıyor!..
Galiba, Hükümete duydukları kinden, gözlerinin önüne perde inmiş!..
Gittikçe Sözcüleşiyorlar, gittikçe Yeniçağlaşıyorlar, gittikçe Aydınlıklaşıyorlar... Acaba bunun farkındalar mı?..
Korkarım ki;
Bu gidişle, Fethullah Gülen çevrileri de gazeteyi kurtarmaya yetmez!.. Bir gün, onlar da Akşam gibi depremle sarsılabilirler!..
Benden söylemesi!..
Çarşaflı komünist!
Her zaman söylerim... Birçok olay, göründüğü gibi değildir... Ya da, şöyle diyelim; olayların çoğu, gazetelerde verildiği gibi değildir... Birçok olay, gazetelerin zihniyetlerine, ideolojilerine ve tıynetlerine göre şekil değiştirir... Meselâ, önceki günkü gazetelerde şöyle bir haber vardı: Çarşafla kuyumcu soydular!
Tam olarak demediler ama, vermek istedikleri mesaj şuydu: Aman çarşaflılara dikkat!.. Onlar, birer kuyumcu soyguncusu olabilir!
Çarşafa karşı, tam bir itibarsızlaştırma ve çarşaflıları aşağılama haberi!..
Oysa, çarşafın altında yatan gerçek bambaşkaydı...
Zira, kendilerine karı koca süsü veren ve Pendikte kuyumcu soymaya kalkan bu arada dükkân sahibi Rifat Bilgini de kalbinden vurarak öldüren biri çarşaflı iki erkekle ilgili gerçek, soyguncular yakalanınca ortaya çıkmış...
Soyguncuların, TKP-ML Konferans Örgütü adlı komünist örgütten ayrılıp, yeni bir örgüt kurma peşinde olan Cem G. ve Ali Haydar Y. oldukları anlaşılmış... Zanlılar, yeni örgütlerine finansman için soyguna kalkışmışlar...
Ama, çarşaflı soyguncuların TKP-ML adlı komünist örgüte üye olduklarını birçok gazete yazmadı...
Sizin anlayacağınız;
Soyguncularla birlikte gazeteler de çarşafa dolandı!..
Yakalanmasalardı, çarşaflı soyguncu olarak kazınacaklardı hafızalara!..