Hemen belirtmem gerekir ki seçimlerden bu yana etrafında gelişen olaylardan sonra Abdullatif Şener beyin AK Parti'den istifası atılması beklenen ve gereken bir adım idi.

Şener'in istifası yerinde bir hareket olmuştur. Partisine ve hükümetine kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerden önce istifa etseydi daha da isabetli olurdu.

Şunu da hemen belirtmeliyim ki Abdullatif Şener bey omurgasız bir siyasetçi değildir. Yersiz zamansız ve gereksiz bulduğum kimi söylemlerine rağmen kişilikli bir siyasetçi olarak tanıdım onu. Yakınındaki bir isim değilim. Onu bir gazeteci olarak ilk milletvekili seçildiğinde tanıdım. Doğrusu takdir ettiğim vekillerden biriydi. Geçen dönemde de 5 sene mecliste birlikte çalıştık. Hükümetimizin bir bakanı olması hasebiyle bütün bakanlarla olduğu gibi ister istemez onunla da yakın ilişki içinde oldum.

Gördüğüm kadarıyla bakanlığı döneminde de kişilikli ve ilkeli bir duruş sergiledi. Adam kayırma ve partizanlık gibi ucuz politikaya tevessül etmedi. Umumu ilgilendiren konularda da son derece hassas davrandı ve gereğini yaptı. Bir memur için çok küçük bir terfi işlemini birkaç kez rica etmeme rağmen liyakat görmediği için yapmadı ama tıp fakültesine uygulama hastanesi projesi için talep ettiğim meblağı hiç ikilemeden bir hafta içinde tahsis edip gönderdi. Onu bu ilkeli davranışı için de takdir ettim/ediyorum.

22 Temmuz seçimlerinde aday olmayarak da bana göre son derece kişilikli ve ilkeli bir tavır sergiledi.

Fakat seçimlerden sonra takip ettiği politika doğrusu bende düş kırıklığına sebep oldu. Hele parti kurma faaliyetleri ise beni son derece şaşırttı. Onca sene siyasette dirsek çürütmüş olmasına rağmen böylesine bir uğraş içine girmesi benim için hakikaten şaşırtıcı oldu. Bu konjoktürde hele de AK Parti'ye muhalefet ederek bir siyasi yapılanma içine girmenin sonuçsuz bir siyasi hamle olduğunu görmemesi görememesi beni şaşırttı.

Söylediklerinin çoğu doğru. Sevildiği ve saygı gördüğü de doğru. Ancak bunların hiçbiri Türkiye çapında bir siyasi başarı için yeterli değil. Aksine bu konjoktürde bu şekilde çıkış yapması kimi sevenlerini ve saygı duyanları da ondan koparacak bir davranıştır.

Türk siyaseti henüz plana, programa, projeye, kadroya ve adaya bakarak işleyen bir siyaset değil. Aslında seçmen oy verirken partinin programına, projelerine, seçim beyannamelerine ve adaylara bakarak oy vermelidir. Maalesef Türk demokrasisi de Türk halkı da henüz o aşamaya gelmiş değil.

Türk siyaseti lider eksenli bir siyaset. Lider güçlüyse parti de güçlü. Daha doğrusu partilerin gücü liderlerin gücüyle orantılı.

Şener'e solcular oy vermeyecektir. Milliyetçiler de vermezler. Şener'in alacağı oyun tamamı sağdan gelecektir. Daha açıkçası AK Parti'den gelecektir.

AK Parti ise lider sıkıntısı çekmeyen bir parti. üstelik karizmatik bir lidere sahip.

Toplumumuz Şener'i de seviyor ve sayıyor bunda da şüphe yok. Ama başbakana duyulan sevgi ile Şener'e duyulanı mukayese ettiğimizde bırakın rekabet etmeyi yanına bile yaklaşamadığını görürüz. Daha doğrusu mukayesesi bile kabil değil.

Bunları yazarken ne Şener'i kötülemek ne de başbakana şirin görünmek gibi bir maksadım yok. Halkın nabzını iyi tutan bir gazeteci ve siyasetçi olarak sadece bir tespit yapıyorum.

öte yandan Şener'in zamanlaması da bizzat kendisi hakkında iyimser olanları da düşündürecek niteliktedir.

Kapatma davası Şener'in oylarına talip olduğu kitle tarafından AK Parti şahsında millete ve milletin moral değerlerine karşı açılmış bir dava olarak nitelendirilmektedir. Bu aşamada AK Parti aleyhine yorumlanacak her hareket her söylem davacıların elini güçlendiren tavırlar olarak değerlendirileceği için Şener'in zamanlaması da isabetli görünmemektedir. İsabetsizliğin ötesinde toplumda davaya sevinenlerin gazına geldiği izlenimi bırakmaktadır. Böylesi bir hareketin ölü doğacağını görmemek nasıl bir şey merak ediyorum.

Temennim o ki, Şener bir siyasi parti kurma teşebbüsünde bulunarak kendisini bitirmesin. Yine temennim o ki, AK Parti de Şener'in haklı eleştirilerinden gereken dersi çıkararak yoluna devam etsin.