Faruk Çakır

Faruk Çakır

Milleti yanıltmak serbest mi?

Milleti yanıltmak serbest mi?

Millete hizmet etmek için yola çıktığını ifade eden pek çok kişi ve kuruluş, neticede milleti canından bezdirdiğinin bile farkında değil. “El çabukluğuyla milleti yanıltma” hastalığı, maalesef siyasette de, ticarette de çok yaygın. Hele ticarette, hele ticarette...

Malûm, internet imkânları gelişti ve artık satın almak istediğiniz pek çok ürün ve hizmete ‘bir tık’ mesafesindeyiz. Yeri geliyor otobüs ya da uçak biletini, yeri geliyor bir elekronik aleti, yeri geliyor başka bir ihtiyacımızı bu yolla temin ediyoruz. Ancak firmalar ekseriyetle satışı gerçekleştirene kadar “Herşey müşteri için, tüketici için” diyor; ama satışı gerçekleştirdikten sonra müşteriyi pek de dikkate almıyor.
Geçen günlerde internet üzerinden hizmet veren bir firmadan bir ürün satın aldım. Normalde bir hafta içinde teslim edilmesi gerekiyordu. Sipariş verip ‘sanal âlem’ aracılığıyla ücretini de ödedikten sonra aradan 9 gün geçti, ne ses var, ne de nefes... Önce firmaya bir e posta gönderdim, cevap yok. Bari telefonla arayalım dedik. Neyse, “müşteri memnuniyeti sebebiyle kayıt altına alınan” konuşma esnasında derdimizi anlattık ve ürünün niçin geç kaldığını sorduk. “Tamam efendim, hemen efendim, ilgilenip size bilgi verelim efendim” dendi ve aradan bir gün geçtikten sonra bir e posta gönderdiler: “Öncelikle yaşanan gecikmeden dolayı siz değerli müşterimizden özür dileriz. Siparişinizin sevkiyat bilgisi hakkında üretici firma size telefonla ulaşacak ve detaylı bilgi aktaracaktır. Herhangi bir sorun olması durumunda bize bilgi vermenizi rica ederiz.”
Muhterem satıcılar. Biz “Siparişin(m)izin sevkiyat bilgisi hakkında” bilgi istemiyoruz. Siparişimizin teslim edilmesini istiyoruz! Eğer teslim edemeyecekseniz, ‘satış sözleşmesi’ni iptal edin olsun bitsin!
Neyse, sabır dileyerek beklemeye devam ederken, önemli bir elektronik firmasından bir ürün satın almak icap etti. Ürünü satın almak için internet sitesine girdik. Öyle hemen satın almak yok! Önce TC kimlik numarasından başlamak üzere pek çok ‘bilgi’yi bu firmalarla paylaşmak gerekiyor. Acaba doğru olan bu mudur? Kredi kartı ya da banka havalesi ile satın alınabilecek bir ürün için her türlü ‘özel’ bilgiyi bu firmalarla paylaşmak zorunda mıyız? Tamamı böyle yaptığına göre, her halde bu kanunî bir mecburiyet... İnternet sitesine üye olduk, tam siparişimiz bitiyordu ki “sistemde arıza oldu, üzgünüz” diye bir mesaj... Tekrar tekrar aynı işlemleri yapmaya çalıştık, bir türlü sipariş vermek mümkün olmadı. Bu defa firmanın ‘ilgili’sine e posta gönderdik yine cevap yok. Daha sonra 7/24 saat çalıştığı ifade edilen görevlilerini aradık. Sen ararsın ha! Tam 8 dakika 47 saniye sonra cevap verdiler. Telefona cevap veren ‘müşteri temsilcisi’ne en önce kendi firmasını kendilerine şikâyet ettiğimi söyledim. Şöyle, böyle derken siparişimi, ancak telefonla tamamlayabildik.
Bu kadarla ‘dertler’imiz bitti mi? Hayır, başka bir firmaya da arızalanan bir ürünü tamir etmeleri için teslim ettik. Aradan 10 gün geçti, tamir olup olmayacağı, olacaksa kaç liraya mal olacağı bile belli değil.
“Özel” sayılabilecek konularla sizleri meşgul ettiğim için özür dilerim. Ama inanın bunlar ‘özel’ meseleler değil. Her gün yüzlerce, binlerce kişi böyle meselelerle muhatap oluyor ve her defasında da vatandaş mağdur oluyor. Ekseriyetle ‘müşteri hizmetleri’nin telefonları meşgul çalar ya da uzun süre beklemek icap eder. Peki, firmalara telefon açan bir kişi derdini anlatabilmek için 10 dakika beklemeye mecbur ve mahkûm mudur? Bu ‘dert’lerle ilgili merciler ne gibi çareler düşünür? Tüketicilerin haklarını korumak için kurulan resmî ve özel kuruluşların bu noktada daha aktif olmaları gerekmez mi? Her önüne gelen milleti yanıltma, aldatma ve affedersiniz kandırma hakkına sahip midir? Rekabet Kurumu, Reklam Özdenetim Kurulu ya da ilgili bakanlıkların bu meselelere çeki düzen vermesi gerekmez mi?
İnsanları yanıltmayı hedef alan reklamlar tam gaz devam ediyor. Meselâ bir iletişim merkezinde şöyle bir afiş dikkatimi çekti: “45 liranın üzerinde aylık fatura ödeyenlere cihaz (yani telefon) hediye!” “Aslı nedir?” diye sorduğumda ise şu cevabı verdiler: “24 ay boyunca 15 liralık fark ödemeniz gerekir!”
Peki, bu ‘afiş’ apaçık bir şekilde insanları yanıltmayı hedeflemiş olmuyor mu? Milleti yanıltmak serbest değilse, ilgili kurum ve kuruluşlar ellerini çabuk tutsun vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi