Serdar Arseven

Serdar Arseven

Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisi ve köşe yazarları!..

Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisi ve köşe yazarları!..

“Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!

Bir vicdanın bilemem, kaçtır hava parası?”
*
Aydın Doğan’ın bazı sorumsuz ve çapsızlara “köşe” vermesine tepki gösteriyor Başbakan Recep Tayyip Erdoğan..
Tepkisinde haklı da...
Sadece oraların problemi değil bu!..
Köşe yazarlığı işi baştan aşağı sıkıntılı bu ülkede!..
Öyleleri var ki;
“çok iyi tanıdığım” bir şahıs, köşelerinin bazılarını başkasına yazdırıyor!..
Hem böyle olduğunu biliyorum hem de bilmeye gerek yok...
Zira, bir yazısında yukarıdan aşağı bozuk cümleler, diğerinde bayağı bayağı bir oturmuşluk.
Bu adam vatan, millet, sakarya tarafından çalışıyor ve ilişkileri de hayli derin. Maşa!..
Aydın Doğan’ın çoğu yazarı dandik evet, yurt dışında kimileriyle uzun ortak mesailerimiz oldu, ne haber yazabiliyorlar ve hatta ne “resimaltı.”
Başlık verme sıfır, spot çıkartma, farklı ve önemli olanı sezme, seçme sıfır.
Aydın Doğan’ın epeyce yazarı öyle ama yaptığımız eninde sonunda gazetecilik olduğundan, kesim ayrımı yapmaksızın söylüyorum, çoğu öyle.
Kimileri hem de ekseriyeti oluşturan birileri, bir yerlere dayayıp yazıyor.
Oraları bir yerlere dayalı, elleri de google’da; ara, bul kopyala yapıştır biraz da değiştir, al sana yazı!..
Liberali, “laik”i, sağcısı, solcusu gazetelerde kalem sallayanların önemli bir bölümü neredeyse hiç muhabir olarak çalışmamış...
Haber atlatma, atlama, tehdit altında fotoğraf çekme, çekememe, haberin manşet olmasından dolayı sevinme, sekmesinden dolayı yerinme...
Yaşamamış!..
Yaşamamış ve gazetecilik yapıyor!..
Gönder gelsin, getir yesin!..
Ne yapalım ki Türkiye bu; habersiz gazetecilik, güdümlü gazetecilik, atanmış gazetecilik, tersiz, çilesiz, gayesiz gazetecilik!..
Deniz dalgalandıkça, kıyılara çerçöp, odun, kalas, ne varsa geliyor...
Kalaslardan bir bölümü, duruma göre “Aydın Doğan medyası”na duruma göre de “öbür taraflara” düşüyor!..
Bu “yüzer gezer” aydın(!)lar duruma göre pozisyon aldıklarından ve yazarken hangi çevreden ne denli nemalandıklarını göz önünde bulundurduklarından ha bire tutum değiştiriyor...
Mesela;
28 Şubat oldu, “çevrelerinden atılan” yarı liberal, yarı entel takımı, “Dindarların üzerine giderseniz hepsini şeriatçı yaparsınız, bunları yasaklamaktansa liberalizme –daha doğrusu kapitalizme- entegre etmek- daha iyidir!” filan “fikriyle” (!) öne çıktı.
Hayli ezilmiş durumdaki “Dindarlar”, o zamanlar, “Başı açık, eli kadehli takımından gelecek desteğe ihtiyaç duyduklarından” bunlara pozisyon, köşe, möşe verdi.
Dindar siyaset adamları da, bol itibar sundu, yanına aldı, danıştı, telefonla arayıp tebrik etti filan.
Sonra sonra...
Dindarlar, millet desteği ile iktidara yerleşti.
Ülkenin taşlarını büyük ölçüde yerli yerine yerleştirdi.
Böyle olunca, 28 Şubat şartlarında hayli “lüzumlu” olan bu yarı liberal eski tüfek takımı kenara atıldı...
Kenara atılınca da...
Saldır dün avaz avaz desteklediğin iktidara!..
Herkes biliyor ki, Sayın Erdoğan tökezlediği an, Doğan medyası basar tekmeyi...
Doğan medyası basar tekmeyi de, diğer taraf farklı sanılmaya!.
Mesleğe “aslında” AK Parti ile başlamış “gasteciler” bir başka zorlu ortamda aynen satar, üçe gelenin beşe hatta kimi zaman ikiye gidişi gibi..
Hey gidi hey; Rahmetli Erbakan Hoca iktidara geldiğinde etrafında ne parendeler atanlar vardı, ne saygılar sunanlar...
Ne oldu iktidardan düştüğünde, savunan, sahip çıkan, saldırıları karşılayan sen, ben, bir de bizim oğlan!..
Ah “delikanlılık” ah, ahlâkın temeli...
Bir yazara “Oğlum ömründe bir kez olsun delikanlı ol!” dediğimde, pis pis sırıtmaz mı!..
Ah be adam, haftada bir kez olsun misvakla dişini ya da olmuyorsa en azından fırçala!..
Doğan’ın yazarları filan; doğru, bir kaçı hariç fena...
Ne yazık ki, tablo Doğan’ın adamlarıyla izah edilemeyecek kadar sıkıntılı...
Bir gazetede sürekli olarak kullanmak üzere eline kalem verilen önce “delikanlı” olacak, sonra “gazeteci” ve dünya görüşü ne olursa olsun “çile”li...
“İnsan” olacak, insan yani!..
Rahmetli Necip Fazıl Üstad’a birer dua gönderelim:
“Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın bilemem, kaçtır hava parası?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi