Örgüt kaçırdıysa devlet kurtarmalıdır
Bugün PKK'nın kuruluş yıldönümü. PKK bir milletvekilini kaçırarak bu günü unutulmayacak bir eylem ile hafızalara kazıdı. Kazıdı kazımasına da en yakın destekçilerinin bile öfkesini üzerine çekerek ne elde etti orası tartışılır.
Çünkü PKK'nın siyasi kolu BDP bile bu eylemi 'alıkoymak' olarak nitelemesine rağmen tasvip etmedi, kınadı ve vekilin serbest bırakılmasını istedi.
Medyaya sızan haberlere göre daha etkili bir eyleme hazırlık yapıyormuş, bir bakanı kaçıracakmış. Bir milletvekilin kaçırmak ve bakan kaçırmayı planlamak örgütün artık yeni bir döneme girdiğini söyleyebileceğimiz gibi tükendiğini, uluslar arası destekten ümidini kestiği ve bu denli çılgın eylemlerle mensuplarına moral aşılamayı planladığını da düşünebiliriz.
AK Parti iktidarına kadar PKK batı dünyasında mazlum Kürt halkının haklarını savunan bir örgüt olarak algılanıyor ve batının her türlü desteğine mazhar oluyordu. Batıda PKK adına her türlü sivil toplum örgütüne izin veriliyor, faaliyetleri destekleniyordu. Hatta Fransa cumhurbaşkanın eşi bu örgüte açık destek vermekten bile çekinmiyordu. Öyle ki PKK'lı olmak batıda sığınma hakkı için yeterli bir gerekçeydi.
AK Parti'ye kadar Türkiye terörle mücadeleyi askere bırakmış, terörle mücadele politikasını terörist imha etmeye endekslemişti.
AK Parti hükümetleri işbaşına geldikten sonra terörün kaynaklarını kurutma bağlamında PKK'nın bir terör örgütü olduğunu batıya kabul ettirmiştir. PKK artık batı nezdinde bir terör örgütüdür. Bununla birlikte batı terör örgütüne desteğini resmen kesmiş ama gizli yollarla omuz vermeye devam etmiştir/etmektedir, başbakan zaman zaman muhataplarına bu desteği de hatırlatmaktadır.
Kürt halkının seçtiği bir milletvekilini üstelik etkili bir muhalefet milletvekilini kaçırmak, PKK'nın batı nezdinde savunulamayacak bir noktaya çekilmesi demektir.
Yani bu eylem aslında PKK'nın kendi sözde meşruiyetine vurulmuş bir darbedir.
Hem harici destek hem de dâhili destekçilerini zora koşacak bir eylemdir. Nitekim BDP olayı 'alıkoymak' diye nitelemesine rağmen tasvip etmedi ve vekilin serbest bırakılmasını istedi.
PKK bu eylem ile kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Hani bir iktidar milletvekilini kaçırmış olsa bunu kendi tabanına anlatabilirdi ama kaçırdığı milletvekili bir muhalefet milletvekili. Üstelik sadece iktidarı değil Atatürk dönemi dahil devleti Dersim üzerinden en sert biçimde eleştiren, Alevilik üzerinden iktidarı sıkıştıran ve de Kürtçe eserler bile veren son derece önemli bir figür.
Bunu sadece Tunceli seçim bölgesinde PKK'ya karşı direnen bir figürü kaçırmak şeklinde algılamanın çok sathi bir değerlendirme olacağı kanaatindeyim.
Bu olayın arkasında ilişkilerimizin bozulduğu komşularımız var mı yok mu orasını bilemiyorum ama yol emniyeti konusunda hükümetin eleştirilmesi konusu üzerinde biraz durmakta fayda var.
Eğer güvenlik birimleri -Emniyet ve Jandarma- milletvekilinin programını bildikleri halde Tunceli gibi terör örgütünün baskısının hissedildiği bir arazide onu koruyacak tedbir almamışlarsa ortada büyük bir ihmal var demektir. Ancak eğer vekilin programı bilinmiyor idiyse güvenlik güçlerinin bir ihmalinden bahsetmek iyi niyetle bağdaşmaz. Çünkü güvenlik güçleri hangi vekilin ne zaman nerede olacağını bilemez.
Ben de bir dönem milletvekilliği yaptım ve seçim bölgemde hem emniyetin hem de jandarmanın gerekli tedbirleri aldığını gördüm. Ben ne emniyetten ne de jandarmadan beni korumalarını talep etmedim. Sadece seçim bölgeme gitmeden önce programımı parti teşkilatlarına ayrıca valiliğe, Emniyete ve Jandarmaya bilgi için faksladım. Şehir merkezlerinde sivil polislerin kırsalda ise jandarmanın güvenlik tedbirlerini aldığını gördüm. Riskli bölgelerde jandarmanın eskortluğunda program icra ettim. Söylediğim gibi ben talep etmedim, Emniyet ve Jandarma kendileri gerek gördükleri yerlerde tedbir aldılar.
Şimdi Tunceli gibi bir bölgede tahminim o ki sayın milletvekilinin programından haberi olmadığı için güvenlik güçleri gerekli tedbirleri almamış olabilirler. Hükümet yol boyunca asker polis dizemez ama bir eskort vererek tedbirini alabilir, bunun için de güvenlik güçlerinin vekilin programından haberdar olması gerekir.
Söylediğim gibi eğer haberleri var da tedbir almamışlarsa güvenlik güçlerinin sorumluluğu büyüktür ama haberleri yoksa hükümeti ve güvenlik güçlerini suçlamak ucuz politika olur.
Ben PKK'nın bu eylemden pişmanlık duyacağını ve Aygün'ü serbest bırakacağını düşünüyorum. Çünkü Aygün ellerinde olduğu sürece her saat örgütün içte ve dışta zemin kaybetmesine sebep olacaktır.
Her halükarda PKK, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ü kaçırarak bir terör örgütü olduğunu bir kez daha güçlü biçimde tescillemiş ve hükümetin terörle mücadelesinin haklılığına destek vermiştir.
Olayın komşularımızla ilişkilendirilmesi, CHP'nin iktidarı fevri hareket etmeye zorlamaya teşviki, örgütün pazarlık gücünün artırılması ve otorite oluşturma gayreti şeklinde yorumlanması da mümkün ama ortada çok vahim bir eylem var, bütün kurumlarıyla devlete kafa tutan bir eylem.
Devlet olayın vukuunda mazur olabilir ama kaçırılan kaymakam, asker öğretmen ve milletvekilinin kurtarılamamasında ileri sürülecek bir mazeret yoktur. Örgüt kaçırdıysa devlet kurtarmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.