Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sevginin temel taşı kabul duygusudur

Sevginin temel taşı kabul duygusudur

Sevgi üstüne söylenmemiş türkü, bestelenmemiş şarkı, yazılmamış şiir, roman, hikaye ve deneme, neredeyse yok gibidir. Sonsuz ve sınırsız sevgi pınarından hemen herkes nasiplenmiştir. Nasiplenemeyenlerin de nasiplenmesini dileriz.
Sevgiyi, kimisi sadece bu dünya için ele almıştır, kimi ahiret için, kimi de hem ahiret hem dünya için sahiplenmiş, duygu ve düşünce dünyasında bir sevgi nehri oluşturarak, gezinip durmuş ya da durmaktadır.
İnsanların hızla bencilleştiği bir dünyada şahsen ben, sevginin artık suyunun çıkarıldığına inananlardanım. Her fırsatta sevgi ve saygıdan söz edilir, anlayıştan söz edilir, tahammülden söz edilir ama nedense, kişilerin menfaatlerine gelmediği sürece bunların hiçbirinin kıymeti harbiyesi olmaz.
Sevgiyi sömürmek, insanı bitirmek gibi bir şeydir. Bizim inancımıza göre; Allah güzeldir ve güzel yaratmıştır. Allah sever ve her şeyi de sevdiği için yaratmıştır. Ama gelin görün ki, bu gerçeği bile kavramaktan aciz kalıyoruz çoğu zaman.
Sevgi üstüne uzun uzun yazacak değilim, hafta içinde şahit olduğum bir güzellikten söz edecektim, onun için bu kadar boşboğazlık yaptım. Yazının başlığında da gördüğünüz gibi; “Sevginin tek temel taşı vardır, o da ‘kabul’ duygusudur.” Kabul duygusu olmadan hiçbir şeyi sevmez ve sevemeyiz.
Evet, sevgide “kabul” son derece önemlidir. Bu kabul meselesini ister dünyaya yorumlayalım, ister ahirete yorumlayalım, nereye yorumlarsak yorumlayalım, insanoğlu kabul ettiği şeyi sever. Kabul etmediğinden nefret eder. Bu din için de böyledir, dünya için de.
Zorla güzellik olmadığı ve olmayacağı gibi, zorla sevmek de olmaz. Buna zorla katlanmak denilir ki, Cehennem işte öyle bir şeydir. Kabul etmek için de benimsemek gerekir. Benimsemenin en önemli mihenk taşı ise; “yüreğinizde, kalbinizde, ruhunuzda, sevdiğinize karşı tam teslimiyet ister.”
Yine lafı uzattım. Anlatacağım güzel örneğe geçemedim. Hafta içinde sevgili dostum Bünyamin bey ve eşi Emine hanım, dışarıda bir akşam yemeğine davet ettiler. Sürpriz davetlerden pek hoşlanmam ama “Hayırdır inşaallah” diyerek aralarına katıldım.
İlerleyen zaman içerisinde yemeğin sebebini ancak öğrenebildim. Meğer evliliklerinin 13. yılıymış ve 13 yılı sevgi ve bağlılıkla tamamlamış olmanın bir nişanı olarak kendilerine yemek ısmarlayıp, beni de aralarında görmek istemişler.
İletişim ve beden dili uzmanı olarak; “Tam da benim konum” diyerek onların mutlu ve huzurlu geçirdikleri 13 yılı es geçip, peş peşe sorular sorarak köşeye sıkıştırdım ve bugünlere nasıl geldiklerini epeyce sorguladım.
Bünyamin bey bir ara; “Ağabey biz seni bugünümüzü paylaşalım diye çağırdık, sen ilk günümüzden sorgulamaya başladın, lütfen denek olarak kullanma bizi” dediyse de bir tek püf nokta arıyordum onu da buldum.
Emine hanıma; “Eşinizin sizdeki anlamı nedir” diye sordum. Bir cümleyle ifade etti. “Eşim bana Allah’ın bir lütfu ve zenginliğidir” dedi. Akan sular durmuştu, geri kalan sorular anlamını yitirmişti. Böylesine ciddi bir “kabullenme” her şeyi hallederdi.
Oysa eşlerden biri Malatyalı, diğeri Yunanistanlı. Her ikisinin de örf, adet ve gelenekler bakımından birbirlerine uyumda zorlanmaları gerekirdi. Bunu nasıl başardıklarını sorduğumda; “Farklılıklarımızla uğraşmadık, bütüne baktık. Bütüne baktığımızda da Yüce yaratıcının önümüze koyduğu ‘destur’ ve ‘düsturlara’ önem verdik” dediler.
Evet, gerisi kendiliğinden gelmiş. Ha bu şu demek değil, 13 yıl boyunca asla hiç tartışmamışlar, kavga etmemişler gibi anlaşılmasın. Tartışmasız ve kavgasız evlilik yürüyorsa; eşler arasında ciddi bir uyumsuzluk var demektir zaten.
Akıl akıla danışmadan, fikir fikirle çatışmadan, düşünce düşünceyle ortak bir noktada buluşmadan yola gidilmez. Bütün mesele, ayrışmaların yaşandığı noktalarda bile, kişilerin birbirlerini “kabul” noktasında kalbine ve yüreğine yerleştirebilmesidir. Onlar da bunu yapmışlar. Nice 13 yıllara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi