D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Mağlubu olmayan eylemin bayramı!

Mağlubu olmayan eylemin bayramı!

Bayram sevinç günü, mutluluk, saadet günü... Gönüllerin şâd olduğu, bir mânada yaşayanlarla geçmişlerin ruh beraberliklerinin sağlandığı gün...

Ya derin hüzünlerden, acılardan sonra bayrama ulaşılır ya da büyük sıkıntılar, zorluklar ve meşakkatlerden sonra varılır bayrama.

Askerî başarılar, zaferler, fetihler bayramla kutlanır. Düşmanı kahreden galibiyetler bayrama yol açar.

Milletin bütününün mutluluğuna yol açan hâdiseler umumî bir bayram sevinci meydana getirir. Bu kendiliğinden bir bayramdır, ilân edilmemiş, tabiî bir bayramdır aslında.

Halkın bayram bildiği günler yanında halka bayram olarak bildirilen günler de vardır. Bu ikincisine “ideolojik bayram”dan başka ad bulamıyorum.

Bayramlar bütün toplumu bütünleştirirken, ideolojik bayramlar toplumun bir kesiminin diğer kesimine/kesimlerine karşı kazanılmış muzafferiyetlerini kutlama esasına dayanır ve böylece bayram olmak niteliğini tam mânasıyla kazanmaz.

Ramazan Bayramı nasıl bir bayramdır?

Ramazan veya oruç insanın kendine karşı, nefsine karşı kazandığı bir aylık başarının bayramıdır. Bu başarıdan olumsuz şekilde etkilenen olmaz.

Bu savaşda herkes galiptir.

Mağlubu olmayan bir eylemin bayramıdır, Ramazan Bayramı. Müminlerin zaferi bütün inanmışları kuşatır, toplumun hiç bir ferdini hiç bir şekilde dışarıda bırakmaz. Hatta hayatta olmayanları bile!

Bayramlarda mezarlıkların bayram yerleri gibi kalabalık olmasının sebebini hiç düşündünüz mü?

Müminlerin zaferi toplumsallaşarak zengin yoksul bütün kesimleri, büyük küçük bütün nesilleri çerçeveler, içine alır, âdeta kendisi kılar. Ayrılıkların, farklılıkların ancak bir imtihan olduğunu bir ay boyu bütün insanlara hatırlatır. Farklılığın birliğini ihtar eder bize Ramazan.

Ramazanın dışında kalanların, oruçdan uzak düşenlerin hasreti de bâzan oruçluların halleri kadar etkileyicidir.

Yahya Kemal’in “Atik Valde’den inen sokakta” şiiri Allah’ın rahmetinin herkesi kuşattığının bir nişanesi gibi gelir bana. İstanbul’da, Üsküdar’da Eski Valde Camii ve külliyesi bir semte alem ve ad olmuştur. Bir ramazan günü, iftara yakın, ramazanın hissedilmediği “asrî” ve zengin semt Moda’dan o eski ve yoksul semte gider Yahya Kemal.

Bu bir dönüştür aslında. Asla rücudur. Yer de, isim de belki düşünülerek bulunmuş değildir ama, iyi seçilmiştir. Bu seçim şuurlu bir seçim olmasa da yerinde bir seçimdir. Toplumun yeni anneler, sığınılacak kucaklar edindiği, yeni doğum efsanelerine inanmaya yöneldiği Yahya Kemal’in de bunun dışında kalmadığı bir zaman yaşanmaktadır.

Yahya Kemal, Atik (Eski) Valde camiinin bulunduğu sokağa gitmekle Üsküp’le birlikte çocukluk hafızasına nakşettiği annesine, o mümin ve mütevekkil hatunun hayatına dönmektedir. Burada annenin Osmanlı toplumunu, halkını, hatta bütünüyle mümin insanımızı temsil ettiği söylenebilir.

Şair bir ramazan günü iftardan önce Atik Valde semtine gider. Çevrede ramazan maneviyatı hâkimdir.

Oruçlular, yani Atik Valde semti sakinleri, iftar vaktini beklemektedir. İftar topu atılınca, herkes evine çekilir.

Fakir evler aydınlanır. Bir nurlu neş’e kaplamıştır kerpiçten evleri. Tenha sokakta oruçsuz ve neşesiz kalmıştır şair. Milletinden ayrı kalmanın gurbeti kuşatır o an Yahya Kemali. Tesellisi, toplumundan ayrılmanın onda hüzünler uyandırmasıdır.

Yahya Kemal’in şiirindeki son mısraı tekrarlamak istiyorum:

Mâdem ki böyle duygularım kaldı çok şükür!

Bence bu mısra günümüzde başka şekillerde bazılarınca tekrarlanmaya devam ediyor.

Yahya Kemal bu şiirde sırf kendisi olmadığı gibi, bir neslin sözcüsü de değildir sadece; hâlâ toplumla tam bütünleşme konusunda yeterli yaklaşımı gösteremeyenlerin de öncü tipidir.

Öyle zannediyorum ki, toplumumuzda ramazanı yaşamayan, halkla oruç açmayan ve belki bayram namazına bile katılmayan, ama bu toplumla bütünleşmenin anlamını tam olarak kavramak isteyen insanlar vardır. İşte onlar da Ramazan Bayramının kuşattığı mânanın kapsamı içindedirler.

Onlar ne kovulmuşlardır, ne de reddedilmişlerdir. Ana kucağına dönüş, yani toplumun değerlerine bağlanış her zaman mümkündür. Vakit hiç bir zaman geçmemiştir. Çünkü anneler Allah’ın rahmetinden nasiplerini en fazla alanlardır ve o yüzden bağışlamaktan kaçınmazlar böylelerini!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi