Suriyede bayram sabahı
Hamdolsun, mübarek Ramazan ayının bereketinden müstefid olduk ve Bayrama eriştik. Muhakkak ki bayramla birlikte idrak edilmesi gereken duygu ve davranışlar Ramazan boyunca oruç, namaz ve infakla birlikte kazanılması gereken duygu ve davranışların tamamlayıcısıdır.
Nasıl ki en zor ve sıkıntılı dönemlerde dahi kalbimizi Ramazan ayının sabır, merhamet ve infak üzerine kurulu mükellefiyetine açıyorsak aynı şekilde bayram münasebetiyle de başta ailemiz olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında kalpleri Allah için çarpan müminlerle sevincimizi paylaşmak durumundayız. Bayramı en zor şartlar altında dahi bayram gibi idrak etmeliyiz. Bayramı daha güzel, daha sevinçli ve daha bereketli kılmak için çalışmalıyız. Bayramın bereketini bir toplum ve coğrafyayla sınırlamaksızın ümmete ve bağlı olarak bütün insanlığa ulaştırmanın gayretinde olmak durumundayız.
Ülkemize ve Milletimize
Hasredilen Bayramlar
Ramazan ve Kurban bayramlarını sadece siyasetçiler değil maalesef vaaz ve hutbe irad ederken imam, müftü ve vaizler de ülkemize ve milletimize hayır getirmesi vurgularıyla anıyorlar. Hatta Bayram namazını kılmak için bulunduğum Bursa Ulu Camiide ülkemize ve necip milletimize vurgularıyla tebrik ediliyordu. Neden böyle milli/ulusal sınırlarla çizilmiş dualar ve tebriklerle muhatap oluyoruz?
23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayısın zihinleri iğfal eden klişeleşmiş ruhunu tekrar etmekten bir adım öteye geçememiş bu ufuksuzluk, şaşılık, şaşkınlık ve basiretsizliğe mecbur ve mahkûm muyuz? Allah tarafından bütün ümmete lütfedilen bayramlara coğrafya ve etnik aidiyetlerle sınırlamalar getirmenin faziletini anlayamamak gibi bir özrüm olduğunu ifade etmek isterim.
Necip millet de ne demek? Hangisi necip, hangisi değil?
Millet Kuran-ı Kerimdeki ifadesiyle açıkça din-şeriat-iman bağı gibi anlamlarda geçtiği halde modern dönemde kavim hatta ulus toplum yerine kullanılarak bağlamından koparılmakta ve saptırılmaktadır. Biz Türk milleti, Kürt milleti, Fars veya Arap milleti değil sadece ve sadece İbrahim milleti olabiliriz. İşin en acı tarafı bu hakikati sadece nasihate muhtaç olanlar değil nasihat etme makamında bulunanlar dahi unutmuş ya da unutmuş gibi görünmektedir.
Bayram namazı öncesinde yapılan vaazı nasihatler ise zihinleri ve duyguları vahyi ilahinin berraklığına kavuşturmaktan maalesef halen çok uzak. Kardeşlik, ümmetin dayanışma sorumluluğu, mağdur ve mazlum kardeşlerimiz için harekete geçme bilinci kürsüye ve hutbeye çıkanlarda var mı yok mu merak ediyorum. Cemaatle bu duygu ve düşünceler de paylaşılsın istiyorum lakin paylaşması umulanlarda bu beklentilerimizi karşılayacak donanım ve hassasiyet mevcut mu acaba?
Mesela bayram namazı sonrasında Diyanet tarafından yardım toplanması için talimat gönderilmese bir-iki cümleyle geçiştirilen Arakanın adı anılacak mıydı hiç bilemiyorum. İlaveten bu nasıl ve ne biçim bir bayram vaazıdır ki bir kelime ile olsun 18 aydan bu yana Suriyede yaşanan katliamlara ve yıkımlara değinilmiyor! Bu kayıtsızlığın sebebi ulusalcı-milli reflekslerin yol açtığı ufuk darlığı mıdır yoksa memur psikolojisinden sirayet eden etliye-sütlüye karışmama duyarsızlığı mıdır?
Sebebi her ne olursa olsun cami, cemaat, vaaz, yardım gibi en temel alanlarda tebarüz eden bu umarsızlık hastalığının mutlaka ve acilen tedavi edilmesine ihtiyaç var. Sevinci ve derdi ulusal sınırlara hapseden, ulusal-milli sınırların dışına ancak merkezden gelen talimat doğrultusunda ve sınırlı bir biçimde çıkabilen bu hiyerarşik-bürokratik duyarlılıktan kurtulması gerekenlerin oranı maalesef hiç de azımsanamayacak kadar yüksek.
Halep, Humus ve İdlipte
Bayram SabahI
Yahya Kemal, Süleymaniyede Bayram Sabahı isimli şiirinde içine düştüğü yalnızlık ve hüznü cami cemaatini ve tarihte yaşanan zaferleri coşkulu ifadelerle anarak bir nebze olsun aşmaya çalışır. Osmanlı coğrafyası ve tarihinde bir ufuk turu çizerek muhataplarına muhafazakâr-milliyetçi bir kimlik kazandırmaya çalışır.
Şair ve edebiyatçı kimliğiyle bir bayram namazından yola çıkan Yahya Kemal döneminin insanları için görece olarak geniş bir coğrafya ve tarihe doğru yelken açıyor da nasıl oluyorsa sorumluluk ve temsil mevkiindeki bazı Müslümanlar Halepte, Şamda, İdlipte, Şamda, Azazda, Humusta Bayram Sabahının nasıl olduğunu hiç umursamıyorlar.
Esed-Baas cuntasının eşi görülmemiş barbarlıklarla Suriyenin Müslüman halkını katledip iffetlerine tecavüz etmesine aldırış etmeksizin Ramazan ve Bayramı idrak ettiğini sananlar büyük bir hüsrana doğru koşmaktadırlar.
Suriyedeki katliam rejimine karşı mücadele etmek ve Suriye halkının onurlu direnişine destek olmakla mükellefiz. Sadece Türkiyede değil yeryüzünün tamamında İslam ümmetinin mübarek bayramlara kavuşması için gayret sarf etmek bütün müminlerin üzerine farz-ı ayn değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.