Şaşırmak niye (II)?
Cumhuriyetin İslam bütünlüğünden Türk milli kimliğine evrilmeyi hedeflediğini ve bu bağlamda İslam dini ile ciddi bir sorunu olduğunu, bunu da ancak dini özelleştirip marjinalize ederek asmayı planladığını biliyoruz.
İslami hatırlatan geniş bir zemin bütün elementleri ile birlikte geride bırakılmalı Türkiyenin gözü batıya çevrilmeliydi, bu görüşe göre. Osmanlı İmparatorluğu da hem dini merkezine oturtmuş bir kurumsallığı savunduğu hem de geçmişe ait olduğu için cumhuriyet insanın arasına mesafe koyması gereken bir dönemi temsil ediyordu.
Geçtiğimiz hafta tarihçi Murat Bardakçı beyin yaptığı Osmanlı tarihi, müziği ve Ramazan temalı televizyon programı sırasında yollanan mesajları köşesinde paylaşmış olması bu konuda tekrar düşünmemi sağladı.
Gelen bu mesajların bazılarını şöyle aktarmış: Kabile tamtamları gibi parçaları ne çalıyorsunuz?, Bu parçayı dinlemeden keşke kusmuk torbası alsaydım yanıma. Çağdaş ülkemizin geldiği noktaya ağlayasım geliyor.(Cuma selası okunurken), Her sabah akşam ezan dinliyoruz zaten bu kasideye ne gerek vardı., Burası Müslüman ülke diye diye utanmasan şeriat gelsin diyeceksin. Kısasa kısas uygulansın, hatunlar özgürleşmesin diyeceksin. Utanmasan Türkler Araplaşsın ne de olsa ümmetiz diyeceksin., Etrafına bak, milletin nüfus cüzdanında zoraki İslam yazmasa kaç kişi Müslümanlığı seçecek?, Ayın mı var orada? İğrençcccc!, İPhone yakında 128 GB olacak, hafızlara ne gerek var? (Hafızlık geleneğinden bahsedilirken), Arapça niye dinliyoruz, biraz tarih konuşun..., Osmanlıyla bizim ne alakamız var, bana ne Osmanlıdan? Yazık yazık!, Bu kadar antipatik konuyu ve adamı biraraya getirdiğiniz için sizi kınıyorum.
Sayın Bardakçı aldığı bu tepkilere çok şaşırmış. Türkiyede sayısı çok az da olsa kültüründen ve kimliğinden böylesine uzak, habersiz ve daha da önemlisi saygısız bir güruh şimdiye kadar hiç varolmamıştı! diyor. Sayın Bardakçı yanılıyor. Hem de bir kaç açıdan yanılıyor. Bu güruh hep vardı. Sayıları da az değildi. Bunlar resmi ideolojiden beslenirlerdi, hala da öyle. Her zaman da bu kadar ve hatta daha fazla saygısızlardı. Bakmayınız şimdi bazı şeyleri içlerinde tutamadıklarına. Dışa vurumlarının altında ister dindar siyasi güç deyin ister halkın demokratik makinayı çalıştırması deyin 1994den beri bir iki istisnai kesinti hariç olmakla birlikte aynı kadroların iş başında olması yatıyor. Bu bahsettiğimiz saygısız kesim tarihsel süreçte hep buyurgan konumda, din ile aralarına mesafe koydular ve dışarıdan eleştirdiler. Bu da cahilliklerini beraberinde getirdi. Din konusunda okumadılar ve hatta bununla övündüler. Laikliğe intisab ettiler.
Böylece geçmişlerinden koptular. Kimlik ve kültürlerinden kopmuş olmaksa onlar için bir sonuç olsa da kuruluş projesinin bir parçasıydı. Ne ekersek onu biçmez miyiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.