Hangi Mustafa Kemal?
Atilla İlhan Hangi Atatürk diye soruyordu, şimdi Hangi Mustafa Kemal diye sormak gerek.
Ayşe Hanımın oğlu Mustafa Kemal 5 yaşında Selanike gelmiş. Ve hemen mahalle mektebine kaydolmuş olması gerekir bu durumda. Daha sonra Ali Rıza efendi, onu Şemsi Efendi/Şimon Zwi Mektebine kaydettirmiş.
1881de doğmuş, 1885de mahalle mektebi, 86da Şemsi Efendi Mektebi, 1893te Selanik Askeri Ortaokuluna giriyor. Demek yaklaşık 7 yıl sonra, 15 Ekim 1911de Trablusa gitmek için İstanbuldan ayrılıyor. Bir ay sonra da 27 Kasımda binbaşı oluyor.
24 Ekim 1912de Trablustan/Derneden ayrılıyor ve 20 Kasım 1912de, bir ay sonra İstanbula geliyor.. 5 gün sonra da Çanakkaleye tayini çıkıyor. 1 Aralık 1912de Gelibolu, ardından Edirne geri alınıyor. 29 Eylül 1913te Balkan Savaşları sonunda Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması imzalanıyor, ardından 27 Ekim 1913te Mustafa Kemal, Sofya Askeri Ataşesi oluyor. Aynı gün Fethi Okyar ise Sofya Büyükelçisi olarak atanıyor.
Burada yerine oturmayan bir kaç nokta var. Mustafa Kemalin sağlığı ile ilgili yayınlara bakarsanız, Mustafa Kemalin Trablustan geri dönüşü normal değil. İtalyanlarla bir çatışma sırasında, İtalyon topçusunun açtığı ateş sonucu, Mustafa Kemalin siper aldığı kireç kuyusuna düşen bir şarapnelin çarpması sonucu, bir kireç taşı Mustafa Kemalin sol gözüne saplanır. Zübeyde Hanıma gönderdiği bir mektupta gözünü kaybettiğini söyler. Cephede askeri tabip olarak Sadi Borak, Mustafa Kemalin gözünün tedavisi için uğraşır ama savaş şartlarında imkansızlıklar içinde fazla bir şey yapamaz. Borik asitle sürekli pansuman yapmaktadır, ama yara bir türlü iyileşmemektedir. Aslında Trablustan ayrılması bu sağlık sorunu ile ilgilidir.. Mustafa Kemalin bir gözünün görmediği iddiası bu olaya dayandırılır.. Ama başka kaynaklarda, çok güzel ve keskin gözleri olduğu da belirtilir. Tabii mavi gözlü sarışın bir Malatyalı da bir başka muamma!
Burada bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek isterim. Sadi Borakın Borak soyadı, bu olayla ilgili olarak kendisine verilmiştir..
Mustafa Kemal Trablustan nereye gitti?. Kimine göre Almanyaya, Bad Godesberge gitti. Bad Godesberg Yalovanın kardeş şehri. Bonndaki Türk elçiliği de Bad Godesbergde idi.
Mustafa Kemal Bad Godesberge niçin gitti? İddiaya göre İbrahim İhsanla buluşmak için.. Çünki İhsan orada oturuyordu.. Mustafa Kemal Libyadan Almanyaya, oradan İstanbula gitmiş olabilir mi? Bir ay gibi kısa bir sürede, ilerlemiş bir göz yarası için başarılı bir tedavi mümkün olabilir mi?
İbrahim İhsan son olarak Almanya için çalışıyordu ve uzun zaman İstanbulda kaldı.. Malatya ile İhsan ailesinin bir ilişkisi olmuş olabilir mi?
Zübeyde Hanımla, Ali Rıza Efendiden önce Selanikteki Alman konsolosluğunda nikahlandığı iddia edilir. Daha sonra bir Alman kadınla evlenir.. Mezarı Berlindedir ama 2. Dünya Savaşında bombardımanda isbet alır ve mezar imha olur. Bu sorular cevabını arıyor.
Bu arada Mustafa Kemalin, Ecevitin Gardrob devrimciliği dediği kıyafet değişikliği ile ilgili daha 12 Haziran 1910da askerlerin şapka giymeleri konusunda Mahmut Şevket Paşaya teklifte bulunduğu biliniyor. Biliyorsunuz ilk kıyafet devrimi Cumhuriyet döneminde değil, 2. Mahmut zamanında Osmanlıda yapılmış, pantolon ve fes giyme mecburiyeti getirilmişti..
Tekrar bu Tansuk hikayesine geri dönecek olursak İstanbulda 1916da doğan Tansuk, İstanbul Lisesinin ardından Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünden mezun oldu. Askerlik görevini yaptığı sırada Atatürk hayatını kaybetti. Tansuk da Atatürkün naaşını Dolmabahçeden alarak Ankaraya götüren askerlerden biri oldu. Uzun yıllar Etibankta çalıştı. Ankaradaki Sarıyar Barajı olmak üzere bir çok barajın yapımına katkı verdi. Fransızca, İngilizce, Almanca ve Tayca bilen Tansuk, 1968de Taylandın fahri konsolosu oldu.
Mustafa Kemali bilmiyoruz da, İsmet Paşayı çok mu iyi biliyoruz sanki?.. Bu işleri araştıran bir arkadaş, İsmet Paşanın baba tarafını araştırırken, yolu Romanyaya kadar gitmişti.. İki kardeşten biri Gürcistan taraflarından Malatyaya geliyor, öteki Kırım üzerinden Romanyaya gidiyor.. İsmet Paşanın babası Malatyadan İzmire, oradan da Manisa tarafına gidiyor, bir yörük kadınla evleniyor.. Ninesinin başlık parası olan evi Erdal İnönü satmış daha sonra..
Size ilginç bir ayrıntı daha.. Mevhibe Hanım da dindar biri. Kuran eğitiminin yasak olduğu günlerde, Mevhibe Hanım gizliden gizliye Pembe Köşke Kuran hocası çağırıyor ve çocuklarına Kuran-ı Kerim öğretiyor.. Bu dersi veren kadın hoca da Süleyman Arif Emrenin komşusu olan bir aile. Şahit isterseniz Süleyman Arif Emre. (Allah hayırlı bir ömür versin) Kendisi yaşıyor..
O önemdeki bir çok kişinin nüfus kayıtları ilginç. Mesela Mareşal Fevzi Çakmak hakkında da bir çok şeyi bilmeyiz. Mustafa Kemal ölmeden once İsmet Paşanın üzerine çarpı atmıştı. İsmet Paşayı saklayan, koruyan Fevzi Çakmak.. Mustafa Kemal ölünce getirip devletin başına geçiren de Fevzi Paşa. Sonra da gitti muhalefete katıldı.. Fevzi Çakmaktan Küçük Hüseyin Efendiye, oradan Üzeyir Garihe uzanan ince bir yol.. Koçu ne kadar tanıyoruz ki mesela?.. Ya da Türkeşi?..
Kuşkusuz insanlar doğdukları anne babayı kendileri seçmediler, bu yüzden yüceltilmeleri ya da aşağılanmaları kabul edilemez. Ama bu kadar basit gerçekler bile sır kapsamında kalıyorsa, burada insanın aklına, ister istemez bazı sorular takımlıyor da değil.
Neyse, bu konularda konuşmak ve yazmak, hâlâ mayınlı bir tarlada top oynamak gibi bir şey.
Bu iddiaların hiçbiri doğru olmayabilir, ama kesin olan bir şey var, o da bildiklerimizin doğru olmadığı.. Ve burada bir kişinin özel hayatını ilgilendiren basit bir bilgi eksikliği değil; derin, kozmik bir sır yatmaktadır.
Atatürkü koruma kanunu kaldırılmadan ve devlet arşivlerindeki bilgiler açıklanmadıkça da bu tartışma bitmeyecek. Unutmamak gerekir ki, hiçbir gerçek, söylenti kadar tahripkar değildir.
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.