Kavga ve savaş
İç savaş, silahlı çatışmaların en korkuncu, en acımasızıdır. Komşuyu komşuya kırdırtır. Babayı oğla düşman eder. Kardeşi kardeşe vurdurtur...
İç savaş tıpkı uyuyan volkan gibidir. Gerilimleri birikir, birikir... Sonra bir gün, hiç beklenmedik bir zamanda olanca dehşetiyle patlayıverir. Püskürttüğü lavlar da kuşaklar boyunca temizlenemez.
Aradan 150 yıl geçmesine rağmen Amerikalılar bugün bile Kuzey-Güney iç savaşının tortularını yüreklerinin ve belleklerinin derinliklerinde hissediyorlar.
Aradan 80 yıl geçmesine rağmen İspanyollar hâlâ iç savaşın hortlaklarıyla boğuşuyorlar.
Aradan 60 yıl geçmesine rağmen Yunanlar gecenin bir vaktinde iç savaşın kâbuslarıyla yataklarından sıçrıyorlar.
***
Ama iç savaşların en korkuncunu 1975-1990 arasında Lübnanlılar yaşadı. Metrekareye düşen dehşet, nüfusa düşen kurban açısından. Ve süresi açısından. Ve de aktörlerinin çokluğu açısından.
Lübnanlılar, Lübnanlılar'la savaştı: Hıristiyanlar ve Müslümanlar.
Lübnanlılar, ülkeyi neredeyse işgal etmiş olan zoraki konuklarla savaştı: Maruniler ve Filistinliler.
Lübnanlılar üstünden bölge güçleri savaştı: Suriye ve İsrail.
Lübnanlılar ve bölge güçleri üstünden süper güçler savaştı: Suriye'nin arkasında Sovyetler Birliği, İsrail'in arkasında ABD.
Dile kolay; 15 yıllık iç savaşta iyimser tahminlere göre 130 bin, gerçekçi hesaplamalara göre 250 bin kişi hayatını yitirdi. Topu topu 3 milyon nüfuslu ülkede 250 bin ölü! Bir başka deyişle, her 12 Lübnanlı'dan biri iç savaşın kurbanı oldu.
***
İç savaşın elbette çok derinlere ve öncelere giden nedenleri vardı: Devletin cemaatlere göre biçimlendirilmesi, Müslümanlar ile Hıristiyanlar'ın ortak bir hedefte buluşamamaları, nüfus dağılımındaki dengesizlik, siyasal sistemin çürümüşlüğü, yabancıların çokluğu (İç savaşın arifesinde Lübnan'da 600 bin Suriyeli, 800 bin Filistinli, 60 bin Kürt göçmen vardı), devletin güçsüzlüğü, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında gelir uçurumu gibi...
İşte tüm bu etkenler, enerji yükleyen volkan gibi yıllar boyunca birikti ve bir gün sıradan bir olayla patlayıverdi.
Olay şuydu: 13 Nisan 1975 Pazar sabahı Sabra mülteci kampında Ahmet Cibril liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Örgütü militanları silahlarıyla gövde gösterisi yaptılar. Çevredeki Maruni mahalleleri bu meydan okumayı protesto ettiler. Öğleden sonra Maruniler, Beyrut'un banliyösü Ayn El-Remmane'de yeni bir kiliseyi ibadete açtılar. Ayin çıkışı bir arabadan topluluğa ateş açıldı. 2'si Maruni liderlerinden Pierre Cemayel'in koruması olmak üzere 4 kişi öldü. Bir saat sonra kilisenin önünden geçen bir otobüsü Maruni milisler yaylım ateşine tutup, 17 Filistinli'yi öldürdüler.
Ve o günden itibaren 15 yıl boyunca Lübnan'da silahlar hiç susmadı...
***
İç barışın gelmesinden 20 yıl sonra Lübnan'ı tutan pamuk ipliği yeniden kopmak üzere.
Suriye'deki çatışmaların ya da kimilerine göre iç savaşın ateşi bu küçücük ülkeyi de ısıtmaya başladı.
Bu kez çatışma tehlikesi Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında değil; Sünniler ile Nusayriler arasında. Suriye'de olduğu gibi.
İlk kıvılcım neredeyse yangına dönüşüyordu bile.
Lübnan'ın ikinci büyük kenti Trablus'un Bab El-Tebanne'de ağırlıklı olarak Beşar Esad karşıtı Sünniler yaşıyor. Hemen karşısındaki Cebel Muhsin'de ise Esad yanlısı Nusayriler. İki mahalleyi "Suriye Sokağı" adlı bir fiili yeşil hat ayırıyor.
4 gün önce Suriye Sokağı'ndaki bir parkta iki mahallenin çocukları plastik silahlarla savaşçılık oynuyorlardı. Bir ara çocuklar arasında kavga patlak verdi. Bağırışlar, çağırışlar... Ve hemen iki mahalleden adamlar koştu geldi. Gerçek silahlarla. Ve Kalaşnikof'larını birbirlerine boşaltmaya başladılar. İlk kurban 13 yaşındaki bir çocuk oldu...
İki mahalle arasındaki savaş 4 gündür sürüyor ve son verilere göre 10 kişi öldü, bir bölümü ağır olmak üzere en az 80 kişi yaralandı.
Tanrı korusun. Suriye ateşi Lübnan'ı da tutuşturursa, fırtınalı havadaki orman yangını gibi tüm Ortadoğu'ya yayılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.