Said Nursî İslâmcılardan farklı söylüyor sayın Bulaç!
Dünyanın Kurân ve Sünnet perspektifinden okunması; Müslümanca bir hayatın mümkün hâle getirilmesi ancak tahkikî iman, ibadet, ahlâkın öncelenmesiyle mümkün. Aksi halde siyaset, araç olmaktan çıkar, amaç haline dönüşür; dindarları da esastan, özden uzaklaştırarak dönüştürür! (Sayın Bulaçın da ilim ve fikir adamlarının siyasette eriyip dönüştüklerini ifade etmesi gibi
)
* Said Nursî, Hürriyete, meşrûtiyete/demokrasiye, fırkalara (partilere) çok farklı yaklaşır: Hürriyeti, İslâmcılar gibi ecnebî icadı ve cehennemlik değil, imanın özelliği ve imtihanın gereği olarak ele alır.
* Cihada farklı yaklaşır: Artık cihad-ı mânevî önplandadır. Asıl mesele bu zamanın cihad-ı mânevîsidir. Mânevî tahribatına karşı sed çekmektir. Tebliğdeki üslûp, Ehl-i kitaba karşı cihad stratejisi, dinsizlere karşı Hıristiyanların dindar ruhanileriyle ittifak, Hıristiyan ve Yahûdilerle dostluk meselelerine de farklı yaklaşır. (İslâmcıların büyük çoğunluğu Dünyayı Kurân ve Sünnet perspektifinden değil, Kurân ve Sünneti dünya perspektifinden okuyor!)
* Dünya hadiseleri, meselâ yağmursuzluk, sair âfetler ve siyasî meseleler dahil her şeyi Kurân ve Sünnet perspektifinden okur, her şeye ahiret hesabına bakar.
* İttihad-ı İslâma farklı yaklaşır: Önce iman birliği, fikir birliği, ibadet birliği, ilim birliği, ihlâs birliği, uhuvvet birliği, sonra içtimâî ve siyasî birliğin bunların tabiî bir sonucu olarak ortaya çıkacağını öngörür
Zaten onlar olmazsa, siyasî veya ticarî birlikler bir işe yaramaz! [İİTde (İslâm İşbirliği Teşkilâtı) görüldüğü gibi
]
* Said Nursî, insana, Müslümana, bireye, aileye, kadına, çocuğa, Ehl-i kitaba ve İslâm ilimleri (tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, tasavvuf, vs.) literatürlerindeki kelime ve mefhumlara İslâmcılardan farklı yaklaşır.
* Bediüzzamanın İslâmcılardan en önemli diğer bir farkı: Her sözünün, her iddiâsının âyet veya hadis-i şeriflerden mülhem olması, bu kudsî kaynaktan süzülmesidir.
* Kurân ve Sünnet ölçülerini, Asr-ı Saadet modelini günümüze fen, sosyal ve manevî ilimleri harmanlayarak verir. Bunu yaparken, sadece iddiâ etmiyor; ispat ve izah ediyor; aklımızı, kalbimizi, vicdanımızı, sair lâtife ve duygularımızı tatmin ediyor.
Eğer Sayın Bulaç ile İlahiyatçılar, ilim ehli ve mütefekkirlerimiz, Risale-i Nuru okuma fırsatı bulurlarsa, Bediüzzamanın her meselede İslâmcılardan çok farklı şeyler söylediğini; farklı bir metot takip ettiğini, farklı öngörülerde bulunduğunu ve bu öngörülerinde de tam isabet ettiğini fark edip görür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.