Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Literatür farkı

Literatür farkı

Bizim anlı-şanlı yazarlarımız, BDP’lilerle PKK’lıların kucaklaşmasına pek şaşırmış gözüküyorlar...
Bu şaşkınlığı gösterenlere, “Mars’ta havalar nasıl?” diye sormak lâzım... Çünkü oradan gelmiş gibiler!
Sanki BDP ile PKK arasındaki bağı yeni keşfediyorlar.
Hadi keşfetmeye başlamışken, yardımcı olayım: BDP’lilerle aramızda oluşan “literatür farkı”nı da fark etsinler...
Biz “Pe Ka Ka” diyoruz, onlar “Pe Ke Ke”...
Biz “terörist” diyoruz, onlar “gerilla”...
Biz “kandırılmış gençler” diyoruz, onlar “inançlı kardeşlerimiz”...
Biz öldürülen teröristlere “leş” muamelesi yapıyoruz, onlar “şehitlerimiz” diyerek bağırlarına basıyor...
Literatür farkını fark edenler açısından, malum kucaklaşmayı yadırgayacak bir durum yok; sonuçta bizim “terörist” dediklerimizin kimisi BDP’li milletvekillerinin kardeşi, kızı, çocuğu, yeğeni...
Can bağı bulunmayanın kan bağı, kan bağı olmayanın oy bağı var...
PKK BDP’nin oy garantisidir. Salt siyasi bakanlar için bile böyle bir bağ mevcuttur.
Bütün Kürtler böyle değil diyeceksiniz, çok şükür değil. Kürtler arasında bizim gibi düşünenler olduğu gibi Türkler arasında da BDP’liler gibi düşünenler var...
“Kürt açılımı” iki kesime de umut olmuştu. Ne var ki, Habur kapısında yanlış bir adım atıldı ve “açılım” sonuçlandırılamadı (sonuç terörün bitmesidir): En azından şimdilik...
“Bu bir süreçtir” diyecek olanlara da hatırlatmak isterim ki, süreç tıkanmıştır. Çünkü taraflar (hükümet ve PKK) barışa doğru atılan her adımı kendi amaçlarının propagandası için “fırsat” olarak görüyor ve bu açıdan olaya yaklaşıyor. Dolayısıyla bir birlerinin ekmeğine yağ sürmemek için bir birlerinden uzak durmayı tercih ediyorlar.
Olan Türklere ve Kürtlere oluyor: Saflar keskinleşiyor, yüreklerimize kanla birlikte kin de doluyor.
Öldürülen her PKK’lı, sempatizanlarının kinini bilerken, her şehit beridekileri kışkırtıyor.
Gaziantep’teki katliamdan sonra hükümetin “dimdik ayaktayız” mesajı vermesi siyasal anlamda doğrudur, ancak duygusal anlamda kıymet-i harbiyesi tartışılır. Devletin ya da milletin “dimdik ayakta” olması, ölen dokuz kişiyi ayağa kaldırmıyor. Birle oniki yaş arası masum çocukların hayatı tanımadan hayatlarını kaybettikleri gerçeğini de değiştirmiyor.
Cenazelerin önünde devletin saf tutması elbette çok anlamlı, ne var ki çözüme bir katkısı yok, devlet vatandaşına sağken sahip çıkmalı. En temel hak “yaşam hakkı”dır.
Yalnızca iktidarın değil, bu konuda (ve aslına bakarsanız hiçbir konuda) muhalefetin de bir fikri yok. Kılıçdaroğlu sorunun çözümünü TBMM’nin olağanüstü toplanmasına indirgemiş, toplantıya katılmayan Ak Parti’yi suçlayarak bir şeyler yaptığını zannediyor. “Meclis açıkken aklınız neredeydi?” sorusu havada kalıyor. Bu durumda, “Meclis açıldığında yeni bir öneriniz olacak mı?” diye sormaya bile gerek duymuyor insan. Şimdiye kadar olmayan, bundan sonra neden olsun?
MHP ise “daha fazla güç, daha çok bomba” anlamına gelen şeyler söylüyor. Bunun “daha fazla ölüm” istemekten farkı yok. Kırk yılda verilen kırk bin can yetmemiş mi sahi?
Umut yine hükümet...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi