Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Ertuğrul Günay’a bravo!

Ertuğrul Günay’a bravo!

Bu “bravo”, şehit cenazesinde bando eşliğinde Frederic Franciszek Chopin’in (muhtemelen) “Cenaze Marşı” (Marche Funebre) olarak ünlenen piyano sonatının final bölümünün çalınmasına tepki gösterip bandoyu susturan Kültür Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’a!..


Hepimizin içimizden geçenleri söyledi...

Sahi nedir bu bando ya da alkış eşliğinde cenaze kaldırma modası?

Bize ne Polonyalı piyanist ve besteci Frederic Franciszek Chopin’den?..

Bize ne opera 35 si-bemol minor 2 piyano sonatının son bölümünden?..

Ya da bize ne Beethoven’ın 12 numaralı piyano sonatından yahut ne bileyim Mozart’ın “Requiem”inden (bunlar da ayrı cenaze marşlarıdır)?..

Batı’nın ölüm algısını yansıtan kasvetli eserlerden bize ne?

Bir kere bu insanlar bizim insanlarımız değil...

Bu besteler, bizim inancımızın ritmi değil...

Bu sesler, bizim dünyamıza ait sesler değil...

Bizi, dünyamızı, inancımızı, hayata karşı duruşumuzu, ölüm karşısında dirilişimizi Buhurizade Mustafa Itri Efendi’nin Dilkeş-Haveran Gece Salası yansıtır...

Segâh Bayram Tekbiri, Segâh Salat-ı Ümmiye aksettirir...

Chopin’in, Beethoven’in, Mozart’ın bestelerinin şehit cenazelerinde ne işi var?

Yabancı besteleri dinlemek isteyen konserlere gider, cenazeye giden her Müslüman tekbir duymak ister, dua mırıldanmak ister, Fatiha eşliğinde rahmet diler.

Dambur-dumbur cenaze kaldırılmaz...

Alkışlarla cenaze kaldırılmaz...

Biz çocuklarımızı tekbirle askere uğurluyoruz, şehit olarak döndüklerinde dambur-dumbur toprağa veremeyiz!

İçimiz kaldırmaz...

Nitekim Sayın Bakan’ın da içi kaldırmadı.

Bazı gazeteler “irtica” havaları eşliğinde haber yapadursun, biz Sayın Bakan’ın “gerekçe”sine bakalım:

“Protokol ağırlıklı törenlerde, kentlerde askeri bandonun Cenaze Marşı çalması doğal olabilir. Ancak burası küçük bir köy ve insanlar acılarını yaşamak, evlatlarını tekbirler, dualarla son yolculuğuna uğurlamak istiyor. Buna saygı göstermek gerekiyor. Ben de insanların bu beklentisine cevap vererek gereğini yaptım ve bandonun marş çalmamasını istedim.”
Yerden göğe kadar haklı bir istek bu ve milletimizin en az yüzde sekseninin arzusunu yansıtıyor...

İsteyen anket yapabilir...

Sorun bakalım, milletimiz şehit cenazelerinde (ve tabii kendi cenazelerinde) bando çalınmasını mı istiyor, yoksa tekbir, Fatiha, ezan, salâ gibi dinî içerikli duaların okunmasını mı?
Sırası gelmişken şunu da sorabilirsiniz:

“Ölülerinin saygı duruşuyla mı anılmasını istiyor, yoksa Fatihalarla mı?”

Cumhuriyete kadar ölülerimizi tekbirlerle kaldırırdık...

Ruhlarına Fatihalar okurduk...

Buluştuğumuzda “Allah’ın selâmı”nı (selamünaleyküm) verir, Ayrılırken Allah’a ısmarlar, “Selametle-Allah’a emanet ol-Fiamanillah” diye uğurlardık...

Bunlar Cumhuriyetle birlikte adım adım değişti...

“Allah’ın selâmı” gitti, yerine “günaydın/tünaydın” geldi...

“Allah selâmet versin”in yerini “güle güle” aldı...

“Cenaze Marşı” ve bando işte bu sürecin sonucunda ortaya çıktı.

Maksat Allah’ı hatırlamamak, hatırlatmamaktı...

Ama tutmadı işte: “CHP kökenli” denen bir Sayın Bakan bile tepki gösteriyorsa, gerçekten bu taklitçilik tutmadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi