M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez

Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez

MüSLüMAN Türkiye’de Yahudi devleti kurmak serbesttir,

Dönme/Sabataycı/Avdeti devleti kurmak serbesttir,

Marksist/komünist devlet kurmak serbesttir. (Bizde yasal bir Komünist partisi olduğuna göre, faraza seçimleri kazanırlarsa...)

Faşist devlet kurmak serbesttir.

Dinsiz veya ateist devlet kurmak serbesttir,

Solcu devlet kurmak serbesttir,

Sağcı devlet kurmak serbesttir,

Amerikancı veya şucu bucu devlet kurmak serbesttir,

çift meclisli devlet serbesttir,

Masonik devlet kurmak serbesttir,

Batıcı devlet kurmak serbesttir...

Bunların hepsi olabilir ama her şeyin bir sınırı vardır.

Türkiye’de İslâm devleti kurmak yasaktır.

Böyle bir şeyi düşünmek bile suçtur.

Evet her şeyin bir limiti vardır...

Herkes aklını başına toplasın.

Müslüman bir ülkede İslâm devleti kurulmasını istemek laikliğe aykırıdır.

Mason veya Dönme devleti kurulmasını istemek aykırı değildir.

Sizde hiç akıl, mantık, vicdan yok mudur?

Siz anlayışı ve idraki ne kıt insanlarsınız!..

Müslüman Türkiye’de İslâm devleti...

Bu ne korkunç bir saçmalıktır...

Ne büyük çelişkidir.

Olacak şey midir bu!

Mantık ve Tarih Bilmek

MANTIK okumamış olmak, mantık bilmemek ne büyük bir eksikliktir. Eskiden liselerimizde güçlü bir mantık eğitimi veriliyordu.

Osmanlı zamanında medreselerde, idadî ve sultanîlerde mantık okutulurdu. Bütün medenî ülkelerde mantık öğrenmemiş kimseye lise diploması verilmez. Sadece bizde verilir.

Mantık en avamî, en basit mânasıyla doğru düşünmek ilmi ve sanatı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme ilmi ve tekniğidir.

Şimdi esas konuya gelelim:

Bir şeyi istemek, o istenen şeyin hak, doğru ve ideal olduğu mânasına gelmez.

Bir hapishanenin penceresiz, havasız, küflü, berbat yer altı zindanındaki mahkumun havadar, güneş gören üst kata çıkmayı istemesi, hapishaneyi beğenmesi ve istemesi demek değildir.

Bağışlanmamı istirham ederek, lise ve üniversite mezunu okuyucu ve dostlarıma, şayet uygun görürlerse, ehliyetli bir hoca bularak mantık özeti okumalarını teklif ediyorum. Bu konuda kitap bulmak o kadar zor değildir ama ehliyetli hoca bulmak çok ama gerçekten çok zordur.

Bu mantık konusunu burada bitirelim ve yakın tarihi anahatlarıyla bilmek meselesi üzerinde biraz duralım.

1923’te Cumhuriyet ilan edildiği zaman Anayasanın (o zamanki ismiyle Teşkilat-ı Esasiye Kanununun) ikinci maddesinde “Devletin dini, din-i İslâm’dır” yazılıydı.

İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn bulunuyordu. Cuma günleri resmî selamlık merasimi yapılırdı.

Yine Cumhuriyet ilan edildiğinde İslâm fıkhı esas alınarak yazılmış Mecelle-i Ahkam-ı Adliye yürürlükte idi.

Hafta tatili Cuma günü idi.

Erkekler fesli sarıklı, kadınların hepsi (bir tek istisnasız) tesettürlü idi.

Bütün tarikatlar açıktı ve zikrullah serbestti.

Medreseler açıktı.

Laiklik anayasaya, 1937’de CHP’nin şu meşhur altı okuyla birlikte girmiştir.

Merhum Erdem Bayazıt

GEçEN pazartesi Eyüp Camii’nde ikindi namazından sonra Müslüman fikir adamı, yazar, şair, iyi ve vasıflı insan Erdem BAYAZIT’ı âhiret yolculuğuna uğurladık. Caminin etrafı polis doluydu, cumhurbaşkanı ve başbakan da geldi. Kritik günler yaşıyoruz, sıkı bir şekilde korunmalarını normal karşılıyorum.

Cemaat avluya taştı ama daha kalabalık olmasını beklerdim.

Cenaze namazını İstanbul Müftüsü kıldırdı.

Merhuma Allah’tan rahmet diliyorum, devlet büyüklerimize de kadirşinaslıkları dolayısıyla teşekkür ediyorum. Cenâb-ı Hak bütün hayırlı hizmet, teşebbüs ve faaliyetlerinde kendilerini muvaffak kılsın, hayırlı olmayanlardan kılmasın...

Takke

GEçENLERDE Fâtih’te Yavuz Selim Caddesi’nde bir takkeci, tesbihçi, kokucu dükkânı keşfettim. Oradan bir takke, bir kuka tesbih, bir şişe de güzel koku satın aldım. Bu dükkânda satılan takkeler Bangladeş’te üretilmiş. Gerçekten çok zarif serpuşlar. Zamanımızda namaz kılan Müslümanların çoğu baş açık kılıyor. Baş açık namaz kılmak Sünnete ve edebe aykırıdır. Müslümanlara bu konuda nasihat eden kalmadı. Muhterem okuyucularıma, haddim olmayarak, namazlarını takkeli olarak kılmalarını tavsiye ediyorum. Sanat değeri olmayan uyduruk takkelerle değil, güzel takkelerle, usulüne uygun imamelerle kılsınlar. Yukarıda bahsettiğim dükkânın ismi “Zemzem Esans”tır. Telefonunu da veriyorum: 0212 / 619 30 07.

İlim okumamış bazı kardeşlerimizin ulemaya mahsus sarık sarmaları doğru değildir. Osmanlılar zamanında olsaydı, onlar men edilirlerdi. Halkın, esnafın, sıradan Müslümanların serpuşları, imameleri başka olmalıdır. Eskiden din âlimi olmayanlar abanî sarık sararmış.

Tarikatların her birinin kendisine mahsus sarıkları, takkeleri, taçları vardır. Bir Mevlevi dervişi başına kahverengi uzun fes (sikke) geçirebilir ama Mevlevi şeyhi sarığı geçiremez.

Bundan 30 sene kadar önce Beyazıt Camii’nin helalarına bakan biri vardı, başında ulemâ sarığı, sırtında cübbe. Kendisinin hela bekçisi olduğunu bilmeyen kimseler onu bu kıyafetiyle Beyazıt Şeyhülislam’ı zannedebilirlerdi.

Bazen camilerde küçük cemaatler görüyorum, imamın başı açık, arkasındakilerin başları açık... Bu hal çok üzücüdür, hiç olmazsa imam olan kardeşimiz başını örtsün.

Benim bu tenkitlerime birtakım çokbilmişler “Kur’an’da böyle bir şey var mı?” diyeceklerdir. Onlara cevabım şudur:

Kur’an-ı Azimüşşan, “Peygamber size ne getirirse (ne emrederse, neden yasaklarsa, ne yaparsa) onu alın (benimseyin)” buyurmaktadır. Peygamber, Ashab, salih selefler, 14 asırdır gelip geçmiş ulemâ, sülehâ, meşayıh, olgun Müslümanlar başları kapalı namaz kılmışlar, bizim de o şekilde yapmamız gerekir.

Merhum üstad Muhammed Zahid Kevserî Hazretlerinin, namaz kılarken Müslüman erkeklerin başlarını örtmeleri gerektiğine dair Mısır’da basılmış küçük bir risalesi bulunmaktadır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi