Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi ihtiyati adaydı. Yedek olarak müracaat etmişti. Müslüman Kardeşler'in siyasi partisi olan Hürriyet ve Adalet Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı Hayret Şatır idi.

Olur da yüksek seçim kurulu Şatır'ın adaylığını veto ederse yedekte adayımız bulunsun dediler ve Mürsi'yi yedek olarak aday gösterdiler.

Hayşret Şatır'ın annesinin yabancı uyruğu bulunduğu anlaşılınca -Mısır seçim kanununa göre ailesinden bir ferdin yabancı uyruğu olan kişi aday olamıyor- adaylığı reddedildi ve otomatik olarak Mürsi Müslüman Kardeşler'in tek adayı oldu. "Mısırın Erdoğanı" sloganıyla girdiği seçimleri kazandı.

Fakat seçim öncesi Askeri Konsey, seçilmiş meclisi feshetti, başkanın yetkilerini budayan bir düzenleme yaptı, yasama yetkisini üstlendi ve başkan göstermelik bir konuma düştü.

Mürsi başlangıçta cesur bir çıkış yaparak kapatılan meclisin yeni seçimlere kadar çalışması için bir karar çıkardı. Ancak Anayasa Mahkemesi başkanın kararını iptal etti.

Bürokrasi direniyordu. Bu direnci kırabilmek için Mürsi hükümet teşkilinde teknokrat hükümeti kurmayı tercih etti. Kabineyi kendi partisinin mensuplarından oluşturmadı. Hemen her siyasi partiden ve eğilimden şahsiyetleri bakan yaptı. Ben bunu "seçimi kazanan Tayyip Erdoğan'ın bakanlarını MHP'den CHP'den BDP ve diğer partilerden seçmesi gibi bir şey" diye eleştirmiştim.

Kendisinin yetkilerini budayan Askeri Konseyin başkanını savunma bakanı yapmıştı.

Konsey adeta başkan ile pazarlık yapmış ve hükümet öyle oluşmuştu. Önceki yazılarımda Mürsi'nin ve hükümetin askeri konseyin gölgesi altında olduğunun altını çizmiştim. Konseyin vesayetinden kurtulmadıkça da başarılı olamayacağına işaret etmiştim.

Mürsi çok sürmedi bir cesur adım daha attı ve Askeri Konsey başkanını emekliye sevketti.

Bir adım daha attı Askeri Konsey'in önceki kararlarını iptal ederek vesayet gölgesini tamamen atma kararlılığını gösterdi.

Çok geçmedi Sina'daki olayların hemen akabinde Genel Kurmay ve İstihbarat başkanlarını azletti ve Sina yarımadasına asker sevketti. (İsrail ile aralarındaki anlaşmaya göre Sina silahsız bölgeydi.) Arap basını bu hamleyi Mürsi'nin "Erdoğan'ın yolunda" olduğu şeklinde yorumladı.

Mürsi ipleri eline almış 91 milyon nüfusuyla Ortadoğu'nun en büyük devletini Müslüman Kardeşlerin içinden çıkmış biri olarak yönetme kararlılığı göstermişti.

Muhalefet boş durmadı. "Mısır'ın değil Müslüman kardeşlerin başkanı" söylemiyle eylemler yapmaya başladılar. Hatta geçen hafta Tahrir meydanında toplanmak üzere anlaşan muhalefet başarısız oldu milyonluk meydana ancak yüzlerce kişiyi toplayabildiler.

Bağlantısızların dönem başkanı olan Mısır'ı temsilen Tahran'a gitmesini bahane eden muhalefet ve aktivistler Mürsi'nin Suriye halkına ihanet ettiği propagandası yapmaya başladılar. Suriye rejimini destekleyen İran'a Devlet başkanı olarak ziyaretini Esed'e destek olarak yorumladılar.

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi dönem başkanı olarak Tahran zirvesine gidecek ve başkanlığı İran'a bırakacaktı. Ülke içindeki tepkileri azaltmak için de Tahran'a sadece 5 saatlik bir ziyaret planladı. Buna rağmen ülke içinden yoğun eleştiri aldı.

Mürsi Tahran'a gitti ve zirvede yaptığı konuşma ile bütün tahminleri alt üst etti. Suriye rejiminin zalim olduğu, Suriye halkının yanında durmanın bir insanlık görevi olduğu istikametinde yaptığı konuşma ile salon buz kesti, Suriye heyeti salonu terk etti.

Mürsi'nin bu çıkışı da Erdoğan'a benzetilerek "Mürsi'nin One minute'u" şeklinde yorumlandı. Ülke içindeki eleştiriler övgüye dönüştü. Hatta aktivistler dün Mürsi'den özür dileyen bir açıklama yaptılar.

Doğrusu Mürsi herkesi şaşırtan bir başarı grafiği çiziyor.

Dünün yasaklı cemaati Müslüman Kardeşler bugün ülkenin yönetimini üstlenmiş olup ağır bir imtihan geçiriyorlar.

Başarılı olmalarını diliyoruz. Çünkü başarısız olmaları halinde sorumluluk Müslüman Kardeşlerin şahsında İslam'a ve bütün Müslümanlara yüklenecek.

Gelişmeler Mürsi'nin bunun bilincinde olduğunu gösteriyor.